Takılıyordum kendi kendime;
devimsiz bir dünyaydı benimki...
O gün Güneş doğdu, gülümseyerek
ve Dünya'm dönmeye başladı
Güneş'in etrafında...
Sonrasında İlkbahar, yaz, sonbahar, kış...
İlkbahar:
"İçi boşaltılmış bir yağmur bulutunun
Ortasındayken eski bir umutsuzluk
Diyez ve bemoller açtı perdeyi
Gölgesinde bağlamanın 'sol'u
ve pek çok şarkılar bestelendi sesinde aşkın...
Parmak
uçlarının sühuneti güdüsel temaslarda
Ruhunda sevimli bir tebessüm, hürce!
Gözler takılı kalmışen elasında gözlerinin..."
Yaz:
"Meserret fisebilillâh muhabbette yaşanıyor
Olgun bir meyve tadında...
Birkaç mısralık şiir notalara türkü söyletiyor
İtikadı bol bir semah tadında...
Deniz kenarında bolca gün yüzüne öykünerek
Bir şişe bira sarhoşluğunun cüretiyle
çılgın tümcelerin serinliğinde kandırıyor
Yıllanmış bir şarabın kaçamak bakışlarını.
Ki, o bakışların yakamozunda dans ediyor
Gönül telleri, yalancı değilse türküler..."
Sonbahar:
"Ey ! Suskun
şair,
her şeye burnunu
sokan bir şiir kadar sitemkârsın.
ateşe körükle
gitmekten vazgeç!
Kolların arasında büyüttükçe aşkını,
farkında değil misin eskidiğinin?
Unutulmuş yeminlerin günahı ağırdır
Batmaz bir zenginlik
sanarken
Harcanıverir kolayca
son kuruşuna kadar ..."
Kış:
"Yalın ayak kalmış bir yürek daraltısı
Kaygan bir yalpıyı tırmanmakta
Kırgınlığı/küskünlüğü sırtlayarak bir çuval dolusu;
Kendi bedeninin ağırlığınca kaygıyla beraber...
Adres: ayrılık...
Nihayete ermeyi
kafaya takmış bu aşk
Kızmayı henüz
öğrenmiş bir öfkeyle!
Yine, inatçı bir
ayrılığın faturası aşka kesilecek..."
5.Mevsim diye bir şey yok:
Eskimiş bir sayıklamadır aşk,
rüyaların unutulan yorumlarında…
Hicran yarasını gizleyen
ve mütekâsif / koyu bir benizde
terk edilen dudak izleri kalmıştır aşk şiirlerinin...
Kurak dudakları acıtır bihoş...