YAYLAYA YOLCULUK

 

Yarı dalgın bir halde çıktım yayla yoluna

Maziye özlemlerim taktı beni koluna

Ham ayaklar tedirgin yolda tozdan dumandan

Cıgara içtiğim taş görünüyor uzaktan

 

Üstü yosun kaplamış, erimiş yavaş yavaş

Belli ki ağır gelmiş, yar için döktüğüm yaş 

İlerdeki bağlarda baykuşlar ötüşüyor

Elli yıllık asmalar artık can çekişiyor

 

Her faninin dünyada bir sonu varmış demek

Yazık olmuş dedemin verdiği bunca emek

Sakarya gazisiydi, kıtlıktan çok çekmişti  

Sakın bu topraklara sahip çıkın demişti

 

Yanıklar çeşmesinde soluğu alıyorum

Yanına bağdaş kurup kırk yılı soluyorum

Kurbağa pisliğiyle dolmuş oluğun içi

Yanında ne kuzu var, nede inatçı keçi

 

Onu öksüz koymuştu,canım dediği eller

Ne suyunu içen var, ne terin silen dilber

Başında ki çınarın biraz derdin dinledim

Çatlamış kabuğunda soğan zarı görmedim

 

Çobanda kalmamıştı, soğan ekmek yiyecek

Kaç yorgun yaslanacak, kime dostum diyecek

Met yaptığımız ağaç çoktan odun olmuştu

Çelik oynanan yazı dikenlerle dolmuştu

 

Virajı çevrilince kuşlarda havalandı

Bu hasret hastasını cellât geliyor sandı

Kapladı ciğerimi adı bilinmez sancı

Ben sılaya yanığım, sıla bana yabancı

 

Son molayı verdiğim, meçhul şehit türbesi

Kimseler bilmiyordu, adı şanı rütbesi

Duamı ederken hafif kaldırdım başı

Dünya fani diyordu başımda duran taşı

 

Mıknatıs gibi beni çekerken şehit kanı

Zor bela yana yalpa, aştım virane hanı

Yayla duruyor dendi, köylüye sorduğunda

Hayallerde yıkıldı, yerine vardığında

 

İçim kendinden geçip, mazilere dalmıştı

Seksen evden sadece üç tanesi kalmıştı

Biri bizim ev idi, tamamıyla göçmüştü

Ebemin un eleği, alt bahçeye uçmuştu

 

Açlıktan ölüyordu, yemek yenilen sofra

Yarı öksüz duruyor, keş döktüğümüz tahta

Çay içmek o zamanlar, muhabbete bir süstü

İsli emaye demlik, ne kadarda lüküsdü  

 

O küllü ocağının, çoktur doyurduğu aç

Dile gelip konuşsa, yarı çürüyen ağaç 

Uzak yoldan gelmişim, dizde kesik dermanım

Geçmişe fala çıkmış ağaç kokan ayranım

 

Nerde bazlamayla yağ, nerde küllenmiş sacım

Çantamda topkek dolu, ben hala neden açım

Ey Karaçam, merhamet, yap dalından bir kaval

Karakoyun misali canımı yavaşca al

 

Ömür dediğimiz şey, çok kıymetliymiş heyhat

Aptal alışverişi, sen kazandın ey hayat

 

Ahmet Çiftci (çiftci baba)

 

 

 

 

 

 

( Yayla Yolculuğu başlıklı yazı çiftci baba tarafından 19.08.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.