Dile kolay tam yirmi beş senedir PKK terörüyle uğraşıyoruz.

Kırk bin insanımızı kaybettik.

Yüz, yüz elli milyar liramız terörle mücadelede harcandı.

Bu güne kadar terörü önlemek için çeşitli tedbirler alındı.

Maalesef bir türlü önlenemedi.

Bu amaçla son yıllarda ve günlerde yeni uygulamalar devreye sokuldu.

Bu çerçevede yeniden pişmanlık yasaları çıkarıldı.

Yeni açılım adı altında bazı uygulamalar başlatıldı.

Amaç PKK terörünü sonlandırmaktı.

Dağa çıkışı engellemek ve dağdakileri aşağı indirmekti.

Bunların neticesinde PKK’lı teröristlerden bir grup Habur sınır kapısında teslim oldu.

Eli kanlı teröristler sözde silah bırakmaya başladı.

Dağdan ovaya inmeye karar verdiler.

İlk grup dağdan inerek Türk adaletine teslim oldu.

Hâkim önüne çıktılar.

Sorgulardan sonra serbest bırakıldılar.

Buraya kadar her şey normal prosedüründe işledi.

Peki ya sonra?

Teslim olanları karşılama bahanesiyle bir siyasi parti mitingler düzenledi.

Teröristleri büyük şovlarla karşıladılar.

Adeta muzaffer komutan! Edalarıyla.

Milletimizin sabır damarlarını zorlarcasına görüntüler sergileyerek.

Doğan barış ümitlerini bombalarcasına.

Güya bunlar barış elçileriymiş.

Nasıl barış elçileri ise.

Teröristten barış elçisi olduğunu da ilk defa görüyoruz.

Çoluk çocuk demeden kırk bin insanın canına kıymış.

Böyle barış elçileri dünyanın neresinde görülmüş?

Bunlar olsa olsa barışa virüs bulaştıranlardır.

Barış ümitlerini söndürenler ve kirletenlerdir.

Çünkü yaptıkları şov olabilecek bir barışı da sabote etmeye yöneliktir.

Bu şov toplumda doğan toleransları törpüler niteliktedir.

Milletimiz akan kardeşkanının durması için bağrına taş basmaktadır.

Acılarını içine gömmektedir.

Yeter ki başka canlar gitmesin.

Başka ocaklar sönmesin.

Akan kardeşkanı dursun.

Ben yandım başkası yanmasın.

Bütün şehit yakınlarından hep bunları duyarız.

Tüm bu acılara rağmen devletimiz bu teröristlere kucak açmıştır.

Gelin teslim olun denmiştir.

Analarınızın, babalarınızın ve vatanınızın kucağına dönün denilmiştir.

Suç işlememişlerin korkmasına gerek yok denilmiştir.

Bütün bunların bilinmesine rağmen görüntüler yürekleri yaralamıştır, kanatmıştır.

Barışa virüs bulaştırma hezeyanları sergilenmiştir.

Barışa Virüs bulaştırma yolunda olanlara tavsiyemiz şudur.

Bu yol yol değildir.

Eğer barış isteniyorsa virüs değil, barış aşısı olmaya çalışmalarıdır.
( Barışa Virüs başlıklı yazı İ.Sarıçay tarafından 3.11.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.