21 Mart Dünya Down Sendromu Günü…
Down sendromlu bireylerin yaşamın her alanında eşit haklara sahip olması,
aileler ve toplumun bilinçlendirilmesi, toplumun engellilik algısını
değiştirebilmesi için bugüne dikkat çekmeliyiz. “21 Mart Dünya Down Sendromu Günü” etkinlikleriyle toplumsal
farkındalığı artırmak, down sendromlu bireylerin toplumda iç içe olmalarına
katkı sağlamak, hayatımızda ve toplumda ne kadar önemli rol oynadıklarını dair
bilinci artırmaktır.
Bu yazı genele hitabendir. 21
Mart Dünya Down Sendromu Günü buna vesile olmuştur.
Kaç kişi karşısındaki insanın
kusurunu, yanlışını ya da herhangi bir şekilde var olan bedensel ya da zihinsel
engelini görmezlikten gelir? Ekseriyet engelleri kişiler arasında engel olarak
görüyor ve ne yazık ki öyle de davranıyor. Ülkemde farz edelim ki zihinsel
engellisiniz. Allah sizin ve ailenizin yardımcısı olsun. Başka söze gerek yok
diye düşünüyorum. Bu toplum akıl sağlığı yerinde olan herhangi bir insanı bile
deleyler. Allah akıbetimizi hayreyler inşallah.
"Deli deli, kulakları
küpeli” diye takıldığımız, bu tekerleme ile şekerleme yaptığımızı
zannettiğimiz anlarda esasen kaka yaptığımızı ve tukaka olduğumuzu bilmemiz
gerekir. İçeridekiler mi deli, dışarıdakiler mi? Anket çalışması yapın
isterseniz. Gazete haberlerine ve beyaz cama bakmanız yeterli sanırım. Cinnet
haberleri, tecavüzler, cinayetler… Akıl ve ruh sağılığı yerinde olan bir
toplumda bunlar pek nadir olur.
“Ayakkabım
yok diye üzülüyordum, ta ki ayaksız birini görene dek!” İlla ki alnımızın
çatısına vurularak mı hatırlatılacak her şey? İlla ki başımıza geldikten sonra
mı hatırlayacağız bize sunulanları? Şükür noktasındaki aymazlığımız başımıza
gelebilecek bir musibetten sonra mı kalbimizde zuhur edecek?
Kel başın ayıbını peruk örter ama
toplumun ayıbını ne örtecek? Sapasağlam insanlar sapasağlam düşünce taşımıyor.
Maymunun ağaca tırmandıktan sonra kuyruk kısmının tüylerinin noksanlığından
bütün açıklarının ortaya çıkması gibi bizlerde açık üstüne açık veriyoruz.
Sapasağlam insanlar, saçma sapan düşüncelerle hem kendilerini hem de etraflarındakilerini
incitip kırıyor. Konuşma özrü bulunan bir çocuğa acıyarak bakarlar ve bunu da
alenen ifade etmekten sakınmazlar. Kekeme olan birisinin kekemeliği dillere pelesenk
olur ve millet bu kekemeliği günlük basit esprilerinin malzemesi olarak
kullanmaktan bir beis görmez. İşitme yönünde sıkıntı yaşayan bir insanın bu
hali alay konusu olur ve fısıltılarla bu insanın bu yönü sarakaya alınır. Tiki
olan bir insan iki dakikada bir tiklettirilir. Ve tiklettirme acayip manyak bir
zevk verir. Tiki olanın bu tiki, tiklettirilmeye başlanmışsa vay o adamın
tikine. İki günde hastanelik olmazsa kalemimi kırarım. Velhasıl kendine özgü
yapısı olan çok ama çok acayip insanlarız. Bakın biz bu acayipliği dile
getiriyor muyuz hiç?
Bir insan bir şekilde engelli
diye tabir edeceğimiz durumda ise onun bu hali bizim ruhen; kör ve sağır ve
hissiz olmamızdan bin kat daha iyidir. "Kör
kime denir?” desem ve “Komşusunun aç
halini görmeyene denir” desem çoğunuz utanırsınız. Görmek için göz şart
mıdır? Buradan yakın bakayım. “Sağır
kime denir?” desem ve “Kendisinden
bir şeyler isteyenin sesini duymayana denir” desem çoğunuz utanırsınız. Bir
okul var ilçede; engelli çocuklarımız için hizmet veriyor. Duyan var mıdır
acep? Kimse duymak istemediği kadar sağır olamaz değil mi?
“Çocuğun neyi var hanım?” diye fütursuzca soran kadına: “Down sendromu… Yani 47 kromozomu var.”
diye cevaplar bir anne. “Hııı bizde kaç
tane var ki?” diye soru faslı devam ede.
(Sende fazla ama çaktırmıyorsun.) diye fısıldar anne.
“O da ne? Down sendromu?” diye
tekrarlar Meraklı Melahat. “Psikolojik…” diye tamamlayamadan lafını
anne. “Dove sabun markası değil mi?”
diye patlatır lafı Meraklı Melahat. “He,
yıkanda kirin çıksın. Çok kokuyor ruhun.” der bizim anne.
Başka bir can sıkıcı, ayar bozucu
diyalog ise aşağıdaki gibi cereyan etmiştir.
“Kadın bu çocuk neden böyle yabani?”
diye seslenir Raziye Hanım. “O hasta
ablası, Otistik.” der annesi. “Turistik
mi? Allah müstahakkını versin emi! Turistik çocuk neden böyle kapalı olsun ki” diye
kahkaha atar bizim Raziye Hanım.“Valla
hafta sonu ondan herhalde kapalı… Manyak mısın kadın?” der bizim sinir
trafosu atan annemiz.
Deli
diye, topal diye, kör diye, anormal diye yaftaladığımız ve tahtakurusu gibi
kuru bir hal ile onların hallerini acınacak bir durum olarak gördüğümüz
müddetçe biz adam olamayız diye düşünüyorum. Onların da bizim gibi, sizin gibi
birer fert olduğunu ve en az bizim kadar bu dünyada yer kapladıklarını ve bu
yeri hak ettiklerini görebilirsek ve onlar için acımaktan öte daha güzel bir
toplum yapısı hazırlamakla meşgul olabilirsek sanırım çok daha iyi olur.
Yollarımızı onlara göre ayarlayabilirsek; kaldırımlarımızı, evlerimizi, iş
yerlerimizi, parklarımızı, duygularımızı, düşüncelerimizi... Düşünen var mıdır
bunları? Yoksa bizden uzak olsun anlayışı ile mi yatıp kalkıyoruz?
Özür dilerim ama her gün onlarca
kadına şiddet uygulayanlar dururken, çocuk yaştakilere-onlarca kişi- tecavüz
edenler varken, her çeşit illet ile temas halinde bulunanlar çokken, eşkıyalık
yapıp her türlü darp, gasp, cinayet vesaire kusurlu harekete yeltenenler
yaşarken bu ülkede, sahi özürlü yahut engelli olanlar kim acaba? Kafası kırık
ve kızık bireylerin çoğaldığı, tene ve ruha atılan çiziklerin bollaştığı,
ahlakın ele ayağa düştüğü, üslubun yerle bir olduğu insanların yaşadığı bir
dünyada akıllı olup âlemin kahrını çekeceğime deli olur âlemin kahrımı
çekmesini seyrederim daha iyi!
Sahi, özrü olan kim acaba?