Bölüm 2.
Denize yağmur yağıyor,dalgalarla sarmaş dolaş damlalar,sanki imkansız buluşmalar,ümitsiz ayrılıklar son buluyor.
Kudret hanımın gözlerinde acıyla öfke bir arada yanıp yanıp sönüyor
Ali bey merakla Şükrüye hanımı inceliyor
Şükrüye hanımın gözleri dalgalarda,dalgalar gözlerinde
Yağmura ağlıyor.
Kudret hanımın baston sesleri tak tak yaklaşıyor
Ali bey üç gün kaldı gitmemize,alışveriş yapmalıyız,giyecek bir şeyler alalım,malum hepsi yurtta kaldı,
Kimsesizlerin,kimselerin istemediklerinin atıltıkları çöp kutusunda.Allahtan çöp arabasından erken davrandık,
Ali bey gülemiyor,Şükrüye hanım içinde tekrar büyümeye başlayan ümidi bastırmak için bağırmak istiyor ama hiç bağırmamıştı bu güne kadar hiç isyan etmemişti nasıl olacaktı.Bir kez avazı çıktığınca bağırmak
Ali bey Kudret hanımın işaretiyle odadan çıkıyor.
Kudret hanım denizi gören pencerenin önünde ki kanepeye oturuyor.
Şükriye yağmur diner birazdan,dinmeden birer kahve içelim ne dersin
Şükrüye hanım pimi çekilmiş bomba gibi
Peki efendim
Efendim değil Şükrüye Kudret hanım,istersen abla da diyebilirsin
Kudret hanımın kollarına atılıyor Şükrüye hanım ağlıyor ağlıyor
Dur biraz yağmuru eve getirdin,
Ne olur üzülmeyin Kudret hanım, o kadar çok ağlamak istiyordum ki ama yaş gelmiyordu gözlerimden bu seferde kendime kızıyordum,şimdi yanaklarım hatta döşüm ıslandı.
Eskimeyen bir acı bu Şükriye hanım
Eskimeyen acı olur mu hiç Kudret hanım,insanla beraber acıda eskir,biz eskidik acımla,bu yaşlar sonbaharda yağan yağmur gibi.Çürütecek acımla beraber beni,toprağa karıştıracak ama biliyor musun.Son bir yaprak eksik,o yaprağı yağmur çürütmeden düştüğü dala düşman kesilmeden bulmalıyım.
O kadar yaprak arasında bulabilecekmisin
Bulurum Kudret hanım,tam ortasında bir delik olmalı
Nedir o yaprağın adı
Şükrüye hanım fısıldıyor
Efendim duyamadım
Ben tam kırk iki yıldır bu ismi kalbimden dışarı hiç çıkartmadım,dudaklarıma yasaktı,gözlerime haram,ama yinede yüreğimdeydi hep hiç unutmadım.
İsmi nedir Şükriye hanım
Şükrüye hanımın hemen tavrı değişiyor İdris efendim
Kudret hanım sorularının cevabını nasıl alacağını biliyor
Anlat kim bu İdris
Şükriye hanım etrafını konrol ediyor
Kimse yok sen ben bir ihtimal Azrail vardır,Ali bey çarşıya gitti
Kudret hanım,siz Hindistana gitmek istediniz bense Urfa ya
Gidemedim bir türlü,yağmur olsam yağabilirdim
Nefes alıyor derin derin
Ben Kudret hanım Urfalıyım.
Urfada doğdum büyüdüm,anam kardeşlerim babam,
Küçük bir köyünde yaşardık Urfanın,birkaç koyun bir ineğimiz vardı,anam babam rençberlik yapardı,bir boğaz tokluğuna.En büyük bendim,beş kardeşin en büyüğü
Sıcak bir yaz günü, yükü bir kaç çul çaput olan bir araba durdu önümde,çeşmeye suya gidiyordum
Hele bir eğlen bir şey soracağım dedi
Durdum arkama baktım,güneş gözlerine vurmuş yemyeşil
Birden telaşlandım git başkasına sor ben bilmem dedim
Akşam annem babama anlatırdım bildim kim olduğunu
Meğer ağanın mallarına bakacaklarmış,anası geçen yıl ölmüş, kardeşi falan yokmuş babasıyla gelmişler
Anam anasını tanıyormuş,bizim köyden gelin gitmiş ben doğmadan bir yıl önce,beş yıldırda yatalak hastaymış
Nere gitsem karşıma çıkıyor,nere gitsem aklımdan çıkmıyor.
Yaz damda yatıyoruz anamlar çoktan uyumuş,
Beni uyku tutmuyor,kalktım oturdum,ay ışığında bir karartı gördüm korktum.
Usulca yanaştı korkma ben İdris,seninle az konuşalım dedi
Kalbim ağzımda ses edemedim,yüzüne bakamadım
Ben sana sevdalandım Şükrüye,senin gönlünde biri var mı
Eğer yoksa gönlünü bana ver,
Başımı iyice sakladım.
Yarın koyunları sen otlat,yılanlı dağa süreceğim sürüyü konuşuruz
Bir iki derken biz her fırsatta buluşuyorduk,konuşuyorduk,
Hem babamdan istese de verirdi babam değil mi
Yaz bitsin ağa paralarını versin gelip isteyecekti beni babamdan
Bir gün eve geldim nenemde kalmış,işini görmüştüm anam ağlıyor,ağıt yakıyor
Dedim ana ne oldu
Baban kuma alacak üstüme kızım,bu gün pazarlığını yapmış,
Babamın parası yok ki ana neyle alacak
Seni satacakmış kızım seni
Ben dona kaldım,kanım damarlarımdan çekildi
Kime satacak ana,her gün yolumu kesen Yusuf abiye mi
He kızım
Ama ana ben kuma olmak istemiyorum
Vallahi kızım baban öyle karar vermiştir
Yusuf abi hep İstanbul da çalışırdı,karısı üçüncü çocuğunu doğurunca,anam yolladı git işini gör bir çorba pişir deyi
Tam işim bitti çıkarken Yusuf abiyle kapıda karşılaktık,kolumdan tuttu sordu kim olduğumu kimlerden olduğumu,bende söyledim,Çünkü Yusuf abiydi
Tam bir yıl sonra geldi beni istemeye babam verdi
Ben o öfkeyle duvarda ki tüfengi aldim dayadım karnıma bastım tetiğe,kadınlığımı kaldırmak istedim ortadan kadınlığımı öldürmek.
Birden cız diye yandı içim ılık ılık bir şey yayıldı damarlarıma,hiç acımadı canım,
Yığılmışım yere
Beni Urfaya hastaneye götürmüş kucaklayıp Yusuf abi
Hastanede bir ay kaldım,Kurşun karnımı parçalamış.doktor rahmimi almış,çoçuğu olmaz demiş,babam Yusuf abi beni almaktan vazgeçer diye fiyatı düşürmüş
Acı acı gülüyor Şükrüye hanım,Kudret hanımın gözlerinde yaş ve merak
Peki ya sonra
Sonra köye geldim İdris yok.Bana bir şey demiyor kimse,bacımı çağırıp sordum,
İdris benim kendimi vurduğumu duymuş,öldüm sanmış,koşmuş ahıra,almış zehiri dikmiş kafasına,ağzından kanlar gelmiş babası atmış at arabasına Urfaya hastaneye götürmüş.
Öldümü kaldı mı bilemedim hiç
Bir gün sonra babam beni verdi Yusuf abiye,Yusuf abi yükledi eşyayı kamyona kumam,üç çocuk ve ben geldik İstanbul a.Tam kırk iki yıl oldu sonradan bir iki çocuğu daha oldu.ama ben hiç anne olamadım
En küçüğe hep ben baktım beni ana bildi okudu avukat şimdi evlemdi bir oğlu var.Yanında çalıştığım Leyla hanımı o bulup beni yerleştirdi,Leyla hanım ölünce,gerisini biliyor sunuz
Hani diyorum İdris belki yaşiyor dedi az evvel denize düşen yağmurlar
Cep telefonumu uzatır mısın
Alo Ali bey Urfa ya üç uçuş bileti al,ne zamanda en yakın uçuş
Bu akşamda gecede olabilir acele et.
Şükrüye hanım sarılıyor Kudret hanımın ellerine öpüyor öpüyor
Sabah sekiz havalimanı
Şükrüye hanım Kudret hanımın kolunda,Ali beyin elinde bir araba üstünde bir kaç bavul yavaş ve suskun gidiyorlar
Ölüme beklemek kadar sıkıcı değilmiş yaşamak
Şükrüye hanım bir genç kız gibi heyecanlı, kırk iki yıldır için için yanan ateş harlanmış
Öğle vakti balıklı göldeler Ezan okuyor,Kudret hanımda namaz kılmak istiyor
Mescide giriyorlar Kudret hanım sandalyede Şükiye hanım yerde namaz kılıyorlar
Ali bey dışarda yem alıyor dilsiz bir adamdam balıklara atıyor sözleştikleri yerde bekliyor
Aha geliyorlar Kudret hanım burdayım burdayım
Kalabalık kum gibi.
Buluşuyorlar
Kudret hanım Şükrüye hanımın köyü çok uzak değilmiş taksi tuttum bir saatte ordayız.
Şükrüye hanım çılgın gibi
Taksiye biniyorlar
Taksici meraklı soruyor
Şükrüye hanım anlatıyor.
Taksici sen İstanbula gelin gidensin hee
Beni tanıyor musun
He tanıyem teyze ben senin bacının kızıyla evlenmişem
Ama köye niye gidisen anlamadım,ana ölmüş baba ölmüş,herkes bir yerlere göçmüş kisme yok ki köyde
Meydanda duruyor taksi köy bom boş
Ne İdris ten haber,ne tanıyan,evler yıkılmış,duvarlar göçmüş
Anasına fatiha okuyor,babasını atlıyor,
Adın ne
Bana mı sorisen teyze
Adım Müslüm
Müslüm anamın kuması yaşıyor mu
He teyze yaşıyor, oğlunun yanında kalıyor,senin gardaşın
Taksiye tekrar biniyorlar,tık ses yok,
Otel bulup yerleşiyorlar
Şükrüye hanım Kudret hanımın sağlığından endişeli,çok yorulduğunu düşünüyor,etrafında pervane
Sabahı hep simsiyah Urfanın
Şükrüye hanım alıp başını sokağa atıyor kendini
Buraya kadar gelmiş bir kardeşlerini ziyaret etse,ama eli boş yüreği kucağı boş,böyle kendisini bomboş görmelerini istemiyor
Ali bey telaşla Şükrüye hanımı arıyor
Kudret hanımda alıştı ilaç almadığı için o da sabahları erken kalkıyor
Ali bey Şükrüye hanıma bir telefon şart,şimdi olsaydı
Şükrüye hanım yine balıklı gölde oturmuş bir banka dalgın
Şükrüye hanım demek buluşmaya ilk siz geldiniz diye kinaye yapıyor Ali bey
Hadi çarşıya gidiyoruz
Müslümü arıyor Ali bey
Adresleri alıyor tek tek
Çarşıda ne varsa alıyor Kudret hanım,Şükrüye hanıma yeni güzel elbiseler birde pullu başörtüsü
İlk gittikleri Şükrüye hanım küçüğü Aynur hanım
Şaşırıyor görünce ağlıyor ama Şükrüye hanımı gözleri kupkuru,evlenmiş dört çocuğu olmuş kocasını sevip almış torunları var. Şükrüye hanım acı dolu
Beraber olmak istemediği için akşam Yusuf tan sabah kumasından yediği dayaklar
Kudret hanım acısının farkında
Şükrüye hanım kalkalım diyor,
Lütfen burda kalın diyor kardeşi
Ve üzücü olan kardeşinin yaşadığı her şeyi biliyor olması
Evi güzel parası da var.
Neden beni hiç arayıp sormadınız merak etmediniz
Abla babam demiş ki o sakattır artık
Dışardalar Şükrüye hanım buz,Kudret hanım ağlıyor
O yaşiyor Şükrüye inan yaşıyor ve eminim seni aramıştır
Keşke kardeşine sorsaydın
Şükrüye hanımda ses yok
Yarın gidelim Kudret hanım,
Ben bir işi yarım bırakmayı sevmem Şükrüye hanım
Akşam yemeğini yiyorlar Kudret hanımın bacakları ağrıyor
Ali bey siz Şükrüye hanımla dolaşın ben yatacağım
Dışarı çıkıyorlar
Şükrüye hanım, tüm kalbiyle çoktan ölmüş olmayı dilerken
Bir türkü sesi dükkanların birinden
Sese doğru gidiyor
Ahh dün yem satan dilsiz adam çok kara kazanmış olmalı yemden yemek yiyor lokantada baksanıza Şükrüye hanım
Gelin madem çok beğendiniz Türküyü böyle olmaz dışarda içeri girelim birer çay içeriz
Cam kenarında bir masa,karanlıktan camda kendi yüzleri
Şükrüye hanım camda kendine bakıyor,ne kadar yaşlanmış ama İdris hala on sekiz yaşında görse bile tanımaz
Yine başa alınan Türkü çalıyor üç beş müşteri var hiç kadın yok
Ali bey masada tek oturan yemcinin yanına gidiyor selam verip oturuyor
Ve anlatmaya sormaya başlıyor
Yemcinin gözleri Şükrüye hanıma kilitlenmiş vaziyette öylece donmuş gibi
Şükrüye hanım cama dalgın bakıyor
Sezsizce yerinden kalkıyor tezgahın arkasına geçiyor ahşap bir kutu çıkarıp elleri titreyerek açıyor
Bir parça kanı üzerinde kararmış puşiyi Şükrüye hanımın önüne koyuyor
Başını yavaşça yana çeviriyor Şükrüye hanım o yeşil gözler
Birde puşiye bakıyor kendini vurduğunda elinde sıkı sıkı tuttuğu İdrisin puşisinin parçası
Oysa İdris ona vermişti ölene dek saklasın diye
İdris karşısına oturuyor hiç konuşmuyorlar
Ali bey yanlarına geliyor
Ne oldu tanıyor muymuş İdris i
İdris Ali bey
İdris siz misiniz
Allah ım sana çok şükür
Otelin lobisinde üçüde oturuyor
İdrisin el hareketlerinden pek bir şey anlamıyorlar
İdris cebimden kâğıtla kalem çıkarıyor
On dakika merakla bekliyorlar
Şükrüye ye uzatıyor,Şükrüye Ali beye
Şükriyem seni çok aradım,En son İstanbul da buldum izini sen bir kadına bakmak için yanına yerleşmişsin avukat Elif hanım vermedi adresini yinede bir ay kadar aradım,hastalanınca geri döndüm
Senin gittiğini ölmediğini duydum ama hastanede üç ay ölü gibi yatmışım,Sesimde gitmişti.babam köye dönmedi bir daha burda kaldık seni bulmak için hep çalıştım para kazandım her gün balıklara senin için yem sattım. Bir gün gel diye dua ettim
Şükrüye hanım devamını dinlemek istemiyor.Mektubu katlayıp göğsüne sokuyor.Ali bey müsaade isteyip kalkıyor
İdris tututuyor Şükriye nin elinden dışardalar
Bayağı bir yürüyorlar el ele hiç konuşmadan
Bir taş evin önündeler
Cebinden anahtarı çıkartıyor avlunun kapısını ayağıyla itekleyip kapıyı açıyor
Bir kaç basamaktan sonra kapıyı loş bir oda yerler halı dışardan ay ışığı içeri sızmış,ay ışığı İdris in gözlerinde ilk sevdalandığı söylediği günde ki ile aynı.Masmavi
Boynuna atlıyor birden Şükrüye ağlıyor ağlıyor
İdriste hiç evlenmemiş,hiç ses yok evde bir kedi sesinden başka
Bir divana oturuyorlar
Şükrüye başını İdris e yaslıyor
Hayat hatasını düzeltmişti düzeltmiş olmasına ama onca kaybın onca acının,onca gözyaşının,iki güne bir tecavüz edilmek istemedikçe yediğim dayakların,evladım gibi bakıp büyüttüğüm Elif e verdiğim emeklere karşılık İdris ten saklamak için Leyla hanıma bakıcı verilişimin hesabını kim ödeyecek günahını kim çekecek Affetmek kolaymı gerçekten,afferdersem benden alınan her şey geri verilecek mi bana
Yoksa cahillik miy İdris le birbirlerine duyduğumuz aşk. İnsanın her zaman savaşması gerekmez mi
Yusuf un zülmü ölümden beter değil miydi, gerçekten Yusuftan kurtulmak çok mu zordu.Ben aslında kendimi hiç sevmemişim Mutluluğu istememişim.Mutluluğu şartlara bağlamışım bir güvercin bir serçe olamamışım Kaçabilirdim resmi nikahımda yoktu ,polise gidebilirdim en kötüsü sahiden ölebilirdim.İdris te aynı benim gibi, kazandık mı biz şimdi, yoksa kaybettik mi
İdris aynı ama ben değiştim.İdris beni bekledi ben ölümü,O yüzden buluşamadık,Ben beklemeyip arasaymışın, bu gün gibi mutlak kesişecekti yollarımız.
Bekmemek yok artık,beklenmek yok,
Ben varım İdris var
Başını kaldırıyor
İdris evlenelim yarın
Yaşanacak çok şey,yaşanılacak az zaman var
Acele edelim..