Turan devleti kurmak fikri yüzyıllardan beri dünya
Türklerinin kalbinde yaşayan, bazen çiçeklenen, tutuşan, bazen yavaşıyan, ama
hiçbir zaman sönmeyen bir ülküdür. Bir çoğumuza ise bu düşüncenin ne zamansa
gerçekleşeceği hayal gibi görünüyor. Bu, da tesadüf değil bir takım etkenlerle
bağlıdır.
Bilindiği gibi ülkemiz tarihsel Türklerin, kafkas
halklarının (Lezgi , udin , sahur ve b.) Ve farsdilli halkların (Kürt, talış,
tat ve b.) Barış ve huzur içinde yaşadığı bir mekan oldu. Bu, bugün de böyledir
. Ülkemizde yaşayan halkların kendi dinlerine tapınmasında, kendi gelenek-göreneklerini
rahatça yürütmeleri için iyi bir ortam oluşturuldu . Ülkemizin anayasasının 18
maddesinin I bölümünde belirtildiği gibi "Azerbaycan Cumhuriyeti'nde din
devletten ayrıdır . Bütün dini inançlar, kanun karşısında eşittir " . Ülke
başkanı Sayın İlham Aliyev de sık-sık kendi çıkışlarında Azerbaycan'daki
hoşgörüye, halkların dostluk, kardeşlik ortamında yaşamasına dikkat çekiyor. Bu
etken ülkemizin neredeyse, artık tüm alanlarına nüfuz eder . Sayın Başkanımız
da yakın günlerde Türkiye Cühmurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşürken kendi
konuşmasında Türk birliğinin oluşturulmasının önemini de öne çekti ve bunun
Türk devletlerinin gelecek gelişmesine değerli katkı vereceğini kaydetti.
Türk birliğinden söz açılmışken belirtmeliyiz ki,
böyle bir birlik oluşacağı halde ortak Türk dilinin kabul edilmesine ihtiyaç
olacaktır ki, bu da başlıca konulardan biridir . Açıkçası ben diğer türkçele
nispeten Azeri ve Anadolu türkçeleri hakkında daha bilgiliyim. Ve bu yazımda
istiyorum, bu iki dili yettiği kadar karşılaştırma yapayım. Defalarca yaşanmıştır
ki, ortak Türk dili Türkiye Türkçesinin veritabanına formalaşmalıdır. Ben de
belli bir bununla katılıyorum. Fakat razılaşmadığım anlar vardır. Örneğin ,
Türkiye Türkçesinde yeterince avrupa boğazları var ve bu dilin yapısal -
anlamsal yapısına da etkisiz ötüşmüyor. Ayrıca de Türkiye Türkçesinde olan
şimdiki zaman sonluklarını bizim Türkçedeki sonluklarla evezlemek daha iyi olur.
Bizim dilde bu sonluklar daha kısa ve dileyatımlı sesleniyor. Onların
uzaldılmış formlarının ise ( Türkiye Türkçesindeki gibi ) belli lehçelerde
kalmasına taraftarım. Herhalde bu benim özel görüşüm. Sanırım, Azeri Türkçesi
gelecek gelişme açısından Türkiye Türkçesinden daha umut verici. Gelişmeye,
alınma kelimelerin dile etkisine fikir verelim: Türkiye Türkçesi dil bakımından
hızla Avrupa'ya yol alıyor, Azeri Türkçesi ise daha çok Türkiye Türkçesine.
Artık çok miktarda söz Türkçeden dilimize geçip, yabançı sözleri sıkıştırmıştır.
Rusça uluslararası dil olsa da belirtmeliyiz ki,
neredeyse Türklerin ortak dili işlevi taşıması olgusu ortak Türk dilinin
olmamasından kaynaklanmaktadır. Önceki yazılarımda ortak Türk dilinden geniş
anlattığımdan tekrarcılıktan uzak olsun diye yeni fikirlerden konuşacağım.
Ortak Türk alfabesi gibi Latin alfabesinin kabul edilmesi daha doğru olur. Bu
hem bu alfabenin uluslarası alfabe olması ile, hem de Türklerin belli bölümünün
bu alfabeye artık öyrenceli olması ile bağlamak olur. Yeri gelmişken alfabe
sözünü de abc sözüyle değişmek olur. Örneğin, Türk alfabesi yerine Türk abc -
si demek daha doğru olur bence. Çünkü alfabe kelimesi ülkemizde (Azerbaycanda) Arap
əlifbasınn temel alfabe olması zamanından ileri gelir. Ortak alfabe ile ilgili
Azer Hasretin projesini de (Özelikle "Ə" harfinin " Ä " ile
əvəzlənməsini ) belli değişikliklerle destekliyorum .
Oluşacak olan Türk Birliği'ni anayasa açısından
Bileşik Milletler, NATO, ayrıca Avrupa Birliği'nin ilkelerini kullanarak
zenginleştirmek olur. Bu gibi uluslararası kuruluşların maddelerinin Türk
birliği anayasına uygulaması daha etkili ve verimli olacaktır . Birlik başkanların
4,5 yılda bir türk dili konuşan devletlerin vatandaşlarından seçilmesi ve
milliyetinden bakılmaksızın Türk birliğine, Türk diline, ulusuna, gelenek - göreneğine
sadık kalacağı konusunda yemin etmesi esas alınmalıdır. Birliğin resmi dilleri
gibi Türk, Rus ve İngiliz dillerinin kabul edilmesi düşünüyorum ki, daha doğru
olur. Rusça belli kadar Türklerin uzun zamandır ki, ortak anlayış dili olduğu
için , İngili dili de herkese malum olduğu gibi. Belli ki, belli zaman
geçtikten sonra bu birlik dünyanın en gelişmiş birlikleri ile bir sırada
duracak. Türk Birliği'nin kurulması ile bağımsız olan altı Türk cumhuriyeti,
ayrıca dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan (özellikle Rusya ve Çin ) Türklerin
bir-birine daha da yaklaşması, sosyo-politik , edebi - kültürel ilişkilerin
hızlanmasıyla sonuclanacaktır .
Bu birliğin oluşturulması, sonradan ortak bayrağı, dövizin
alınması, ortak tarihin yazılması, kültürün oluşumu gelecekte Türk halklarının
binyıllar boyu yarattığı edebi - kültürel kaynakları genelleştirerek bütün
dünya kültürü, edebiyatını ve başka alanları zenginleştirecek. Sanırım, bugün
Türk birliği kurmak turan devleti yaratmak düşüncesinden daha gerçekçi
görünüyor!
Genç bir yazar, eleştirmen gibi Azerbaycan ve Azeri
sözlerine de ilişki eklemek istiyorum. Önce belirteyim ki, bu yönde tanınmış
bilim adamlarımızın değerli fikirleri var. Örnek olarak Nizami Cəfərovu, İgrar
Aliyev'i ve b. gösterebiliriz. Benim şahsi fikrime göre bu ifadenin (Azeri
kelimesinin) kaynağını talış dağlarının eteklerinde yaşayan Azeri halkının adı
ile bağlamak doğru değildir. İnce bir noktaya bakmak yeter ki, fikrimizin
doğruluğunu isbatlayalım. Herhangi bir halk, toplum gelişiyor, büyüyor, dünya
uygarlığına katılıyor. Ve eğer bu halkın yaşadığı bir ülküdü diğer halklar da
yaşıyorsa sonraki dönemde bu vilayetin tarihinde, kültüründe daha çok
gelişmekte olan halkın deneyimi kullanılacak, bu halkın fikirleri esas alınacak.
Ve eğer Azeri halkı Talış dağlarında yaşayan bir topluluk halk olmuşsa o zaman
neden onlar bugün etnik azınlık sayılmıyor? Veyahut da eğer Türk halkı İran kökenlise
ve sonradan Türklerle karışıp kimliklerini kayb etmişlerse onların konuştuğu
dil kalmamış? Bu konuda çok yazılıp, söylendi. İgrar Aliyev'in teorisine
inanmak lazım olursa eğer daha önce Azerbaycan'a Türklerin akımları baş vermediyse
nasıl oldu ki, XI yüzyılda Selçukluların gelişiyle türkleşme süreci hemen sona
erdi. Dikkate alırsak, bu, çok uzun süren bir süreçtir). Dersiniz ki, bu işte
islam dini rol oynadı. Çünkü, Türkleşme sona ermesi ile de Türk kültürünün
oluşumu da sona erdi. Gerçi, dünya tecrübesi gösteriyor ki, bu, daha uzun bir
süreçtir. Çünkü, kültür ihraç edilmez. Onu uçaklara doldurup dünya ülkelerine yaymak
mümkün değildir . Bu her bir ülkenin gelişme özellikleri ile ilgilidir. Çok
oluyor ki, galip devletler mağlup devletlere kendi kültürlerini kabul
edememişlerdir. Örneğin Araplar İran'a, Moğollar ise Azerbaycan'a kendi
kültürlerini kabul ettiremediler. Aksine, kendileri bu kültürlerin etkisi
altına düştüler. Tıpkı bugün Avrupa kültürüne entegre ediyoruz. Bu bize ne
veriyor ? Sonuçta toplumumuzda bizim hiç duymadığımız, aklımıza bile gelmeyen
suçlar artıyor .
İgrar Aliyev'in teorisine inansak ve Türklerin
Azerbaycan'a gelişini Selçuklularla bağlarsak ya Hunların Beyleganda yerleşimi,
peki Göktürklerin Azerbaycan'da bulunmuş alfabesi? Buna inanmak düşünüyorum,
bütünlükle halkların büyük göçünü ve bu göçte Türklerin büyük rolünü inkar
etmek demektir.
Tek anlamak gerekir ki, ister eski, gerekse ortaçağda
Türkler arasında ulusal birlik olmayıp (veya olmuşsa da belirgin derecede zayıf
olup). Tarihin orta ve yeni dönemlerinde Avrupa ülkelerinin de doğuya münasebetiyle
milli zeminde değil, dini zemin arz etti. Bu, Azerbaycan'da da böyle oldu.
Defalarca belirttiğim gibi bu günün kendisinde bile bizde dini birlik milli
birlikten güçlüdür. Tesadüfi değil ki çok zaman kendi " Müslüman
kardeşimizdir " diyoruz , " Türk kardeşimizdir " demiyoruz .
Ben de bir genç yazar, eleştirmen gibi bu meseleye tavır
bildirmeyi bir borç bildim. Belli ki, son söz bu işle yakından uğraşan
aydınların. Arap diline az çok vakıf olup ve bu dilde belli eserler okumuş bir
genç gibi Azerbaycan kelimesinin kökenine ve eski alfabe hakkında birkaç söz
söylemek de isterim. Azerbaycan en eskiden Odlar ülkesi olmuş. Bu dünya
halkları arasında ilk olarak halkımızın ateşten kullanımı ile ilgilidir. Ateş
Tanrısı'nın da adı Azer olmuş. Çoklu doğal, yanar gazların, tapınakların olması,
İslam'dan önceki dinimiz - Zerdüştlükte odun kutsal sayılmasını da buraya
eklersek sanırım, Azerbaycan coğrafi isminin ateşle kapanmasından daha doğru
seçenek yoktur. Bu bir yandan . İkinci taraftan ise neden Azerbaycan adının
kökeni Azıx (ıx) sözü ile bağlanmıyor. Tüm bu tarihsel gerçekler kalan yerde
ülkemizin adının Atropatena sözü ile ilişkilendirilmesi anlaşılır değildir. Ve
şimdi artık kesin eminim, ünlü Yunan yazarı Eskil kendisinin "Zincirlenmiş
Promotey" eserinde göklerden ateşi çalıp insanlara bahsettiği için
Promoteyin Kafkas dağlarında zincirlenməsi hakkında haberi hiç de efsane değil,
gerçektir .
Azerbaycan kelimesinin yazılışı ile ilgili
mesele de beni çok düşündürüyor . Alalım eski alfabeyi. Eski alfabede
Azerbaycan dilinde olan alınma kelimeler "ze " harfiyle, milli sözler
ise "Zeyn" harfiyle yazılıyor. Azerbaycan sözü de "ze"
harfi ile yazılıyor. Demek öyle kendimiz bu sözü alınma söz olarak kabul ettik.
Bugün çağdaş Arapça'da bu kelime "ze" harfiyle yazılıyor.
Ortak Türk Dili ve Turan devletinin kurulmasını
zorlaştıran bir faktör de Türklerin ayrı ülkelere yayılması ve lehçe farkları.
Burda bir takım konular var.
Ortak Türk dilinin kabulü çok ciddi bir konudur.
Azerbaycan Türkçesini alınma sözlerden temizleyip (bu sözler artık çoktan vatandaşlık
hakkı kazansalar bile) hem de tüm Türk dilli halkların dillerini alınma
sözlerden temizleyip sadece temiz türk sözlerini ortaya koymakla ortak dil
oluşturmak gerekir.
Türk dilinin temizlenmesi uğruna Ali Bey Hüseyinzade,
A.Ağaoğlu geçen yüzyılın başlarında mücadele aparsalar da Mirza Celil ve Ebdürrehim
bey Hakverdiyeve nispeten zor yazıyorlardı. Bugün biz öğrenciler Ali bey
Hüseynzadeyi zor anlıyoruz. Onun eserlerinin çeviri ihtiyacı var. En azından Arap
ve Fars sözleri sözlüğünü bilmeden onu anlamak bugünkü gençlik için çok zordur.
Sonunda belirtmek istiyorum ki, alelacele, zorla
kurulan imparatorlukların ömrü uzun olmuyor. Bu imparatorluğu zamanında Timur
yarattı, Nadir Şah yarattı. Ama ömürleri çok kısa oldu. Şah İsmayıl ise
İslam'ın bir kolunu diğerine karşı koymakla kendi İmparatorluğu'nun ömrünü müeyyen
kadar uzata bildiler. Ona göre de Yunus Oğuz'un dediği gibi "Turan
imparatorluğunu önce başlarda, sonra kılıçlar oluşturmak gerekir". Bu
birlik ise Nizami Caferovun deyimiyle "Türklerin birliği sadece ekonomik
kültürel birlik değil, hem de siyasi birlik olmalı". Bu yolda sayısız
sıkıntıları def etmekte Tanrı Türk'e yar olsun .
Yeqzar Ceferli
DGTYB Başkan Yardımcısı
Azerbaycan Gazeteciler Birliği üyesi
Yazarın
Sonraki Yazısı