Bu şehrin her karışını gezdim dün gece.
Bu
şehir yârin adına gizli bir hece!
Zor mu zor bir bilmece!
Halim işkence, sorma!
Her
tarafı vıcık vıcık yalnızlık kokuyordu bu şehrin, sanırsınız yağmur yerine
yalnızlık yağmıştı dün gece. Kopkoyu bir hüzün sarmıştı her sokağını bu şehrin,
boğazıma kadar hüzne dalmıştm. En karanlık yerine uğradım. En uç noktalarına
gittim. Sarhoşunu da gördüm, berduşunu da, keşini de, yaşayan leşini de! Çöplüğünü
de gördüm bağını da bahçesini de! Yıldızlarını da saydım tek tek, çukurlarını
da yolların. İçim bir türlü rahata eremedi, bir çıkış yolu bulamadı ömrüm,
doyasıya bir nefes çekemedi ciğerim. Dibini gördüm sessizliğin, kahrın,cevrin..
Erken emekli oldun ben bu sevdadan. Aşkım dolmadan ayrıldım sevgiliden. Yaşanmamış onca şey dururken bütün bakirliğiyle, el değmemiş onca güzellik varken bütün masumiyetiyle ben bu sevdadan çekildim istemeyerek. Şimdi bu şehir benim üzerime atılan toprak değil de nedir? Beni bu şehre gömmüşler sanki! Beni bu şehre defnetmişler. Bakmayın bana öyle, konuştuğuma, güldüğüme, eğlendiğime... İçim şehrin mezarlığıdır.
Gitti
gider bir yaşam oldu benimkisi. Düştü düşer bir ayak, çıktı çıkar bir can... Herkes
yabancı bana, her şey acı... Bu başın yok kimseye muhtacı... Serseri başımın
yok eşi, muhatabı, mehtabı, afitabı yok daha. Sen orada mutluysan kafi, ben burada acıya müstahak olayım hiç de. Derdin
bana gelsin, göz yaşın...Tek sen şad ol bundan sonra, güzel gözlerine hüzün
bulutları uğramasın, ömrüne zehirli sarmaşık dolanmasın.
Harput
Kalesi'nden şehre düşmek istiyorum. Hiçbir kemiğim sağlam kalmasın istiyorum. Etim
çürüsün, dökülsün istiyorum. Ömrüm... Kömürhan Köprüsü'nden düşmek istiyorum. Ömründen
düşmüşüm başka düşmeler hiçtir bana. Sedefe düşen yağmur damlasıyım. Sancım
çoktur sana gebeyim.
Ege'den
bir yaş olup gelip düşsen gözlerime ağlamam bir daha. Kapatırım kirpiklerimi
sımsıkı salmam seni dışarıya bir daha! Bir taş olup gelip değsen başıma
kırılmam ve kanamam bir daha. Ben bu aşkı beceremedim de, kendimi ifade
edemedim de onadır bütün öfkem! Seni seviyorumun bir kıymeti harbiyesi yok
sevgilide, nazarı dikkatini çekmiyorum daha! Yaşadım ne yaşamadım ne Allah
aşkına? Ona odaklanmışken baştan ayağa, ona hazırlanmışken, mutlu ve mesut
günleri hayal ederken... Boş verin ve beni yalnız koyuverin.
Hani
ölmek isteyen var mı diye bir soru sorulsa şu an ilk adımı ben atarım. Ölümünü
öne almak isteyen varsa denilse ilk talep benim olur. Ölmek onsuz kalmaktır
bende. Resmi olarak açıklama yapmaya gerek yok, kütükten düşmek için bedenin
yok olması gerekmiyor. Öldük işte anlayın.
Şimdi en bakımsız, en gözden ırak, kalpten uzak sokağım bu şehrin ortasında. Sokak lambalarım kırılmış, yollarım bozulmuş, sularım kesilmiş... Başıboş köpekler cirit atmakta sokağımda, ayyaşlar nara atmakta, kabadayılar tabanca sıkmakta... Umurumda mı artık bütün dünya? Asla... Kaybedecek nem var ki bundan sonra? Bir insan sevdiğini kaybederse neyi kalır ki geriye? Aklı ne işe yarar ki? Kalbi çalışsa ne yazar ki? Ömrü tükenecek yavaş yavaş. Ve asla bitmeyecek bu savaş.
Seveceksin
onu delice ama ona kavuşamayacaksın. Yaşayacaksın onu harbice ama ona
ölemeyeceksin.Başkası da seviyormuş, seni sevmemek elde mi? Görmeden sevdim
beni seni, dokunmadan, duymadan...Beni diğer sevenlerinle bir tutman akıl işi
değil! Seni görmeden bu kadar seviyorumsa bir de görsem nasıl severim
bilemiyorum.
Bu
şehrin her karışını gezdim dün gece.
Bu
şehir yârin adına gizli bir hece!
Zor mu zor bir bilmece!
Halim
işkence.
Sorma!