ne çok gittiğimizi sana söyleyemem
çocuk karıncaların bildiği masallar vardı
birileri uyutur 
uyandırırdı birileri aniden
mavi bir yerde
sabahlar karanlığa kaçışırdı yeniden

anlatamıyorum taşın havada savrulurken uyuduğunu
düşerken duyduğunu
kırılırken paramparça
sevinenler olduğunu toprak adına 
kimin suçuysa bu gökyüzü masalı

söyle bakalım en ince telini duygumuzun
erir mi güne yağmurlar düşse
belirir mi ardından güneş
ya da hiç bir şey 
sen bilmiyorken 
söylenenlerin bomboş havadisler olduğunu

olmaz 
adam koşar 
aklının çukuruna düşer dans eder
öyle uzun olur ki 
olur ki bazen
bir tiyatro sahnesinde uyuya kalmış kadın olarak uyanırsın
uzunca saçların vardır
tırnakların ojelerin 
ve onun için atan yüreğin
çabuk geçecek bir ayna bulursun kendine
savrulmak için
düştüğün yerden

hep kalabalık ve anlaşılamayan yüzlerin ötesine atılmış
serin su akıntısının sırt üstü yıldızları tasarladığı anda gelir
bütün o musibetler başımıza
kelebek titrer ölmemek için
an dudağına çakılmış gülümsemelerle renklerini kusarken

yıllardır şehirli
sevinerek köye gideceğini söyledi
penceredeki korkulu resme bakıp sızlandı
yarınlarımız için konuşanlar utansın
ah bu uzun yolculuklar öncesi
umutlarımızı karartan yollar utansın

insan olmak istemiyordum 
çok yalvardım doğanın sarkan yanağına ilişip
tabiatın sırtında sancı olmayı.





( Gökyüzü Masalı başlıklı yazı molilaz tarafından 15.12.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.