Uzun zamandır tatlı yemeyen ben, lüks bir pastahanenin önünde durup albenisi olan türünde ki pastalara bakarak, gönlümü gezdirmiştim. Neler yoktu neler, envayı çeşitleriyle 
kazandibi sütlaç demişti iç sesim, garsona siparişi verdiğimde salonun en ucunda kılığı kıyafeti pekte uygun olmayan bir genç kıza gözüm takılmıştı. 

Telefonla 
konuşan kızı takip eden gözlerim, yanında hazır ve nazır olan garsona çevrilmiş, bir dondurma lütfen, yanında da bir şişe su demiştim. Garson - Emredersiniz, yalnız 
sizin yanınıza ben aslında dediğinde anlamıştım - O genç bayanın sesinden rahatsız olup olmadığımı söyleyecektiniz, öyle değil mi?

 Garson - Nereden bildiniz, deyip 
gülümsediğinde Ben - İnsanları yakın markaja alıp, biraz fazla gözlemlediğinizde, ama bir şartla, onlara hissettirmemek kaydıyla olmalı bu eylem. Pastahane gayet sakindi, 
genç kadın birilerine ver yansın ederek, daha fazla bekleyemeyeceğini ima ediyordu, maksat önündeki pastayı yemek değil de adeta didiklemekti. 

Garson  yirmili yaşlarda genç 
ve tecrübesizdi, aklıma birden; Garson gence yardımcı olup, tecrübelerimden faydalandırmak gelmişti, başka bir arzunuz var mı diye sorduğunda 
- Çikolatalı pasta istemiştim, 
-Buyurun dediğinde,  gencin yüzüne dikkatle baktıktan sonra; Sizin yaşınızdan çok, çok büyük 3 çocuğum var, okuyor musunuz dediğimde - Evet teyze, sonra da pardon 
hanımefendi dediğindeyse - Rica ederim oğlum, teyze diyebilirsin demiştim. Bana, sizin konuşma tarzınız ve yaklaşımından cesaret alarak bir şey söylemek istiyorum dediğinde 
elbette sorabilirsiniz demiştim. 

Köşede oturan o genç bayan buraya sıkça geliyor ve devamlı telefon konuşmaları yapıyor, bu hareketleriyle sanki benim dikkatimi çekecek 
hareketlerde bulunuyor dediğinde - Nereden ve nasıl anladınız diye sorduğumda, her geldiğinde aynı masaya oturarak demişti. İçeriye alış veriş için girenlerin haricinde, 
bir çift daha girmiş, karşı masalardan birine oturmuşlardı, genç garson onların siparişini alırken! Salonun uç kısmında oturan o genç hanım, yanıma gelerek; Oturabilir miyim 
dediğinde, elimle yer gösterip buyurun demiştim, bana bir şey alır mıydınız meşrubat veya pasta dediğinde, ben size ikram edeyim demiştim. Teşekkür edip bu muhitte oturup 
oturmadığımı sorduğunda, hayır demiştim, peki siz dedim, o da hayır demişti. 

Neden geldiği mi merak etmediniz mi dediğinde evet ettim demiştim. Ben o garson çocuk için 
geliyorum dedi. Merak edip, nasıl diye sormadan! Vallahi neden yanınıza geldiğimi bilmiyorum, sadece iç güdüsel ama yüzünüzün temizliği beni size çekti desem, dediğinde. 
O garson genç ile ne alaka, demeden genç hanım; Ya, aslında uzun bir hikaye, bana tahammül ederseniz vaktinizde varsa anlatayım .

Ben - Kardeşimi bekliyorum, 
Beşiktaş'ta işi vardı, o gelene kadar elbette demiştim ki, genç bayan başlamıştı hikayesine. Yıllar önce Yugoslavya'dan göç etmişler, o dönemlerde annesinin tek çocuğu 
varmış, yani bu hanım kız. Genç hanımın babası vefat etmiş, sonra bu garson gencin babası ile evlenmiş, bu genci Türkiye'ye kaçırmış. Kadının İstanbul'da akrabaları 
varmış, hafiye gibi takip ederek bu genç garsonun oturduğu muhiti, sokağını, okulunu ve çalıştığı yeri yani pasta haneyi bulmuşlar. Yugoslavya'daki, anneannesi, dedesi, 
annesi ve bu kız hep beraber İstanbul'a gelip buraya yerleşmişler. Kız orta okulu bitirip konfeksiyon atölyesinde annesiyle beraber çalışıyormuş, patronuna durumu 
anlatınca da, aileye yardım mahiyetinde kıza müsaade etmiş, kardeşin üvey dahi olsa sahip çık, en azından annenin hatırı için demiş, ve başlamış bu tatlı kız kardeş takibine.

Sizi, annemden bir babamdan ayrı bu gençle konuşur görünce! Haliniz, tavrınızdan cesaret alıp geldim, ne olur bana yardım edin dediğinde çok üzülmüştüm. Ona, bu çok önemli 
bir durum, öyle ki, bu tür vakıalar ters sonuçlar doğurabilir, bence siz bu pastahanenin sahibiyle iletişime geçin, dediğimde hanım kız üzülmüştü. 

Kardeşimin pastahanenin 
kapısından girdiğini gördüğümde bize selam vermiş, kim bu hanım yoksa hayranlarından biri mi dediğinde gülüşmüştük, yok burada tanıştığım bir hanım kız demiştim. O 
esnada genç bayan; Tebessümle yoksa siz şarkıcı mısınız? Hayır, ama tabiri caizse şaireyim demiştim. İsminin Cemile olduğunu söyleyen bayan, sizi blogtan takip ederim, 
kim bilir yine buralara yolunuz düşer, belki o zaman kardeşime! Ablası olduğumu söylemiş olurum, annem hasta dediğinde, gözlerim yaşarmıştı, elimi öpüp başına koyduğunda, 
Allah sizlerle beraber olsun inşallah diyebilmiştim. Genç hanım bana; Teyzecim, şayet her şey istediğimiz gibi gelişir ve kardeşimle bizler yan yana gelebilirsek, size 
blogtan mutlaka ulaşacağım, belki de kardeşimle ulaşacağız dediğindeyse, çok mutlu olurum, talihiniz açık olsun deyip, hesabı istemiş ve ayağa kalkmıştık. 

Garson 
çocuk paranın üzerini getirdiğinde bahşişini alıp teşekkür etmiş ve göz göze geldiğimizde de! Bu hanım kızla ben Anne ve kızı gibi sohbet ettik, sizinde iki kardeş 
gibi sohbetler edeceğinizden hiç ama hiç kuşkum yok, her ikinizde bana dua edin lütfen yarın Danimarka'ya çocuklarımın yanına uçacağım, bir anne için evlatlar ne ise, 
evlatlar içinde Anne o olmalı öyle değil mi çocuklar dediğimde kız ağlayarak bana sarılmıştı ki, bende kendimi tutamayıp gözyaşımı akıtmıştım. Umarım, o yavrucaklar 
bir birleriyle kavuşup, buluşmuşlardır, psikolojisi bozulup hasta olan anneleri de inşallah iyileşmiştir. Başımdan geçen anlamlı bir İstanbul anımı sizlerle paylaşmak istemiştim, saygılarımla. 


( Öyle Değil Mi Çocuklar başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 3.02.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.