Ertesi gün kararlaştırdığımız gibi, beni evlerine götürdüklerinde gayet misafirperver davranıp annesi bizi salonda yalnız bırakarak - lise kitaplarımı getirip getirmediğimi sorduğunda.
 
- Tabi ki getirdim diyecekken, Güzin bana - Bende bir çok yardım destek kitapları mevcut müsterih ol deyip tebessümle konuşmuş ve beni rahatlatmıştı. 
 
Saatlerin bu denli hızlı geçeceğine hayret etmiştim, yardımcı kadın arada bir masaya çay kahve ve ne isteniyorsa getiriyor, biz ise kitaplara dalarak konsantremizi muhafaza ediyorduk. Güzin'e arkadaşlığımızın başlamasına yardımlarına teşekkür ederim dedikçe.
 
 -  Kendini, yabancı bir evdesin diye kasma, relaks ol, hem güven duyulabilecek insanların azlığını 
hepimiz biliyoruz, bir anlamda Anneme teşekkür etmek lazım, üniversitede arkadaşlarım var hatta çok denecek sayıda, ama bana hitap eden yok denecek kadar az. 
 
Sende beni çeken ne dersen, sanırım dürüstlüğün, yalnız bir şey de anlaşalım, bak evimize kabul edilecek kadar güven duyduysam, aramızda duygusal bir beraberliğe en azından şimdilik hayır. Ben ise yarı şaşkınlıkla tam konuşacakken, Güzin - Benim bir beraberliğim vardı, keşke yürüseydi ama olmadı işte, sana yaklaşımım dostane eğer beni farklı bir gözle görürsen bu ikimize de inan rahatsızlık verir dediğinde, ona hayranlıkla bakarak sadece - Haklısın demiştim ki, gerçekten de haklıydı.
 
Kendi kendime; acaba diyordum, bu iç kıpırtılarım bir sevgi ibaresi mi, yoksa babamın bana veremediği veya vermekte zorlandığı sevgiye aç oluş şeklimin isterik bir olgusu muydu? İsterik! bir an bu kelime beynimde şimşeklerin çakmasına neden olmuş, ve henüz bir cinsel beraberliğim dahi olmamışken! Hayır diyen iç sesim, böyle candan bana kısa sürede dostça yaklaşan yaralı kıza sömürü olurdu ki, böyle bir düşünceye kapılmak bile yersiz deyip bir an da silkinmiş-tim. 
 
Güzin gözlerimden anlamış gibi, aklından geçenleri okumamı ister misin dediğinde - Elbette, manevra yapmayacağımdan emin olabilirsin demiştim. o da bana - Yineliyorum lütfen bu dostluğumuzun bozulmasına izin verme, yeni bir ilişkiden çıktım, öyle ki nişanlı gözüyle bakıyorken. Beni sıra dışı bir ilişkiyle aldattı ki! dedim ya, bana sadece dost gibi dost kal, ikinci bir beraberliği yapı karakter itibariyle kaldıramam Ergün. Belli ki sevgilin halen hazırda yok, ama bu ben olamam, en azından şimdilik.
 
Açık açık anlatılmıştı, kızı kaybetmek istemiyordum, bu onun eninde sonunda sevgilim olacağından değil, psikolojimin düzelmesinin ilk mihenk taşının olabileceğiydi, annesiyle kızını mukayese ettiğimde, sanki o anne kızına tam anne olamıyor, yeterince ilgilenmiyordu, dominant bildiğinden şaşmayan hırslı bir anne örneğiydi.
 
Kafama iyice yerleştirmiş ve Güzin'e - Dostluğumuzdan sevgili moduna gelmemecesine varım deyip elimi uzatmış, arkadaşça tokalaşmıştık. O an ne denli mutlu olmuş, ve her sıkıntımızı istisnasız bölüşmeye kara vermiştik, hatta evlenip yollarımız ayrılsa bile. Güzin - Annem bize, olunmaz engeli çaksa bile dediğinde nasıl da candan gülüşmüştük.
 
O gece eve geç vakitte gelmiştim, eve girdiğimde Emre'nin birileriyle konuştuğunu duymuş, selam vererek içeri girdiğimde iki genç kadın tebessümle merhaba demişler ve tokalaşmıştık.
 
Konuşmalarına biraz katıldıktan sonra, üzerimi değiştirmeye odama gitmiştim ki, kapı açıldı, Emre - Çabuk gel biraz efkar dağıtalım dediğinde, çok yorgunun aslında size katılmasam dediğimde Emre - Hadi su koyverme birader ya dediğinde - Tamam deyip Emreyi göndermiş, arkasından da onlara katılmıştım. 
 
Biraz havadan sudan konuştuktan sonra başımın ağrıdığını ve yatacağımı söylemiştim, Emre - Sana hap vereyim deyip beni mutfağa çektiğinde - Başın ağrıyor mu? Yoksa yalan mı kıvırıyorsun ufaklık dediğinde, bütün gün yorulduğumu söylemiştim ki, bana - Hayırdır yoksa Güzin sendromun mu başladı dediğinde - Müsterih ol, yok böyle bir şey, ama sıkı bir dostluğa yelken açılmak üzere dediğimde, Emre - Kanka gibi mi, senin adına sevindim diyerek tebessüm etmişti. 
 
İçeriye tekrar girip odada ki kadınları konuştuğu mevzuları tahlil etmeye çalışıyordum, yanıma içki bardağı ile gelense eliyle kadehin kenarında daireler çizerek, bana - Yüzün bakışların ne hoş, su gibi duru ve temiz, senin gibi bir sevgilim olmasını ne çok isterdim.
 
Genç kadının yüzüne dikkatle baktığımda, mutluluğunun ne kadar yüzeysel ve tebessümünün yapmacıklığını görmüştüm, her ne kadar bana kur yapmış olsa bile. Hayat hikayesini merak etmiştim ama başımın ağrısını daha fazla hissetmemek adına , bu isteğimi şimdilik es geçmiştim.
 
Bana - Tekrar geldiğimizde bu kadar kolay kurtulamazsın Ergün bey dediklerinde, merak etmeyin spor çıkışında evde olurum demiştim - Tamam yarından sonra görüşmek üzere deyip, Emreyle beraber çıkıp gittiklerinde bende odama çekilmiştim.
 

( Bir Playboyun Günlüğünden 16. Bölüm başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 5.12.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.