GERÇEK
BİLİM – GÜDÜMLÜ BİLİM
Gerçek anlamda bilimi tartışabilmemiz için
gerçek bilimin ne olduğunu bilmemiz gerekir.
Kendini bilim insanı zanneden kimi insanlar karşıtlarını yermeyi, sövmeyi, hor
ve hakir görmeyi bilim yapma zannetmektedirler.
Bu şekilde düşünüp davranmanın karşıtlarına da
aynı şekilde davranma hakkı verdiğini nedense düşünememektedirler.
Halbuki bilim kavga etme değil gerçeklerin,
doğruların aranıp bulunduğu insanlığın diğer canlılardan farklılaşıp
uygarlaştığı tek yoldur.
Bilimi çeşitli yol ve yöntemlerle gerçekleri,
doğruları arayıp bulma çabaları olarak tarif edebiliriz.
Öğrenme, düşünme muhakeme edip sonuç
çıkarabilme melekelerine sahip her insan bu çabalara ortak olabilir.
Bilim yapma hiçbir zümrenin tekelinde
değildir.
İnsanlar genelde fikir ve düşünce yönünden
tarafsız olamazlar.
Fikir ve düşünceler hayatlarını yol ve yön
verdikleri, onlarla doldurdukları dinlerin, inançların ve de inançsızlıklarının,
felsefe temellerinin… vb gibi çok çeşitli etkenlerin etkisi
altında farklılaşırlar.
Bu nedenle birilerinin siyah dediğini bir
başkaları beyaz diyebilir.
Bu farklılıklar tam bir zıtlık oluşturabilir.
Bu son derece doğaldır.
Gerçekte bu farklılıklar düşünce-fikir
ufkumuzu genişleten zenginliklerdir.
Bu nedenle bilimi yanlışların içinden
doğruları, gerçekleri arayıp bulma çabaları olarak da tarif edebiliriz.
Bir insanın kendi düşüncesini bilimsel yol
ve yöntemlerle ortaya konulmuş kanıtlarla desteklenmediği halde tartışmasız
gerçek ya da gerçekler olarak kabul etmesi, tüm düşüncelerini, teorilerini bu
sahte gerçek ya da gerçekler üzerine kurgulamaya çalışması tutuculuktur ve
bilimin en büyük düşmanıdır.
Gerçek bilim insanları hiçbir zaman şu
düşünceyi - fikri - teoriyi peşinen doğru kabul edelim de sonra kanıtlarını
arayıp buluruz demez, diyemez.
Gerçek bilimin temeli önce kanıt sonra
sonuç ilkesidir.
Gerçek bilim gözlem ve deneylerle sınanmış
kanıtların işaret ettiği gerçekler ve bu gerçeklere dayalı mantıksal
çıkarımların oluşturduğu basamaklarla yükselir.