OKUMALIYIZ, AMA NASIL, NE ZAMAN VE
NİÇİN?
Artık okumanın önemini
ve değerini hepimiz biliyoruz. Bunun üzerinde durmayacağım. Daha çok neden
okumalıyız? Nasıl ve ne zaman okumalıyız konuları üzerinde durmak istiyorum.
1. Niçin okumalıyız?
Okumak, öğrenmenin en
önemli yoludur. Her konuda yeni bilgiler öğrenebilmek için okumamız gerekir.
Okumak, zihnimizi cilalayarak aydınlatır, geliştirir ve ufkumuzu açar.
Okumayan, tek kelime ile “cahil”dir. Aristo’nun deyimi ile “ölü”dür. Okumayan
insan, kendisini yenileyemez, yeniliklerden haberi olmaz.
Yaşlılığımızda çok
önemli bir unutkanlık hastalığı olan Alzehimer’e yakalanmamanın en iyi yolu,
zihnimizi ve beynimizi çalışır halde tutmaktır. Bunun en güzel ve etkili yolu
ise, okumaktır. Her yeni yazılan bir kitap, birtakım yenilikleri de beraberinde
getirir. Bilimsel kongrelere sunulan tebliğlerin tamamı yeniliklerden oluşur. Bunları
takip edemeyen veya sunulan tebliğleri okumayan meslek üyeleri, geri kaldı
demektir.
2. Nasıl okumalıyız?
Okumanın yaşla ilgili
bir sınırlaması olmamalıdır. Okuma, anaokulu ile başlayıp, son nefesimize kadar
bıkmadan usanmadan devam etmelidir.
Okumanın şekli ise,
yaşa, tahsil durumuna, mesleki özelliklere, hobilere, beklentilere, ilgi
alanlarına göre farklılıklar arz edebilir. Her yaşta okunması gereken eserler
farklı olmalıdır. İlkokulda okumayı öğrenmeye yönelik, seviyeye uygun her türlü
okunacak bilgi ve kitap okunmalıdır. Zira, o çağlarda anlamadan daha çok,
okumayı öğrenme amacı vardır. Okuma yeterince pişirildiği zaman, artık anlamaya
yönelik, beklentilere uygun, hobilere cevap veren, ülke ve dünya gerçeklerine
yer veren eserler tercih edilmelidir. Ben şunları seviyorum diyerek, tek yönlü
kitaplar tercih edilmemeli, tarih, siyaset, bilim, edebiyat, müzik vb. gibi
konularda çeşitlendirmeye gidilmelidir.
Gençlik yıllarında ise,
okunacak kitaplar meslek seçimi konusunda yön verebilecek niteliklerde
olmalıdır. Ben macera seviyorum diyerek, bütün yılları macera kitaplarıyla
geçirmek, doğru bir yaklaşım değildir. Okunacak kitap çeşitliliği konusunda
değişimli ve dönüşümlü olmak daha uygundur. Tek bir yazara dayalı okumanın da
birtakım sakıncaları vardır. Diğer daha kaliteli yazarları okumaya fırsat
vermeyebilir.
Okunan kitapların
seviyeleri ve içerikleri kişilerin yaşı, tahsili, mesleği ve sosyal statüsü ile
uyumlu olmalıdır. Yirmi yaşlarında hala çocuk kitapları okumaya gerek yoktur.
Otuzlu yaşlarda, hala masal ve hikaye kitapları okumaya gerek yoktur. Haa,
okunsa zararı mı olur? Elbette olmaz ama, “fırsat maliyeti” kavramı gereğince,
daha etkili, verimli ve kaliteli kitapları okumanın zamanı işgal edilmiş olur.
Yani, her yaşın, mesleğin, statünün gerektirdiği nitelikte eserler okunmalıdır.
Okumakdan amaç, zaman doldurma (öldürme), okunan kitap sayısının çetelesini
kabartma, yarış yapma olmamalıdır. Zira, zaman en kıymetli
varlığımızdır ve para ile satın alamayız.
Belirli ve özellikli
bir mesleği olanların içine düştükleri en önemli handikaplardan biri, kendi
mesleki yayınlarının haricine çıkamamalarıdır. Elbette mesleki yayınlar takip
edilmelidir. Ancak bunlarla birlikte, insanı insan yapan, geliştiren,
kalitesini artıran, sosyal statüyü tayin eden özelliklerdeki eserlerin de
okunması gerekir. Tek yönlü okunmamalıdır. Tarihi çok seviyorum diye bütün
enerjimizi tarihi kahramanlık kitapları ile bitirirsek; gelecek, ileri
teknoloji, mesleki gelişim, güzel ve etkili yaşama gibi konularda güdük
kalabiliriz.
Bir veya birkaç yazara
kendimizi kiralamamalıyız. Dünya çapında ses getiren yazarlar ve bilim
insanlarını ve gündemi yakalamayı ihmal etmemeliyiz.
Elimize aldığımız her
kitabı bitirmek zorunda değiliz. Hoşumuza gitmeyebilir, yazarın dili ve konusu
ağır gelebilir, seviyemize ve bilimsel donanımımıza uygun gelmeyebilir. Bu gibi
durumlarda o kitabı okumayı askıya almalıyız. Daha etkin, verimli ve kaliteli
bir esere yer açmak için bunu yapabilmeliyiz. Bu aşamada beğenmediğimiz eserle
savaşmaya da gerek yoktur. Zira, “her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır”.
Okurken elimizde
mutlaka bir kalem olmalı, okunan yerlerin önem arz eden yerleri altından,
üstünden çizilmeli, notlar alınmalı, renkli kalemler kullanılmalı, önem derecesine
göre yıldızlar konulmalıdır. (Ulu önderimiz Atatürk’ün okuduğu kitaplar
öyledir. Bkz: Anıtkabir müzesi ve diğer Atatürk müzeleri).
Okunan kitaplardaki
olumsuzlukları eleştirme adına çok fazla enerji tüketilmemelidir. Olumlu tarafları
alınıp, yola devam edilmelidir. Haklı olacağım diye keyif ve mutluluk
uçurulmamalı, okunacak daha güzel eserlerin zamanı heba edilmemelidir.
3. Ne zaman okumalıyız?
Okumanın belirli bir
yere hapsedilmiş zamanı elbette olmamalıdır. Ancak günün her saatinin okumaya
verdiği lezzet aynı değildir. Bence gece okumamalı, gece istirahatine saygılı
olunmalıdır. Yorulunca hemen bırakılmalı ve dinlenilmelidir. Zira yorgun
şekilde okumaya devam etmek, hem sağlığımıza zarar verir hem de, anlama
yeteneği, gücümüzü ve enerjimizi azaltır.
Kısa da olsa verilecek
bir ara, enerji toplamamıza yardımcı olur. Fırsat bulunan her bir yerde kitap
okunmalıdır. Gelişmiş ülke insanları, otobüste, metroda, plajlarda, ofislerde
velhasıl her yerde kitap okuyorlar.
Elimizde birden fazla
okumaya başlanmış eserler olmalıdır. Birinden sıkılınca öbürüne geçmek, hem
dinlendirir hem de rutinden kurtarır. Okunmaya başlayan yarım kitaplarımızı her
an gözümüzün önünde tutmalıyız ki, okumamız için bize göz kırpsın. Seyahatlerimizde
ise, mutlaka yanımıza ve çantamıza uygun kitaplar almalıyız.
Ülkemizin gelişmiş
ülkelere göre kitap okuma oranının korkunç derecede düşük olduğunu unutmadan,
güzel insan olmak için, öğrenip gelişmek için, kalitemizi yükseltmek için,
sosyal statümüzü ve mesleğimizi geliştirmek için, mutlu ve huzurlu olmak için,
mutlaka ama mutlaka
O-K-U-M-A-L-I-Y-I-Z.
Selam, sevgi ve
dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.
13 Ocak 2016 Çarşamba
Saat: 07.00 Antalya
Yrd.Doç.Dr. Süleyman
COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı