Mabedinde mihrabını yitirirken insan
Zincirleri sallanır özgür gölgelerin
Iskalanır hayatın derin anlamı
Daha bir gerilir gam telleri
Ve kirlenir yağmurun rengi
Kimliklerden silinirken tüm gülüşler
Kendi içindeki uğultuyla sağırlaşır insan
Gözün feri dökülür toprağa
Evvel zaman dışında iyileşir yaralar
Ve diner ruhun fırtınası
Umutlar konacak dal isterken
Bir ölünün ayak ucundan sızar sessizlik
Yankısı boşlukta kalır çığlıkların
Kelimeler teninden çıkarır tozlu giysilerini
Ve dökülüverir güzelliğin dişleri
Umudun heybesinde birikirken eyvahlar
Duyulur kabusa gebe rüyaların gürültüsü
Kesilir direnişin şah damarı
Rüzgarı kısılır kuruyan günlerin
Ve toprak saklar yüzünü
Mecrasız akarken insan kendine
Cömertçe saçılır taneler tuzaklara
Birbirini harcar para ve insan
Ruhları dahi ele geçirir istilalar
Ve gök çekimine yakalanır insan . . .
.
.
.
.