Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-23
...
“Hayatın olumsuzluklarına bakıp da
hayatı kendine zehir etme. Kendi kendine bahaneler üretme. Yumi’nin de daha yuvadan
uçma vakti gelmedi mi?”
“Yumi’nin yuvadan uçma vakti geldi ben de
biliyorum ya! İstiyorum ki, kararı kendisi versin. Ben onu zorlamak istemiyorum.
Biliyorsun ben sonu hüsranla biten bir evlilik yaptım. İstiyorum ki, onun da
kaderi bana benzemesin.”
“Bak kızım şimdiki nesil bizlerden daha
çok bilgili olabilirler ama bizden daha tecrübeli olamazlar. Tecrübelerimizle bir
fener gibi onların önünü aydınlatmamız lazım. Öyle değil mi ama?”
“Bak bu konuda çok haklısın… Ama
şimdiki nesil, gösterişe, görünüşe çabuk aldanıyorlar. Kimdir? Nerelidir? Kimin
nesidir? Soran yok, eden yok… Hızla akmaya başlayan hayatın çarkları arasında
bocalayıp duruyorlar. Boşananların sayısı her geçen gün biraz daha artıp
duruyor.”
“Kızım, eskiden, ataya, babaya, kocaya
saygı vardı. Nereye gitti ise, bizim buraları terk edip gitti… Güya gelişmiş
bir ülke olduk da ne oldu? Gelişmiş bir toplum olarak, doğaya ve tekniğe egemen
olduk ama inançlarımızın ve geleneklerimizin çoğunu kaybettik. İnsan kendini Tanrının yerine koymamalı… Tanrı
olmaya kalkmakla mutlu olunmaz. İstatistikler yalan söylemiyorsa, intihar
edenlerin en fazla olduğu ülkeler gelişmiş ülkelermiş… Bunların başında da
bizim Japonya geliyor.”
“Yeni nesiller daha dünyaya gelmeden
varlık ve bolluk içinde geliyorlar. Hal ve hatırı tanımıyorlar. Gelenek görenekler
de raflara kalktı sanki… Komşuculuk ve akrabalık bile neredeyse bitme noktasına
geldi. Hatta buhar olup uçup gittiler sanki…”
“Ne yapalım eskiden zaman, sanki daha
yavaş geçiyordu. Çok çalışırdık ama yine de eşi dostu ziyaret edecek bir hayli
zamanımız kaldırdı. Erkenden yatar erkenden de kalkardık. Şimdi zaman çok daha hızlı
akıp gidiyor sanki… Belki de zamana ayak uyduramayanlar bizleriz.”
Sohbet arasında çayı bitirmişlerdi. “Çayını
yeniliyorum Enomoto-San Teyze…”
“Yok, kızım yok. Artık çay bile dokunuyor.
Bir fincandan fazlasını içemez oldum. Hâlbuki gençliğimde bu çayın tiryakisiydim.
Bir demlik bana yetmezdi. Ama bu vücut artık istemiyor. Ne yense, ne içilse o
da gençlikte lazımmış. Yaşlandıkça güç ve takatin kalmadığı gibi, heves ve
isteklerde tek tek seni terk edip gidiyorlar. İnsan hiçbir şey istemez hale
geliyor.” Durdu derin bir nefes aldı. Uzaklara doğru baktı.
“Nerede kalmıştım. Ha hatırladım. Hitomi
Kızım biliyor musun? İnsan ihtiyarlasa da, kazanma hırsı ile yaşama arzusu
azalacağı yerde artıyormuş sanki… Hâlbuki benim parayla, pulla ne ilgim
olabilir? Elbette bir geçimlik lazım ama insan haris olmayı terk edebilmeli… Biliyor
musun? Nefsim ölümü hiç arzulamıyor. Dün güzelliğin bir abidesi gibiydim ama bu
gün bak ne hallerdeyim.”
“Kendini çok yorma Enomoto-san teyze.
Hiçbir canlı yok ki, doğum-yaşam ve ölüm çizgisinin dışına çıkabilsin. Bizler
de çıkamayacağız. Elbette ölüm zor ve sonrası karanlık veya meçhul… Gidip
gelebilen yok… Ben öldükten sonra ikinci bir bedende tekrar dünyaya geleceğime de
inanmıyorum. Bana hiç de inandırıcı gelmiyor. Dünya kuruldu kurulalı şu kadar
insan geldi ve öldü... İnsan gibi yüce ve donanımlı bir varlık neden bir hayvan
bedeninde vücut bulmayı istesin ki? Anlatılanlar ise ya hayal veya rüya âlemine,
ya da ne bileyim farklı şeylere dayanıyor sanki...”
“Tevbe de kızım…”
“Ya Enomoto-san teyze bunun tevbesi
mevbesi mi var? Hadi Buda’ya diyeceğim bir şey yok… Onun öğretileri insanın
aklına yatıyor, mantıklı geliyor. Ama keşişi de, pederi de, azizi de bizden farklı
değiller. Korkarım ki, onlar da ne yaptıklarını bilmiyorlar ya da yalan
söylüyorlar. Korkarım hakikati bilselerdi hiç de böyle olmazlardı.”
“Seni bu kadar karamsarlığa düşüren
şey nedir kızım?”
“Ben karamsar değilim ki! Ama aklım
bile birçok şeyi kabul etmek istemiyor. Bazen binlerce soru geliyor aklıma da,
birçok şeyin cevabını bulamıyorum…”
“Sen kafayı bozmuşum kızım!”
“Aksine hayat tecrübem arttıkça daha
arı-duru görmeye başlıyorum sanki…”
“Sen kaynağı nereden geldiği belli
olmayan kitaplardan falan okuyorsun değil mi?”
“Elbette farklı inançlara ait kitaplar
da okuyorum. Okumayı da, araştırmayı da seviyorum.”
“Hah, işte kızım. Onlar senin aklını
bozmuş…”
“Ben ise çok aksini düşünüyorum. Bir
at gözlüğü ile yaşamanın hiçbir anlamı yoktur. Neden daha güzeli, daha iyisi
veya daha doğrusu varsa onu almayalım ki?”
“Diğer şeylerin daha doğru olup
olmadığını neye göre anlayacaksın?”
“Aklıma göre hareket ederim.”
“Kızım akıl her şeyi tartmaya,
ölçemeye gücü yetmez ki!”
“Ölçebildiğim kadarı bana yeter de
artar bile…”
“Sen bilirsin. Benim o kadar daha
ilerisine aklım ermez. Artık ben de ufak ufak yol alsam iyi olacak…”
“Ne güzel konuşuyorduk Enomoto-san
teyze…”
…
...
Devamı Var
...
Ant-150515