Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-14

...

Dr. Safa “Verdiğiniz bilgiler için çok, çok teşekkür ederim,” dedi. Rui-San “Görüyorum ki, Hitomi’yi buluncaya kadar peşinde gezeceksiniz.” Rui-San söylediklerini neredeyse şiirleştiriyordu sanki…

 

“O siyah gözlü,

“Beyaz yüzlü turnamı bulursanız,”

“Kuzenin Rui’nin

“Çok selamı var deyiniz…”

“O bizleri”

“Ve buraları unutsa da,”

“Biz onu hala”

“Çok seviyoruz…”

 

“Ben asla onun kadar

“Cesaretli olamadım da…”

“Kanatlanıp uçamadım,

“Kaldım buralarda… ”

Rui-San neredeyse hüzünlenmiş, gözleri nemlenmişti. Yüreğindeki sevgi gözlerine yansıdı. Elinin üstüyle gözlerini silerken “Biliyor musun? Ama kuzenim buralardan gitmekle de çok iyi yaptı. O okumak için çok direndi. Cesaretli ve atılgan bir kızdı. Şehirde yaşamanın birçok zorluğu olsa da, hayat orada daha kolay…  Kendi hayatını kazanmak için birçok iş imkânı vardır. Ama buralar öyle mi?”

 

Suzume-San görülen bakımdan sonra derin bir uykuya varmıştı. Rui-San annesinin uymasıyla dinlenmek üzere biraz rahatlamıştı.

 

Doktor “Eğer sizi rahatlatacaksa sizi dinleyebilirim…”

 

Rui-an “Yürü var yoluna git yavrum. Yavrum dert ki bende deste deste… O ki anlatılmakla bitmez bir nefeste… Bazen günlerim uzar yıla, asra döner… Zaman geçmek bilmez bu kafeste… Senin de başını ağrıtmayayım. Zamanın değerlidir senin… Senin gibi biri kalmaz ortalıkta… Yok, mudur hiçbir sevenin… Dert babası mısın be yavrum? Aç isen karnını doyurayım, uykusuz isen yatırıp uyutayım… Karıştırma gerisini…”

 

Evin ve Rui-San’ın ve Suzume-San’ın birkaç resmini çekti.

 

Doktor “Rui-San’ın candan ve samimi olması karşısında duygulanmaktan kendini alamadı. “Sizin gibi bir Hanımefendiyi unutmayacağım. Seveniniz çok olsun efendim…”

 

Rui-San “Nerede yavrum. Tanrı kimine koca verir, kimine de düzineyle çocuk… Bize ne koca düştü, ne de çocuk!”

 

Doktor “Hiç evlenmediniz mi?”

 

Rui-San “Hele yoluna git yabancı… Dert küpünün ağzını açarsam, olur ki sana usanç vermiş olurum…”

 

Çıkarıp ikinci bir kartını uzattı. “Olur ya, dünya bu! Benden yana bir yolunuz, bir işiniz düşer ise emrinize amadeyim… Siz çok yürekli bir kadınsınız… Allah’a emanet olunuz…”

 

Rui-San “Allah?” Doktor “Evet, Allah’a yani Evrenlerin Yaratıcısı’na… Sizi emanet ediyorum…” Rui-San “Yolun açık olsun yabancı…”

 

Dr. Safa bir ipucu yakalamış olmanın rahatlığı ve huzuru ile Rui-San’ın yanından onu selamlayarak ayrıldı.

 

Yürüyerek istasyona kadar geldi. Geldiği sokağın birkaç resmini de tabletine ilave etti. Biraz açılmıştı. Hava serinlemeye başlamıştı. Marketin birinden satın aldığı çikolata paketini istasyon şefine vererek teşekkür etti. İstasyon Şefinin “Aradığınızı bulabildiniz mi?” sorusuna “ evet teşekkür ederim” sözleriyle karşılık verdi.

 

Kyoto’ya dönmeye karar vermişti. Tottori’den Osaka’ya devamında da Kyoto geçen hızlı tren vardı. Önce Wakasa’dan Tottori’ye geçmesi gerekiyordu. “Gidecek misiniz?” sözüne istasyona yaklaşmakta olan trenin düdük sesi geldi. “Evet” dedi. Şef “Acele edin öyleyse, bu tren Tottori’ye geçiyor…” dedi.

 

 Trene binerek yerine geçti. Cam kenarıydı. İstasyon Şefine el salladı. Tren uzaklaştı.

 

O anda telefonuna bir mesaj düşmüştü. Ayumi “Nerelerdesin? Tokyo kazan ben kepçe dolanıyorum. Hiçbir yerde yoksun. Seni bulamıyorum,” diyen mesajına baktı. Biran tereddüt etti. Ayumi’ye cevap verse laf uzayacak, cevap vermese telefonla arayacağını biliyordu. Bu gezisinden bahsedip etmeme hususunda… Sonunda “Şimdi Wakasa’dan trenle Tottori’ye geçiyorum… Birkaç güne kalmaz döneceğim. Dönünce görüşürüz,” diyen mesajını gönderdi.

 

Cevabı gecikmedi. “Orası da neresi?” Safa “Tokyo’nun sekiz yüz kilometre güney batısında yemyeşil sisli dağlar arasında bir yer…” Ayumi “Ne geziyorsun oralarda?”

 

Safa bir ucu yanlış anlamalara varma ihtimalini düşünerek aradığı kadından hiçbir söz açmak istemedi. “Buralar çok güzel yerler, Gezmesem, bilmesem ne derler. Tokyo’nun kalabalığından ve gürültüsünden kaçtım… Hem de biraz sükûn ve huzura muhtaçtım…”

 

Ayumi “Alacağın olsun densiz, hem de tek başına gidersin bensiz!” Safa, aralarında bir samimiyet teşekkül etmiş olsa da “densiz” kafası kelimesine takılıp kaldı. “Acaba bilerek mi yazdı yoksa yanlışlıkla mı oldu?” diye sordu kendi kendine… Ayumi’nin çok iyi yürekli bir olduğunu bildiğinden, farklı manalara çekmek istemedi.

 

Ayumi “Beni de alıp kaçsaydın ya!” Safa “Seni nasıl alır kaçarım… Başımı belaya sokamam.” Ayumi “Ne yani ben başa bela biri miyim?”

 

Safa “Başa bela olan sen değilsin… Kaçırma eylemi başa bela olur,” Ayumi “Öyleyse sen benim için hiçbir özveride bulunmak istemiyorsun öyle mi?”

 

“Ne alakası var?”

 

“Çok alakası var. Her sevgi özveri ister… Sen hep topu taca atıyorsun. Hala benden kaçıyorsun.”

 

“Bu iddialarına katılmıyorum…”

 

Ayumi “Katılsan iyi olur. Seni NPA (National Police Agence) şikâyette bulunacağım. Ellerin kelepçeli olarak Tokyo’ya getirteceğim,” diyen sitem ve şaka dolu bir mesajını daha aldı. Safa dayanamadı, Ayabe Gül Bahçesinden ve Sekinomiya Tren Kazasını gösterir iki resim yolladı. Ayumi’nin “Şu dünkü kaza yapan trende sen de mi vardın?”

 

“Evet…”

 

“Ya ölseydin?”

 

“Kaderi ben yazmadım. Ölüm takdir edilirse benim onu değiştirmeye gücüm yetmez.” “O zaman seni asla affetmezdim,” diyen bir mesajı daha geldi. Safa “Her doğan ölümü mutlaka tadacaktır. Ölüm anı geldiğinde biz de bu can emanetini iade edeceğiz. Ölüm var diye gezmeyelim mi?” diyen mesajı attı.

 

Ayumi “Bari haber verseydin, ben de seninle beraber gelirdim…”

 

Safa “Söz bir sonraki gelişimde seni de getireceğim. Seni de peşimden ölüme sürüklemek istemezdim…”

...


Devamı var

...

Ant-150515

( Jap. Sevdiren Kadın-14 başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 1.06.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.