"Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün
hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa
kırmızı..."(Yahya Kemal) Bir yandan zil, şal ve gül diğer yandan kan, ter ve gözyaşı...
Bir
yanımız bahar bahçe bir yanımız kahhar ve kuçe!
Bir
yanımız cennet bir yanımız cehennem.
Bir
yanımız zil, şal ve gül bir yanımız kan, ter ve gözyaşı...
Oluk
oluk kan akıyor insanlığın damarından, tampon olan yok. Oluk oluk ter damlıyor
insanlığın alnından, mendil olan yok. Oluk oluk gözyaşı dökülüyor insanlığın gözünden, silen yok. Bu dünya bundan
fazlasını vermiyor insanlığa. Hangi
coğrafyaya baksan kan var. Bombalar
patlıyor insanların üstüne, insanlar kesiliyor, yakılıyor, paramparça ediliyor. Doğa emsali görülmemiş
bir şekilde tahrip ediliyor. Doğayı tahrip eden insanlığı tahrip etmez mi?Hayvanlar
yok ediliyor. Hayvana kıyan
insana kıymaz mı?
Bütün canlıların yaşam alanı
daralıyor; sular hızla kirleniyor, hava
grileşiyor ve üzerimize teknolojinin kusmuğunu döküyor, toprak bin yıl
eriyemeyecek olan kimyasal atıklarla mücadele ediyor. Sona yaklaşıyoruz.
"Bülbüller öter güller açar şâd gönül yok
Hiç böyleliğin görmemişiz fasl-ı baharın" (Şeyhülislâm
Yahya). Her şey var ama insanlar mutlu değil; yüzler asık, kalpler kör,
beyinler dumura uğramış vaziyette! Bolluk
tavanda ama insani hisler yokluk tabanında! Ruy-ı zemin
müflis bir vaziyette cinnet üretmekte, asuman asi bir tavırda strese yol
açmakta ve öfke pompalamakta! Ummanlar galeyanda, dalgalar dövmekte karayı...Dökülen ama karşılığını alamayan ter var. Ve sonsuz bir gözyaşı
var.
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.
Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir...
Üstü kalsın..." (Cemal Süreya) Üstü kalsın aşkın,
yaşamın, eğlencenin, keyfin, sefanın, bolluğun ve bereketin... Dibine kadar
yaşıyoruz hüznü, zulmü, cürmü... Gülmek uzak bir hâl oldu insanoğluna, ağlamak aşina... Mutlu olmak
sadece masallarda kaldı, kahrolmak masalarda meze oldu insanlığa. Kahrol eski
dünya, yeni dünya, yakın dünya, uzak dünya...
"Bir mevsim-i bahârına geldik ki âlemin
Bülbül
hamuş, havz tehî, gülsitan harap" (İzzet Molla) Artık her şey
bomboş geliyor. Kendi elimizle cehenneme çevirdik cenneti. Kardeşi kardeşe
vurdurduk, fakiri zengine soydurduk, güçsüzü güçlüye ezdirttik, haklıya haksıza
yem ettik, kuzuyu kurda hediye ettik.
Gülü
incittik, dalını kırdık, kökünü söktük; bülbülü vurduk, tüylerini yolduk,
kafasını kestik; gülistanı ahıra çevirdik; temaşa etmemiz ve koklamamız gereken
cennetvari güzellikleri mera yaptık.
Üstü
kalsın güzelliklerin. Üstü kalsın her türlü çocuksu sevincin. Bozuk para değil
de nedir şimdi dünyevi olan her şey! Harca harca bitmez bir paçavra değil mi
şimdi yalan dünya!
"Dünyasına
dünyasına
Aldırma
dünyasına
Dünya
benim diyenlerin
Dün
gittim dün yasına" Üstü
kalsın bu yaşamın.
Churcill, 2.Dünya Savaşı'nda İngiliz
halkının önüne çıkarak çok önemli bir konuşma yapmıştır: "Size yalnız kan, ter ve göz yaşı vâdediyorum." Aslında insanlığın
tamamına söylenmiş sanki bu sözler. İnsandan damla damla dökülen yaş, akıtılan kan ve ter! Ve ne
yazık ki insanlardan çalınan zil, şal ve gül!