Aşkın başlangıç noktası bir bakıştan ibarettir…
Gömleğin
kollarını iki üç kat kıvırarak,
düğmeleri
de açarak göbeğe kadar,
kıl
teşhiri yapıyorsan
ve
de vücudunda hassas yerlere okşar gibi dokunarak,
“clup,
clap,” diye sesler çıkartarak yalanıyorsan bakarken,
kız
hemen anlar sapık olduğunu;
tabana
kuvvet kaçar.
Maçolardan
hoşlanıldığını sanıp,
öyle
şovlar yaparsan,
yalnız
kazak giydiğinde "kazak"sındır,
çekilmezsin
bu yaz gününde!...
Bakabiliyorsan
gözlerine gözlerini kaçırmadan;
büyük
bir ihtimal,
ağır
miyopsundur,
küçük
bir ihtimal ise,
kendini
çok harika biri sanıyorsundur.
Bir
gözünü kısıp,
diğer
gözünün kaşını kaldırmışsan iyice,
bir
de çapkınca gülümseyip poz veriyorsan
Ayhan
Işık modlarında
ve
delikanlılığın kitabını ben yazdım,
der
gibi;
acayip
yakışıklıyım havalarında
‘clark’
çekebiliyorsan;
yani,
üstünde
laciler,
ellerinden
biri cepte,
ayaklardan
biri önde,
saçların
jöleli,
noksan
olan tek şey
ağzında
bir nakarattır :
“çapkınım,
hovardayım, yirmi beş ayardayım…”
Kaçamak
bakışlar atmakla yetinip
bakamıyorsan
gözlerine dik dik,
utangaçsın
demektir.
Küçük
ve kolay bir bakışla sevdiğini anlatamıyorsan,
yum
gözlerini, açma bir daha...
Sevdiğini
anlatamayan,
aşkına
bakım yapmaktan da aciz biridir;
kimseden
yüz bulamaz…
Ama
illa ki, Mecnun olmak istiyorsan bir aşk uğrunda,
bir
yerlerde herkesin bir leylası vardır elbet;
dua
et ve bekle ne kadar biriktirdinse sevgini;
o
bir yolunu bulur,
akar,
gönlüne,
dolar...
Her
şey karınca, kararınca…
Bir
bakışın lisanı bin çeşit yalandır,
bin
yalanın gücüyle bakar gözler…
Ufak
bir gülümseyişse karşılığı,
bin
yalan bir doğru doğurmuştur…
Aşka
başlayışın racona uygundur.