Türkiye’nin Madencilik Karnesi Ve Avrupa'daki Utandıran Birinciliğimiz
Türkiye de madencilik alanında özellikle de kömür madeni ocaklarında yoğun şekilde iş kazalarının yaşandığı görülmektedir. Almanya, ABD, Arnavutluk Avusturya, Belçika, Bosna Hersek, Botsvana, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Ermenistan, Finlandiya, Fas, Filipinler, Güney Afrika, İsveç, İrlanda, İspanya, Lübnan, Lüksemburg, Norveç, Polonya, Peru, Portekiz, Rusya, Slovakya, Ukrayna, Zambiya ve Zimbabve’nin imzaladığı madencilik sektöründe önemli önlem ve yaptırımlar getiren Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (İLO) 1995 tarihli 176 Nolu, Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesine Türkiye duyarsız kaldığı gibi madencilik alanında gerekli önlemlerin alınmadığı ve yeterli denetimlerin yapılmadığı, alınan önlemlerle yapılan denetimlerinde göstermelik olduğu son yaşadığımız Soma’daki maden kazası ile açıkça görülmektedir.
Türkiye’deki maden ocağı kazalarına bakacak olursak 1941 yılından bu yana maden
ocağı kazalarında 3 binden fazla insanın öldüğü görülmektedir.
Maden kazalarında Avrupa ülkeleri arasında birinci, OECD ülkeleri arasında
ikinci, dünya ülkeleri arasında ise üçüncü sırada yer almaktayız
Avrupa ülkelerinden Fransa’da kömür ocakların da 50 yıldır, İtalya’da 30 yıldır
kaza olmuyor.
Almanya’nın Saarland eyaletindeki Völklingen şehrinde 1962 yılında 299 kişinin
hayatını kaybettiği kaza sonrasında alınan tedbirler sonucu 1960’lı yılların
sonlarına doğru maden kazalarında ölenlerin sayısının 10’lu rakamlara, 1980’li
yıllarda ise tek haneli rakamlara düştüğü görülmektedir. Almanya’da 1988
yılında Hessen eyaletinde linyit madeninde yaşanan kazada 51 kişi hayatını
kaybetmiş,1 Ekim 2013 yılında ise karbon monoksit gazı sızıntısı sonucunda 3
kişi hayatını kaybetmiştir. Türkiye’de sadece Soma’daki kömür ocağı kazalarında
2013 yılında 6 işçi ölmüştür.
***
Türkiye’de yaşanan iş kazalarında ki ölüm sayısı Avrupa Birliğine üye ülkelerde
yaşanan ölümlü iş kazalarından 8,5 kat fazla olduğu görülmektedir. Türkiye’de
2002-2013 yılları arasında toplam 880 bin iş kazası yaşanmış ve Soma’daki maden
kazasında ölen 301 işçi ile birlikte toplamda 13 bin 700’ün üzerinde işçi
hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde her gün 219 iş kazası meydana gelmekte ve bu
kazalarda ise her gün ortalama 4 işçi ölmekte, 5 işçi de iş göremez hale
gelmektedir. Bakanlık verilerine göre; 2002 yılında meydana gelen 72.344 iş
kazasında 878 işçi,2003 yılında meydana gelen 76.668 iş kazasında 811 işçi,2004
yılında meydana gelen 83.830 iş kazasında 843 işçi, 2005 yılında meydana gelen
73.923 iş kazasında 1096 işçi,2006 yılında meydana gelen 79.027 iş kazasında
1601 işçi,2007 yılında meydana gelen 80.602 iş kazasında ise 1043 işçinin
öldüğü yer almaktadır. 2013 yılında ise yaşanan iş kazalarındaki ölüm sayısı
1235’e çıkmıştır. Ülkemizde ki iş kazalarının büyük bölümü maden ocaklarında
özelliklede Zonguldak ve Soma kömür ocaklarında gerçekleşmektedir.
Türkiye’de bugüne kadar meydana gelen bazı maden ocağı kazalarına bakacak
olursak; Armutçuk’ta 7 Mart 1983 tarihindeki grizu patlamasında 103,Kozlu’da 10
Nisan 1983 grizu patlamasında 10, Kozlu’da 31 Ocak 1987 tarihinde meydana gelen
göçük de 8, Bartın’ın Amasra ilçesinde 31 Ocak 1990 tarihindeki grizu
patlamasında 5, Amasya Yeni Çeltik’te 7 Şubat 1990 tarihindeki grizu
patlamasında 68, Kozlu’da 3 Mart 1992 tarihindeki grizu patlamasında 263,
Yozgat’ın Sorgun ilçesinde 26 Mart 1995 tarihindeki grizu patlamasında 37,
Karaman’ın Ermenek ilçesinde 22 Kasım 2003 tarihindeki grizu patlamasında 10,
Kastamonu’nun Küre ilçesinde 8 Eylül 2004 tarihindeki yangında 19, Balıkesir’in
Dursunbey ilçesinde 2 Haziran 2006 tarihindeki grizu patlamasında 17, Bursa’nın
Mustafakemalpaşa ilçesinde 10 Aralık 2009 tarihindeki grizu patlamasında 19,
Zonguldak’ta 17 Mayıs 2010 tarihindeki grizu patlamasında 30, Kozlu’da 8 Ocak
2013 tarihindeki grizu patlamasında ise 8 işçi ölmüştür.
Türkiye Taş Kömürü Kaza Sayıları İstatistikleri incelendiğinde; 2000’de 4 bin
036,2001’de 4 bin 231,2002’de 2 bin 657,2003’de 2 bin 481,2004’de 2 bin
216,2005’de bin 840,2006’da bin 676,2007’de 2 bin 069,2008’de bin 921,2009’da 3
bin 451,2010’da 3 bin 367,2011’de 2 bin 805,2012’de 2 bin 708,2013’de 2 bin 459
işçi olmak üzere 2000-2013 yılları arasında toplamda 37 bin 917 işçinin
yaralandığı görülmektedir.2000-2013 yılları arasında meydana gelen yaralanmalı
kazalarda toplam olarak genel Müdürlük’de 153, Armutçuk’da 3 bin 699, Amasra’da
3 bin 904, Üzülmez’de 6 bin 761, Karadon’da 15 bin 992, Kozlu’da ise 7 bin 408
işçi yaralanmıştır.
Aylık kaza istatistiklerine baktığımızda ise sadece Nisan 2014’de Karadon’da
94,Üzülmez’de 42,Kozlu’da 27,Armutçuk’da 22,Amasra’da 10,Genel Müdürlük’de 2
işçinin toplamda ise 2014 yılı Nisan ayında 197 işçinin yaralandığı
görülmektedir.
TÜİK’in de Mart ayında yayınladığı iş kazalarının sektörel dağılımının yer aldığı
raporda Türkiye’de iş kazalarının en fazla yaşandığı sektör maden ve taş
ocakçılığı sektörü olarak yer almaktadır.
Kazalarla ölümler işin fıtratında vardır söylemi ile günümüz teknolojisinde 100
yıl önceki kazalardan örneklerin verilmesi doğru söylemler olmadığı gibi kabul
edilebilir davranışlar da değildir. İnsanlar alın terleriyle geçimlerini
sağlayabilmek; evlerine, çocuklarına, bakmakla yükümlü olduklarına helal ekmek
götürebilmek için çalışırlar, devletin aslı görevi de insanların çalışma ortamlarının
ve alanlarının güvence altına alınarak güvenli hale getirilmesini sağlamaktır.
2013 yılında iş kazalarının % 10,4′ ü madencilik ve taş ocağı sektöründe %
5,2’si elektrik, gaz, buhar, su ve kanalizasyon sektöründe % 4,32’ü ise inşaat
sektöründe gerçekleşmiştir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) istatistiklerine göre son 10 yılda tüm
ülkelerde iş kazalarında, maden ve taş ocaklarında meydana gelen kaza
olaylarıyla ölüm rakamları aşağı inerken, Türkiye’de kaza ve ölüm olayları son
yıllarda tam aksi yönde artarak yükselmeye devam etmektedir.
ABD’de 1 milyon ton kömür üretimi başına düşen ölüm oranı 0,2’dir
Maden kazaları ile adı sıkça duyulan Çin son aldığı tedbirlerle bu oranı
1,27’ye düşürmüştür.
Türkiye’de bu oran 7.22 olarak gerçekleşmiştir.
***
Türkiye iş kazalarının yoğun biçimde yaşandığı madencilik alanında,
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 176 numaralı sözleşmesini 19 yıldır
onaylamadı. 176 numaralı İLO Sözleşmesi maden işletmesi sahiplerine ve
hükümetlere önemli sorumluluklar getirmektedir. ILO geçen yıl Cenevre’de
yaptığı toplantıda Türkiye, İran, Pakistan, Kamboçya ve Mısır’ı işçi haklarına
saygı duymayan ülkeler listesine almıştır.
Türkiye’nin imzaladığı 155 Nolu İş Sağlığı, Güvenliği Ve Çalışma Ortamına
İlişkin Sözleşme, 161 Nolu İş Sağlığı Hizmetleri Sözleşmesi, 187 Nolu İş
Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmeleri ülke genelinde iş
sağlığı ve güvenliğinin gelişmesi bakımından temel oluşturmaktadır.
2012 yılında çıkardığımız 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu iş sağlığı
ve güvenliği bakımından ILO ve AB standartlarının neredeyse tamamına yakınını
içermektedir.
176 Nolu İLO sözleşmesi ise (1995 tarihli, 176 Nolu, Madenlerde Güvenlik ve
Sağlık Sözleşmesi,) madencilik sektörüne özgü önlemleri kapsamaktadır. Bu
önlemlerin tamamı, madencilikte iş sağlığı ve güvenliği sonuçlarını düzeltmek
için önemli bir çerçeve çizmektedir.
Ülkemizdeki madencilik sektörünün önemi düşünülürse imzalamadığımız 176 Nolu
İLO sözleşmesinin imzalanması ve onaylaması halinde madencilik sektöründeki iş
sağlığı ve güvenliği sorunlarının daha detaylı şekilde ele alınmasını
sağlayacaktır.
***
176 numaralı İLO sözleşmesi imzalanırsa Türkiye’deki madenlerde aşağıda ki
tedbirlerin alınması zorunlu olacaktır;
>Yeraltındaki tüm kişilerin isimlerinin ve muhtemel konumlarının madende
kaldıkları sürece doğru şekilde bilinmesi için özel bir sistem kurulacak,
>Güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı koşullarının sağlanması açısından,
madenin gerekli elektrik, mekanik ve iletişim sistemini de kapsayan diğer
donanımlarla inşa edilmesi sağlanacak,
>Madenin, işçilerin tayin edilen işleri kendileri ile başkalarının güvenlik
ve sağlıklarını tehlikeye atmayacak şekilde gerçekleştirmesine olanak
sağlayacak şekilde düzenlenmesi ve çalışması sağlanacak,
>Yeraltındaki iş yerlerinin tümünde iki adet çıkış bulunacak ve bu çıkışlar
yüzeye ayrı ayrı çıkış noktalarından bağlanacak,
>İşçilerin maruz kalabileceği çeşitli tehlikelerin tespit edilebilmesi için
çalışma ortamının izlenmesi, değerlendirmesi ve düzenli teftişinin yapılması
sağlanacak.
>Erişim izni verilen tüm yer altı çalışma alanlarının yeterli şekilde
havalandırması sağlanacak,
>Madenlerde maden işletmesinin doğasına uygun şekilde yangına ve yangının
yayılması ile patlamalara karşı tespit ve mücadele tedbirleri alınacak
> İşçi güvenliği ve sağlığını ciddi tehdit edici unsurlar olması durumunda,
çalışmaların durdurularak işçilerin güvenli bir noktaya tahliye edilmesi
garantiye alınacak
>İşveren, her madende ayrı ayrı öngörülebilen tüm endüstriyel ve doğal
afetler için acil müdahale planı hazırlayacak
>İşçilere yapacakları iş, güvenlik ve iş sağlığı konularında yeterli eğitim
programları verilecek, anlaşılabilir talimatlar sağlanacak, verilecek eğitimler
ücretsiz olacak
>İşveren riski kaynağında bertaraf etmek, güvenli çalışma sistemi oluşturmak,
kaza riskleriyle ilgili işçileri bilgilendirmek, kaza olduğunda ve sonrasın da
işçinin tıbbi yardıma ulaşmasını sağlayacak
>İşverenler sözleşmeyle kaza sonrasındaki sağlık ve kurtarma etkinliklerinin
kalitesinden sorumlu olacaklardır.
176 Nolu İLO Sözleşmesi hükümetlere ise teknik kılavuzların hazırlanması,
denetimlerin düzenlenmesi, denetimlere ilişkin gerekli yasal düzenlemelerin
sağlanması, kazaların etkin soruşturulması gibi yükümlülükler getirmektedir.
Önemli olan yasaların çıkarılması sözleşmelerin imzalanması değil çıkarılan
yasaların, imzalanan sözleşmelerin zamanında, yerinde eksiksiz tam olarak
uygulanmasıdır. Ama ne yazıktır ki, ülkemizde çıkarılan birçok yasanın,
imzalanan birçok sözleşmenin uygulamaları bize özgü çoğunlukla kürsü söylemlerinden,
vaatlerinden ibaret olup kâğıt üzerinde göstermeliktir.
***
Birçok ülkede yönetmeliklerle, yasalarla maden ocaklarında kurulması zorunlu
olan yaşam odaları ne yazık ki ülkemizde zorunlu olmadığı gibi maden
ocaklarının çoğunda da kurulmamıştır.
Yaşam odaları madenlerin en hayati tedbirleri arasında yer almaktadır.
Yaşanacak maden kazalarında işçilerin ilk sığınacakları yer olarak tasarlanarak
kurulan yaşam odalarının her biri 40 kişiye kadar koruma sağlayabilmektedir.
Yaşam odalarında ortalama olarak bir kişinin günlük ihtiyaçlarının
hesaplandığı, yaşam odalarına sığınanların ise 30 günün üzerinde yaşamlarını
sürdürebilecekleri su, yiyecek, oksijen, sağlık çantaları, telefon gibi hayati
ihtiyaçlar bulunur. Bu da kurtarma ekiplerinin kaçış odalarına sığınan işçilere
ulaşabilmesi için yeterli zamanı sağlayabilmektedir. Yaşam odalarının
kapasiteleri 12 ila 40 kişi arasında değişir. 12 kişilik yaşam odalarının
fiyatı 160 bin TL’den başlarken, 40 kişilik yaşam odalarının fiyatı da 400 ile
500 bin TL arasında değişmektedir. Ülkemizde ki maden ocağı işletmeleri yaşam
odalarını maliyeti sebebiyle kurmamaktadır, oysaki bir insanın hayatı onlarca
yaşam odasından daha değerlidir.
5 Ağustos 2010 tarihinde Şili’nin San Jose şehrinde altın madeninde meydana
gelen göçük de 33 işçi mahsur kalmış, göçük altında mahsur kalan işçiler yerin
700 metre altında ki yaşam odasına sığınmışlar, Şili’de göçük altında mahsur
kalan işçilere o dönemin teknolojik imkânları ile 69 günlük yoğun bir çalışma
sonrasında ulaşılmış ve işçiler sağ olarak kurtarılmışlardır. Şili’de yaşanan
bu olay yaşam odalarının önemini açıkça ortaya koymaktadır.
***
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) "Madenlerde
Yaşanan İş Kazaları ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme" başlıklı ve
2010 tarihli raporuna göre tarihsel açıdan maden kazaları incelendiğinde;
ABD’de 1940’lara kadar maden kazaları ve ölüm sayılarında artış
olduğu,1940-1950 yılları arasında düşme yaşandığı, 1970’lere kadar ölüm
oranlarında değişim yaşanmadığı,1970’lerden itibaren kaza ve ölüm sayılarında
keskin düşüşler olduğu görülmektedir.1940’lı yıllara kadar görülen kaza ve ölüm
sayılarında ki artışlar sonucunda 1940 yılından itibaren kömür madenciliği ve
iş güvenliğini tehlikeye sokan durumlar ile ilgili yeni teknolojiler
geliştirilerek yaygınlaştırılmıştır.1960’lı yıllardan itibaren de bu gelişmeler
hızlandırılmış ve bu gelişmeler sonucunda ABD’de kaza ve ölüm oranları
özellikle 1970’lerden sonra hızla düşmüştür.
Çin’de 2004 yılına kadar madenlerde meydana gelen kaza ve ölüm sayılarında ki
hızlı artış sonucunda, 2004 yılında maden ocaklarının yenilenmesi kararının
alınması ile Çin’de 2004 yılından itibaren kaza ve ölüm sayılarında düşüş
görülmüş,2004-2006 döneminde maden ocaklarında ki yeniden yapılanmayla birlikte
küçük, verimsiz, zarar eden maden ocakları kapatılmıştır
Modern tekniklerin kullanıldığı bir maden ocağında yeni teknolojilerin
kullanılmasının klasik yöntemlere göre verimliliği arttırmakta, tersi oranla da
kazalar sonucu zarar gören kişi sayısını azaltmaktadır. İş güvenliğini
geliştirmek üzerine sistematik eğitim programlarının etkisi üzerinde önemle
durulmakta, konu ile ilgili uzmanların görüşleri de, kazalar sonucu meydana
gelen ölümlerin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki eksik uygulamalardan
kaynaklandığını desteklemektedir. Kazalar ve ölümlerin nedenleri arasında
havalandırma sistemlerindeki sorunlar, kaçış yollarının yetersizliği, kişisel
koruyucu donanımların yetersizliği gibi altyapı ve teknolojik sorunlar
sayılmaktadır.
Türkiye’de maden ocaklarında meydana gelen patlamalar ve yangınların nedenleri
araştırıldığında ise; genel nedenlere benzer şekilde üretim yönteminin
gereklerinin tam olarak yerine getirilmemesi, üretim plan ve projesinin
bulunmaması ve havalandırmadaki eksiklikler ve aksaklıklar ilk sıralarda yer
almaktadır.
Kazaların başlıca nedenlerinin alt yapı ve teknoloji ile ilgili önlenebilir
sorunlardan kaynaklanması, denetim ve yaptırımların tekrar gözden geçirilmesi
gerekliliğini ortaya koymaktadır. Kazalar sonucu yaşanan kayıplar ile birlikte
ekonomik boyutun da incelenmesi ve konu ile ilgili yapılan çalışmalar da
dikkate alınarak bu tür kayıpların önlenmesi için bir madencilik sektörü
stratejisi belirlenmesi gereklidir.
Konuyla ilgili uzmanların görüşlerine yer veren rapor, kazalar sonucu meydana
gelen ölümlerin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki eksik uygulamalardan
kaynaklandığını savunarak kazalar ve ölümlerin önde gelen nedenleri arasında
havalandırma sistemlerindeki sorunlar, kaçış yollarının yetersizliği, kişisel
koruyucu donanımların yetersizliği gibi altyapı ve teknolojik sorunlara yer
vermekte, önlenebilir nitelikteki bu sorunların, iş sağlığı ve güvenliği ile
ilgili denetim ve yaptırım yetersizliklerinden kaynaklandığı da raporda önemle
vurgulanmaktadır.
Dinçer Demirel