Seni bir tarafı diriliş kokan
Serin alizelerin gönlünde beslediği
Topraktan alacaklı yağmurların sesinden ısmarlıyorum
Bilirsin…
O ses verince bazen de ölüm kokar
Adımlarımı tetikleyen molasız yolculukların yorgunuyum
Yolun sonu ansızın,
Siyah duvaklı hümeyrâ’ya çıkar
Mor şafaklar yakın
Gözlerimi uyut şimdi
Ay tutulması değil!
Can tutulması bu şiir
Sırtında enkaz taşır gibi
Ağır ağır yürür cümlelerim infilaka
Bilirsin,
Leylak bakışlarında bir mumun çaresizliği
Güneşi sarmaşık saçlı,
Yetim bir çocuk hüznüdür
Her zemheri şakağından vurulur kardelen
Bu yüzden,
Alevi sürçer yalnızlığımın
Her dumanı çatık kaşlı,
Mağlup bir küle yakışır gibi
Toneri azalan geceden sonra
Bütün kahırlara,
Bütün isyanlara,
Ve dergâhımdaki sağanaklara,
Gümüşten mey sunar gözlerin
Kaç renge tutuklu kaldım,
Gökkuşağından arz edemediğim
Mürekkebi eskiyen kalemimde ağıtlar diz boyu,
Beter bir şehir türküsü
Atların gövdesi ağırlaşıyor bak dört bir yanda
Acele et !
Uçurum çiçeği tak göğsüne
Düşü-ver/sen yanıma
Kokladığım bu acı,
Sana adanan baharı boğazlayan bu naz neden?
Cinayet renginde her akşam
Rüyalarımda vurulmasam
Bir ölüm yeter!
Sana minarelerden ses verecek
Bir selâ’m yeter!
***
2014 İçel