ÖNSÖZ:
Ne çok şey tüketiyoruz
yaşayıp giderken: Öncelikle zaman, para hatta kendimizi yiyip bitiriyoruz hiç
uğruna ve akla gelecek sınırsız sayıda mefhum. Karşılığını almadan üstelik
hatta karşılık bulma düşüncesi ve ihtimali olmadan…
En acısı ne, diye soracak
olursak tek cevabı var belki de; kullanılmak, çıkar uğruna geliştirilmiş
dostluklar ki dostluk olarak algılamak mümkün değilken.
Aşklar, arkadaşlık ve
tüm beşeri ilişkiler.
Hele ki taraflardan
biri olabildiğince verici ve sevgi yüklüyse…
1.BÖLÜM:
Nurdan ve Aylin iki
sıkı dosttu. Her açıdan üstelik: Birlikte geçirdikleri zaman, dışarıya yansıyan
görüntüleri olsun. Yedikleri, içtikleri ayrı gitmezdi bu iki dostun.
Aynı okulda, aynı
sınıfta idiler üstelik aynı sırayı paylaşırlardı. Sabahları kararlaştırdıkları
bir noktada buluşurlar ve beraberce giderlerdi okullarına.
Bitmek bilmeyen
istekleri olan taraftı Nurdan. Asla sorgulamazdı Aylin dostunu. Zira gerçek
anlamda bağlı ve düşkündü Nurdan’a. Canı gibi severdi tabir-i caizse.
Nurdan ve ailesinin
oldukça hali vakti yerindeydi Aylin’e oranla. Bir giydiğini bir daha giymezdi
ve her seferinde de gözüne sokardı arkadaşının. Bir tek ona da değil üstelik
ama her nasılsa en çok ona yansıtırdı aldıklarını ve sahip olduklarını.
Hiçbir zaman
kıyaslamazdı Aylin sahip olduklarını Nurdan’la. Ailesinin göz bebeği olduğu
için onlar da el verdiğince mahrum etmezlerdi kızlarını ve ellerinden geldiği
kadarıyla isteklerini yerine getirirlerdi Aylin’in.
Kısaca hiçbir eksiği
yoktu iki kızın da her ne kadar Nurdan kendini Aylin‘den kat ve kat üstün görse
de. Fazla belli etmese de içi acırdı zaman zaman Aylin’in. Zira kolay kırılır
ve incinirdi Nurdan’a nispeten. Yine de çıkmazdı sesi soluğu. Tepki verip
arkadaşını üzmek değildi isteği sadece dostluklarını sekteye uğratmadan
geçirmekti tüm dileği.
Okul yılları iki genç
kızın, seksenli yıllara denk gelmekteydi. Özellikle yurt dışından gelen
ürünlere pek rastlanmamaktaydı o yıllar. Her nasılsa Nurdan’ın durumu müsaitti
ve kimsede olmayan ne varsa sahipti. Benzer bir eşya almış olsun Aylin ya
kalitesini beğenmez ya da kusur arardı arkadaşının aldıklarına. Ödünç istediği
vakit düşünmeden verirdi Aylin her ne kadar uzunca bir süre geri gelmeyeceğini
bile bile.
-Aa, yeni mi aldığın
mont, Aylin?
-Evet, dün aldık.
-O koku montundan mı
geliyor öyle?
-Sanırım, ne de olsa
deri kokusu, öyle değil mi?
-Nereden aldınız ki?
Bak benimki de deri ama hiç de buram buram kokmuyor.
Yine burnundan gelmişti
Aylin’in. Oysa ne kadar da mutlu olmuştu babasının bu armağanına. Hem okul
formasıyla uyumluydu hem de soğuğu kesiyordu. Hiç de dikkat etmemişti üstelik
deri kokusunun bu denli yoğun olduğuna. Altı üstü bir monttu işte. Koksa ne
olur ki. Hakikaten, Nurdan’ın montu hiç de böyle kokmuyordu. Tabii ya, onunkini
lüks bir deri mağazasından almışlardı.
Teneffüs zili çalınca
zincirden boşanırcasına kapıya hücum etti tüm sınıf. Kala kalmıştı yerinde
Nurdan. Ne kalkmak istiyordu ne de montunu giymek.
-Astın yine yüzünü, ne
oldu ki durduk yerde,
Deyip, hiçbir şey
olmamışçasına itekledi arkadaşını Nurdan.
-Kalksana, kızım. Hadi
kalk da geçeyim. Daha kuaföre gideceğim. Ne de olsa akşama düğüne davetliyim.
-Sen de artık, sabaha
kadar oturur yalar yutarsın kitabı. Değil mi arkadaşım?
Demesiyle bir yandan da
gülüyordu Nurdan.
Ne vardı da hevesi
kursağında kalmasaydı Aylin’in.
-Sayende tüm sınıf deri
koktu. Hadi üzerini giy de çıkalım. Acelem var benim. Ne de olsa senin evin
yakın.
Ağlamamak için kendini
zor tutan Aylin usulca kalktı yerinden.
-Tamam, çıkalım…
Kırılacağı kadar
kırılmıştı kız. Belli etmemeye çalışıyordu bir yandan da. Şimdi durduk yerde
tartışmaya hiç gerek yoktu.
Çalışkan ve
görevlerinden sorumlu olmak mıydı suçu. Ne zaman ki ders çalışsa hep sorun
olurdu Nurdan’ın gözünde. Ama işi düştü mü de yardım isterdi arkadaşından.
Üstelik hiç de hayıflanmazdı ders çalıştığına ya da çalışması gereğine. Sonuçta
vazifesi idi yaptıkları her ne kadar takdir görmese de.
Çalışkan ve zeki bir
öğrenci olduğu için de payına düşeni yapardı Nurdan’a yardım etmek adına
üstelik. Zira uyuşmadıkları noktalardan biri de bu idi iki arkadaşın. Çalışmayı
sevmediği için en büyük destekçisi Aylin idi. Yakınmazdı da Aylin ayrıca. Ne de
olsa anca beraber kanca beraber güzel bir dostluktu bu her ne kadar o günlerde
altında yatan nedenleri görememiş olsa da.
Sosyal ilişkileri
açısından oldukça geride kalırdı Aylin. Ne ailesi izin verirdi dışarıda
arkadaşlarıyla vakit geçirmesine ne de okulun sıkı müfredatı.
Bu da başka bir nokta
idi uyuşmadıkları. Hafta içi okul sonrası olsun ya da hafta sonu tatillerinde
evde durmazdı Nurdan her ne kadar ders ve sınav yoğunluğu fazla olsa da. Ne de
olsa Aylin vardı ona destek çıkacak. Gününü gün ederdi ve ballandıra ballandıra
anlatırdı herkese hafta sonu tatili sonrası.
Sonuç itibariyle, yedek
kampında beklerdi Aylin hem ödevlerine yardım etmek için arkadaşının hem de
gidemediği mekânlarda neler olup bittiğini öğrenmek adına. Karşılığında hem Nurdan’ı
çalıştırır yetmedi sınav esnasında bile esirgemezdi desteğini.
Yine de yaranamazdı.
Aylin ‘in aldığı yüksek nota karşılık başarısız sınav sonucunu yine kızcağıza
yüklerdi Nurdan. Daha da ötesi günlerce küs kalırdı arkadaşına düşük not
almasının sebebi oymuşçasına. Bu yüzden sık sık kırgınlık yaşamaktaydı iki
arkadaş.
Taraflardan biri nasıl
çalışkansa diğer taraf bir o kadar ilgisizdi derslerle. Bu yüzden de her ne
kadar Aylin hiçbir şeyin farkında olmasa da, sahip olduğu vasıflarını, sosyal
etkinliklerini hep bir koz olarak kullanır ve aldığı düşük notların acısı yine
arkadaşından çıkarırdı.
Olay çıkmasın diye susması
da fazla işe yaramıyordu Aylin’in. Huzur eksikti bu birliktelikte tüm
uğraşlarına rağmen.
Ortaokul yıllarında
başlayan dostlukları( ortaklıkları) lise yıllarında da devam etti iki
arkadaşın. Geçen zamana paralel olarak ikisi de genç ve alımlı kızlar
olmuşlardı. Ara sıra takışsalar da kör topal devam ediyordu ilişkileri. Yaşanan
ufak tartışmalar, Nurdan’ın kaprisleri bile engel değildi süre gelen bu
dostluğa. Ne de olsa en iyi arkadaşıydı Nurdan Aylin’in.
Dışa dönük yapısı daha
da baskın olmaya başladı ilerleyen zamanlarda. Elinden geleni yapsa da Aylin
bunca yoğun ders temposunda vakit ayıramıyordu sosyal ilişkilere. Ne de olsa
onları bekleyen zorlu bir süreç vardı. Kalan kısacık zaman zarfında üniversite
sınavına hazırlanırlarken bir yandan da okul derslerini yetiştirmeye
çalışıyorlardı. Her ne kadar Nurdan bunu fazla umursamasa da.
Zaman kısıtlıydı artık
üniversite sınavına haftalar kala. Sonuçta yepyeni bir hayat bir adım
ötelerinde açmış kapısını ve buyur ediyordu onları. Üniversiteye girmek ve
ilerleyen zamanlarda kariyerlerini sürdürmek adına.
Devam edecek…