Günler arkasından koşturan varmışçasına geçerken, Yunus Emre de büyüyordu. Nesrinle olan ilişkimizde bir değişiklik yoktu. Her şey olması gerektiği gibiydi. Baharsa gördüğüm düşmüş. Geçmişin çeşmesini açık unuttuğum bir anda içime damlayan... Artık uyanmıştım düşten. İstikbal uzağımda değilmiş yanı başımdaymış. Nesrin okullar tatil olur olmaz ailecek gidilecek  bir tatil organizyasyonu düzenlemişti. Bende yıllık iznimden kullanıp tatile girmenin sevincini yaşıyordum. 


Günlerin değerini bilip, elimizden kayıp geçen her zamanın tadına varıyorduk. Birde üzerimde yorgunluk olmasa her şey güzeldi. İş çıkışında başımın dönmesi, ara ara düşecek gibi olmamı çok çalışmama yoruyorduk. Başka ne olabilirdi ki...


Okulların yarı yıl tatiiline girmesiyle kendimizi Uludağ'da bulmuştuk. Nesrin Kayak yapmasını öğrenmişti. Bense hocaya günü zehir etmiştim. Bir türlü öğrenemiyordum. Ne zaman kayak yapmaya kalkışsam dengemi kaybediyordum. Yine başımın dönmesiyle yere düştüğüm bir zamanda, apar topar hastaneye kaldırmışlardı beni. Bu kez düşündüğüm gibi olmasın diye dualar ediyordum. Hekim kontrolleri yapmıştı. Odaya girmek için neyi bekliyordu bilmiyorum. Alt tarafı kayak yaparken düşmüştüm...


Nesrin Yunus Emre'yi kucağıma bırakmış hekimin ağzından çıkacak kelimeye odaklanmıştı. Bende Yunus Emre'min kokusu içime çekiyordum. Hekim bir bize, birde elindeki kağıtlara bakıyordu. Kafasını kaşıyor, ağzından bir şeyler geveliyordu. Sonunda çıkarmıştı ağzındaki baklayı.


Doktor:Kaan Bey üzülerek belirtmek istiyorum ki siz kansersiniz.
Nesrin: Bu nasıl olur. Bir kez daha kocamı kaderi ile başbaşa bırakamam. Hem Yunus Emre daha baba diyecek.
Doktor: Üzgünüm...


Doktor giderken yüzümde buruk bir gülümseme vardı. Bir yandan Yunus Emre ile oynayıp, diğer yandan da Nesrin'i sakinleştirmeye çalışıyordum. Ben hiçbir zaman cevabını bildiğim soruyu boş geçmemiştim. Şimdi bu soruyu es geçmişsem, ben kanser miyim diyemediğim için değildi. Bilakis düşmekten korkmadığım içindi. İnsan ne yaşarsa yaşasın. Hep yaşayamadıklarını ahını eder. Bense yaşayamadıklarımı bir kenara koyup yaşadıklarımın muhasebesini yapmaya başlamıştım. İnsan düşmekten kaçtığı kuyuya gün gelirde birgün düşüyormuş. Bende ilk zamanlar bir daha düşmemek için dualar ediyordum. Şimdiyse kadere razıydım. Asla pes etmek değildi bu. Yine sonuna kadar mücadele edecektim. Sonu ne olacak diye beklemekten vazgeçtim yalnızca.Hastanede yatmayacaktım. Çünkü eğer varsa bir çaresi önünde sonunda kurtulacaktım. 


Eve geldiğimizde Nesrin süresiz izne çıkmıştı. Her an yanımda oluyordu. Ne kadar kullanmak istemesem de ilaçları kendi eliyle içiriyordu. İyileşmem için elinden geleni yapıyordu. Sabahtan akşama kadar doktordan aldığı tavsiyeleri evde bana uyguluyordu. Akşamları da bilgisayar başında sabahlıyordu. Ben razı olmuşken kaderin getirdiklerine, o sonuna kadar mücadele etmeyi seçmişti. Her gece birbirimize sarılıp ağlıyorduk. Güzel anılardan konuşup ortamın negatif havasını buruk gülümsemelere bırakıyorduk. 


Üzüntüsünden sütü kesilmişti. Bu duruma çok üzülmüştüm. Nesrin benim askime bunu da olumluya yorumluyordu. Zaten Yunus Emre iki yaşını geçmişti.  Yunus Emre'yi sütten kesme zamanı gelmişti. Yunus iki yaşında olmasına rağmen hala konuşamamıştı. Bu durum Nesrin'i Yunus Emre'ye konuşmasını öğretmeye yönlendirmişti. Yunus Emre de ağzında bir şeyler geveliyordu. Derken bir sabah gözlerimi açtığımda Yunus Emre '' Baba' diyordu. Nesrin'e ise ''Anni'''diyordu. Bu hüzünlü günde bize yeni bir ömür bahşedilmişti. Yunus Emre'nin konuşmaya başlaması. Günler tempoyu düşürmüştü. Geçmek bilmiyordu artık. Sanki geçen her saniyenin tadını çıkarın der gibiydi. Bizde her an birbirimize, umutlarımıza sarılıp uyuyorduk. Gece şefkatiyle örtüyordu üzerimizi...


Devam Edecek...
( Aşk Olsun-19 başlıklı yazı Mecaz Adam tarafından 1.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.