Ne düne bakacak yüz ne yarına gidecek güç var,
Yaşam dediğin sancılı cürm yirmidört saat kadar!
Ve sen bilsen sana sade akrep ve yelkovan ağlar,
O vakit en küçük uzvun en uzun secdeni yapar!


Öylesine bir hayat ki içinde ne kış var ne bahar,
Yalnız azürde gecede olunmuş Hakk’a sadık yar!
Ve şimdi Ruknu’l-kizbe denkse dildeki o dualar,
O vakit sabretmeli..gökten elbet kemik de yağar(!)


Hani ya rehberdi sana çölden kalan bergüzar?
Ne vakit ördün önüne tuğlası günah dört duvar?
Artık ibret de değilse Yusuf’u inleten kuyular,
O vakit bekle..eser elbet kahhar dolu bir rüzgar!


Kimlere uydun da yolundan dönmeye verdin karar?
Yoksa tesiri keskin zehir mi aldın böyle akla zarar?
Unutma dünya geniş sıcaksa mezar soğuk ve dar!
Düşün bu yolda kim olur sana senden daha gaddar?


Hangi galibiyetin ödülü oldu bunca şikâr?
Fezaya varacak eklense uç uca tüm hayalar,
Eşref-i mahluk bu kadar mı uyuttu seni rüyalar?
Uyan artık uyan! Kıyamete yirmidört saat var!
View Full Size Image
( Yirmidört Saat! başlıklı yazı Gkhn tarafından 25.01.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.