Evdeydi.  

Başını ellerinin arasına aldı. Dirseklerini masaya koydu.

“Offf, dedi.

“Offff… Offff”

Yerinden kalktı. Kenarını açtığı perdeden sokağa baktı.

“Belki de buraya bir kamyon gelecek, buzdolabı, çamaşır makinesi daha başka ne bulursalar alıp götürecekler?  Ben nasıl bakarım komşuların yüzüne. Öleyim daha iyi…”

Telaşlandı.

“Sakin olmalıyım, daha henüz her şey bitmedi” dedi.

Yüzünü yıkadı. Yatak odasına geçti. Gardırobu açtı. Eline ilk gelenleri giydi. Dışarı çıktı.

Nereye gidecekti? Kararsızdı.

Farkında değildi. Adımları onu alışık olduğu yere sürüklüyordu.

Geldiğini karşıdan gördüler.

“Bana geliyor” dedi birisi. Diğerleri;“ Hayır, hayır bana geliyor”…

Cebinden cüzdanını çıkarttı. Saydı. 1, 2, 3, 4, 5, 6…

 İlk sıradakine yaklaştı. Birini çekti.

DIIT, DIIT, DUUT, DIIT

ŞIKIR,  ŞIKIR,  ŞIKIR .  

Ne demişti O” ?

“ ……… Son gün. Eğer ödeme yapmazsan, yapılacaklar belli. Ben son kez uyarıyorum.”

DIIT, DIIT, DUUT, DUUT.

“Aç ağzını, aç” dedi. Açılan yere kalın bir desteyi koydu.

ŞIIIRRKK.

“Sağ ol ağabey.  Bana hiç kızma. Bende emir kuluyum. Bana yukarıdan ne söylerseler ben de sana onu aktarıyorum.”

 Rahatlamıştı.

 Oradan ayrıldı.

Ardından hep birlikte bağırdılar.

“Güle güle ağabey yine bekleriz”

O gittikten sonra aralarında konuştular;

“Haydi, yine iyisin. Paçayı kurtardın ”

“Evet, öyle oldu. Bunları sıkıştırmazsan ödemezler.  Ben işimi hallettim. Bundan sonrasını da biraz evvel veren düşünsün”

Hep beraber güldüler. Sonra gözlerini yeni gelene çevirdiler.

Markete uğrayacaktı. Vaz geçti.

“ Bu marketçiler de çok uyanık. Sepetleri bilerek büyük yapıyorlar. İki kalem bir ihtiyaç için dahi gitsen, sepeti doldurup öyle çıkıyorsun” diye düşündü.

Yolunun üzerindeki mağazaya uğradı. Çoktandır aklına koyduğu montu alacaktı.  Ayakkabılar, kazaklar da indirimdeydi. Onlardan da aldı. Uzatılan aletin tuşlarına bastı.

Eve gidecekti. Telefonu çaldı.

“Ağabey nerde kaldın? Seni bekliyoruz?

“Eve gidiyordum da…”

“Ne var evde ağabey.  Evdeki suya su koyuyorsun yine su oluyor. Ama buradaki hayat suyu öyle mi?  Su koyuyorsun, beyazlaşıyor. İçiyorsun dünyan değişiyor. Hadi  gel nazlanma seni bekliyoruz. Haydi haydi…”!

Eve gitmekten vaz geçti. Neşesi yerine gelmiş, canlanmıştı.

Arkadaşlarıyla buluşacak, defalarca dinlediği fıkraları yine dinleyecek, kahkahalarla gülecekti.

Hesap ödeme vakti geldiğinde arkadaşlarından bazıları tuvalete gidecek, bazıları derin sohbete dalacaktı.

O yine cebindekilerden birini çıkaracak, hesabı ödeyecekti.

Olsundu…

Ağabey olmak kolay mıydı?

Bir an evvel sahte mutluluğa kavuşmak istiyordu.

Hızlandı.

( Bir Absürt Diyalog başlıklı yazı yyyyyyyyyyy tarafından 2.11.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.