1
Islak bir ahlak yasası
içinde, kuru bir cümleyi sakladığınızda, cümle ne kadar güzel olursa olsun yok
olur. Çatışmaların çığır bir sese dönüşmesinin nedenlerinden biride budur.
Bulmak kadar kolay olmayan kabul, çileli bir yolun gözyaşlarıyla sulanması
kadar gerçek olur.
Oysa mesele:
Mesele, yazana göre
yaşamak, yaşayana göre yazmak değil. Ya da okunana göre yaşamak, okutana dönük
kalmak değil. Mesele insanın şekillenmesine katkı sağlayan yan unsurlar da
değil. Mesele kendi içinde, insanı kendine fark ettiren duygulardır. Temelsiz
ve ilkel duygular. Öğrenme ihtiyacı duyulmadan, insana kendini duyuran dilsiz
ve alfabesiz duygular! Her cağın en büyük onuruna layık olan bu duygular, yine
her çağın en büyük ayıbına da neden olurlar.
Yazı meselesi de böyle
başlar kendimce. Önce iyi cümleler, ardından güzel cümleler... Oldu mu? Olmadı!
Önce cümleler. Sonra okuyana göre iyi ve kötü cümleler ortaya çıkacak. Böylece
yol, yukarıdan bizi okuyan, gözetleyen, işaret parmağı ile bizi gösterenlerin
fenerleriyle yolumuz aydınlanacak. Bu aydınlıkta ıslak ahlak yasamızın
kurumasına ve ardından içine düşen cümlelerin ölümüne değil, daha da çoğalarak
büyümesine katkı sağlayacak.
Yazmaya başlamadan
önce, dolaşmaya başlarım duygularımı, bu benim için özgür ve özgün cümleler
demektir. İstediği yerde eğlenen, istemediğine dokunmayan duygularım, bir akşam
sefasını bir palmiye ağacının altında geçirerek dinlenmesine benzetirim. Bu
dilenmenin sonrasında kaleme aldığım hiç bir kelime ve cümle benim Doğmalarım
değil asla. Kendimi anlattığım her metinle zamanı geldiğinde elbette
yüzleşirim. Bu yüzleşme bana, kendimden ne kadar uzak olduğumu ya da, kendime
yakınlığımı göstermesi açısından önemlidir. Yazmak kadar yazdıran her ne ise ve
her nerede ise, kesin bir yargının içinde tutmadan, ıslak bir ahlak yasasına
bulaştırmadan devam eder ve okurum.
Bundan yıllar evvel,
kendimi tanımadan ama annemi tanıdığım yıllar. Anneme kaç yaşındasın? Diye sorduğumda,
bana dönerek şu cevabı verdi. ‘’Kızım 340 ya da 350 civarı’’ dedi. Yaşamanın,
büyüklüğün ne demek olduğunu bilemesem de, o zamanlar bunu duymak güzeldi.
Çünkü annem kocamandı. Tekrar anneme o kadar çok musun? Dediğimde ilerde bunu
anlarsın demişti. Evet, şimdi bunu çok daha iyi anlıyorum. Sanırım yazmak kadar,
kitap okumak bizim kocaman olmamıza katkı sağlayan, ıslak ahlak yasasını
kurutan nice kitaplardır. Şu an bana yaşımı sorsanız, cevabım annemin yaşının
hemen hemen iki katıdır.
Peki, sizlere sorsam
yaşınızı cevabınız ne olurdu?
Nurhan
Doğrul ( Berşah )
Yazarın
Önceki Yazısı