ey sevgili

yazsam bir dert yazmasam başka bir dert

ne söylesem şikayet ne sussam felaket

bu dünya hüzünle sarılı desem

hüzünden mağması var en dibinde

sağması var hüzünden, yağması hüzün yüzünden

lafı dolaştırsam ve sensizliğe getirsem

şöyle en okkalısından can alıcısından

sana haykırsam can acısından

 

ey sevgili, hüzün yüzünde saklı desem

gözünde hem, özünde çıkarıp atabilecek misin

bir paçavra gibi yırtıp atabilecek misin

satabilecek misin kelepir bir mal gibi

bilmiyorum nedir çektiğim bu hüzünden

hep yaş akıyor gözümden; ateş kaynıyor, taşıyor özümden

 

etrafımızı saran atmosferde bol miktarda hüzün salgılı

hüzün yağmurları dört mevsim eksik olmuyor üzerimizde

ne yana baksam bir hüzün sorma hava hep kurşunlu

sinemi delip geçiyor o kurşunlardan dökülen yaşlar
kalp yara bereyle sargılı, terkle sınavlı

bir süngeri sıksanız suyu çıkar ya atmosferi sıksanız hüzün akar
soluduğumuz havada hüzün var içimize kadar girmiş hüzün
ciğerimize kadar işlemiş, bu ne hüzünbaz bir aşktır

yok mudur bunun bir şifası ya rabbel alemin

 

ey sevgili, hani diyorum akşam küçük dükkanını kapatıp
günün üç beş kuruşluk kârıyla   akşam evine dönen bakkal amcalar olur ya
ellerinde birkaç ekmek, bir iki domates, yahut salatalık
çocuklara şeker, hanıma da bir gülümseme götürürler ya
belki de onu arıyorum her nefeste
oysa zaman felç olmuş, mekan alt üst, insanlar da ters yüz
mutlu yüzler eskide kalmış, bakallar kapanmış avm'ler açılmış
ve en hazini bakkal amcalar mevt olmuş

bir vakit ki insanların sinirleri harap olmuş
kendileri bitap düşmüş, aşkları kitap olmuş, kalpleri kebaba dönmüş
hep ayrılıklarda demlenirler, hep acılarda kıvranırlar

insanlık hüznün hükmüyle tarumar, akıl hak ile yeksan, kalp bimar...


sanki hüzün kefen olmuş ruhuma da  sarmış beni boydan boya
bir sigara gibi sarılmış da yakmış beni soydan soya

gözler gidenin ardından yaşlı, eller sahipsiz

omuz desteksiz, sırt kimsesiz, kalp sensiz, dil sessiz
hiç bu denli yalnız kaldığımı hissetmemiştim sevgili

duyuyor musun beni, sağır olma bana bu kadar

avazım çıktığı kadar susuyorum sana, sen susma bana

 

bu dünya ne kadar da büyükmüş Allah'ım
bu insanlar ne kadar da çokmuş
ama bana yer yokmuş sanki bu dünyada
bende kimse yokmuş gibi hissediyorum
ne de boşmuşum meğer bugüne kadar
ne de loş muşum hep hüzne koşmuşum
nefes nefese kalmışım bu yaşamda
cesedim de yakışıklı olacak hani

bir ölsem şöyle rahatça kalbine defnetseler beni

bir dakika durmam bilsem kalbin kabrim olacak

 

ey sevgili, gök yüzü hüznün yüzü gibi duruyor
yer yüzü de yâr yüzünü hatırlatıyor
bu ne kadar yalnızlıktır aman Allah'ım
yokluğun en büyük silahım, ah'ım

ondandır çektiğim günahım, ondandır her gün ah'ım

 

ne kadar da yorgunum, durgunum bilsen
ne kadar da halsizim ve sensizim, görsen

seni sevmekten hiç yorulmamıştım

üzerimdeki bu ölü toprağı nedendir

bu kefene kim koydu beni diri diri

bir insana bundan daha büyük kötülük mü yapılır mı
sensiz bırakılır mı bir insan bu denli

yaşarken taziyesi kurulur mu, kalp kaldırır mı bunca yokluğu
göz ikna olur mu sensizliğe, el razı gelir mi elsizliğe

kim tanıdık olacak kimsesizliğime

yazık bunca aşka, kocaman yazık

heybemde ayrılığın bana üç öğün tek azık

bana bakma öyle manidar manidar

sorgulama beni öyle havadar havadar
ömür herkese çok dar, hüzün en eski kafadar

mutlu olmam eskisi kadar

 

ey sevgili, sadede geliyorum artık; o kadar yalnızım ki
bunu diyecek kimsem bile yok
anla halimi ve getir gerisini...

 

( Ey Sevgili başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 11/7/2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.