-Orada mısın hadi ses
ver. Göremiyorum seni.
-Baba, seslendin ve
işte geldim. Bak, buradayım, yanında…
-Ben seni çağırmadı.
Nasıl çağırabilirim? İstemiyorum seni. Henüz vakit çok erken. Yapman gereken
onca şey varken ne işin var burada?
-Hayır, baba. Burada
seninle kalmak istiyorum. Gitmeyeceğim.
-Gider misin, lütfen?
Üstelik o adamı yüz üstü bırakamazsın. En az benim kadar seviyor seni üstelik.
-Yanılıyorsun baba.
Kimse senin sevdiğin gibi sevmedi beni bu hayatta.
-Üstelik o aldattı
beni. Eğer sevseydi yüz üstü bırakıp gitmezdi.
-Yalan söyleme kızım.
Asıl bırakıp giden sensin. Her şeyi ona mal ettin. Sen istemedin.
-Bildiğin gibi değil,
baba. O beni hiç sevmedi. Mecburdum terk etmeye. Bir kez bile sevdiğini
söylemedi. O beni zorladı üstelik. Yoksa yanında olmazdım şimdi.
-Ya, annen… Onu hiç
özlemeyecek misin? O kadın sana canını feda etti. Sen terk edersen onu yıkılır,
mahvolur.
-Bunu sen mi
söylüyorsun? Asıl sen bilmedin kıymetinin onun. Ya, sen niye bırakıp gittin
bizi. Üstelik kurduğumuz tüm hayaller yarım kaldı baba.
-Bunları yüzüme vurmaya
hakkın yok. Anlıyor musun küçük hanım… İyi bir eş olmamış olabilirim ama sizi
hep sevdim.
-Komik olma, baba. Bir
kez bile sevgini göstermedin bizlere. Hep kızgındın, hep öfkeliydin.
-Bunları duymak istemiyorum.
Yeteri kadar kaldın yanımda. İstemiyorum seni burada. Git hem de derhal git. Ve
seni seven bir adam bul ve seni üzmeyecek birini. Duyuyor musun beni? Burası
sana göre değil.
-Bak, geldiğin o kapı
yeniden ardına kadar açıldı. Görmüyor musun seni çağırıyorlar.
-Şimdi geldiğin gibi
arkanı dön ve çıkıp git. Fazlasıyla sıcak zaten burası. Beni yorma artık. Yarım
kalmış tüm görevlerini tamamla ve mutlu ol sadece. Âşık ol yeniden. Çok sıcak,
çok…
-Hayır baba. Bırakma
beni…
-Adrenalin etkisini
göstermeye başladı. Evet, evet. İşte tepki vermeye başladı. Nabız yükseliyor
yavaş yavaş. Küçük tansiyon dörde çıktı, büyük yedi. Hadi kızım, dayan, hadi,
hadi…
-Döndü aramıza.
Şükürler olsun. Haber verin ailesine hemen. Uyandığını söyleyin.