Dersler, okul, disiplin
derken içindeki gizli saklı bu sevda nefes aldırıyordu Begüm’e.
Yalnız ters giden bir
şeyler vardı. Mektubun gelmesinden onca zaman geçmiş olmasına rağmen, Murat bir
kez olsun yakınına gelip açmamıştı konuyu üstelik davranışlarında da her hangi
bir belirti yoktu hissettiklerine dair. Garip bir durumdu bu gerçekten de.
Üstelik oldukça mutlu ve huzurlu görünüyordu kızların arasındayken, her zamanki
rahat tavırlarıyla ilgi odağı olmaya da devam ediyordu.
Beklemeye alışıktı
Begüm, sabretmeye, duygularını içine atmaya…Ara sıra konu gündeme geldiğinde de
kızlar arasında, sakınmıyordu sözünü Murat’a dair. Teselli ediyorlardı onu
dostane tavırlarıyla.
Yine bu konunun
mütalaasını yaparlarken, sınıfın en aykırı tiplerinden bir koyuverdi
kahkahasını. Sinir bozucu bir şekilde gülüyordu.Hiç mi hiç haz etmezlerdi
birbirlerinden Begüm’le. Başka bir okuldan nakille gelmişti onların sınıfına.
Tutarsız davranışlarına alışmış olsa da Begüm, bu sefer sinirlenmişti; tam da
bu konu konuşulurken Selma’nın böylesine bir tepki vermesi oldukça sinir
bozucuydu. Derken döndü Begüm’e…
-Sahiden inandın mı o
mektubun sana Murat tarafından yazıldığına?
Der demez irkildi kaldı
Begüm. Ne olabilirdi ki bunun haricinde. Belliydi ki, mektubun muhatabı kendisiydi
ve çok da açıktı kimden geldiği. Ve ekledi Selma:
-Şu mektup var ya…
-E, ne olmuş ki, ne
demek istiyorsun ki, sen?
-Akıllım, o mektubu
yazan bizdik sana.
Duydukları inanılır
gibi değildi. Ki böyle bir şey aklını ucundan dahi geçmemişti. Ne yani, onca
inanıp güvendiği arkadaşlarının basit bir oyunu muydu bu sadece.
Ateş gibi yanıyordu
Begüm. Yaşadığı hayal kırıklığı bir yana, inanılmaz utanç içindeydi. Üstelik
aşağılanmış, hakarete uğramış ötesinde güvendiği insanlardan hayatının ilk
kazığını yemişti. Binlerce kelime dans ediyordu kafasının içinde. Kelimenin tam
anlamıyla yerin dibine geçmişti Begüm. Böyle bir şey nasıl olabilirdi ki…
İnandığı, güvendiği, onca şeyi paylaştığı insanlar böyle bir oyuna nasıl alet
olmuş olabilirlerdi ki? Üstelik her birinin özelini bilirdi Begüm. Ve bir kez
dahi aklından geçirmemişti bunları deşifre edip, onların duygularıyla oynamayı.
Sevmek suç muydu? İnanıp, güvenmek böyle mi neticelenecekti?
Başından kayan sular
dökülmüş bir halde içine akıtırken göz yaşlarını, Selma hala gülmeye devam
ediyordu. Diğer kızlar ise sus pus olmuş, oldukları yerde kala kalmışlardı. En
sonunda Begüm’ün en yakın arkadaşı bir tokat attı Selma’nın yüzünün tam
ortasına. Dayanamamıştı Oya ve bu rezalete bir nokta koymak istemişti. Sınıfta
yaşanan tam anlamıyla bir kaostu. Tutarsızlıklar, alaylar ve vicdan azabıyla
kıvranan üç beş kişi. Begüm koşa koşa çıktı sınıftan. Artık tutamadığı göz
yaşları oluk gibi akıyordu.
Hayatının ilk dersini
aldı Begüm hem de hiç beklenmedik bir anda ve beklemediği kişiler tarafından
oynanan aşağılık bir oyun sayesinde. İlk sınavıydı bu hayata dair: Aldığı not
ise koca bir sıfırdı. Oysa hep dersine iyi çalışır ve güvenle girerdi
sınavlara: Kendinden emin olarak. Arkadaşlarından da bir o kadar emindi. Ama
belli ki büyük bir hata yapmış ve güvenmişti onlara, sadece güvenmişti hiç
kimseye olmadığı kadar üstelik…
Asla da fark etmemişti
böyle bir oyunun malzemesi olduğunu, üstelik şike de vardı oyunda. Belli ki,
baştan kaybetmişti. Hile yapmayı bilmezdi oysa ne hileyi bilirdi ne de yalanı.
Ya Murat’a açılıp
anlatsaydı durumu. Artık iş iyice ayyuka çıkar ve alay edilirdi, üstelik Murat
tarafından…
Yıkılan bir onur, hayal
kırıklığı. Ve bunların üzerine inşa edilen tadımlık bir eğlence.
Olayın diğer mimarları
ise oldukça pişman olmuşlardı bu oyundan, hatta nasılsa utanmışlardı. Hepsi o
kadar gençti ki. Ve Begüm… Gençliğinin yanı sıra bir o kadar temiz kalpli ve
iyi niyetliydi. Peki değişecek miydi bundan sonra? Yine inanabilecek miydi dost
bildiklerine?
İnanmak zorundaydı,
yine o güven duygusun inşa etmek zorundaydı.
Unuttu bu olayı
sonradan. Ama kalbinin bir köşesi hep kırık kaldı. Ve daha çok kırılacaktı
kalbi, sevdikleri tarafından. Ama yaşamak için, mutlu olmak için gereken tek
şeydi güven duygusu ve eşliğinde gelen sevgi denen vazgeçilmezi.
Asla vazgeçmedi Begüm
sevmekten, asla. Yaşadığı onca hayal kırıklığına rağmen devam etti yoluna
umutların eşliğinde, inancının gücüyle…
Mecburdu, kimselerin
olamadığı kadar mecburdu üstelik…