HAC ANILARI

-2-

 HAC YOLCULUĞUNA ÇIKIŞ:

Neticede hac yolculuğuna çıkacağımız günler yaklaştıkça yaklaştı. Görevli olmamız hasebiyle kurumumuzdan izin almamız gerekiyordu. Düşündük, taşındık, hesapladık, geliş, gidiş ve dönüşte dinlenme zamanını da dikkate alarak 40 gün ücretsiz izne ihtiyacımız vardı. Ücretsiz izin dilekçemizi yazdık kurumumuza gönderdik. Dilekçemiz kabul edildi. 40 gün ücretsiz izin aldık.  Eylül ayının maaşı da hesabımıza yatmıştı. Maaşı aldıktan sonra bir hafta çalışmıştık.  Ücretsiz izne ayrılmam neticesinde geriye kalan 3 haftalık maaş karşılığı değer ise geri iade edilmesi gerekiyordu. Bu iade edilecek kısım muhasebattan hesaplanıp çalıştığımız birime ancak biz gittikten sonra tebliğ edilmiş.  Bu paranın iade edileceğini bildiğim için yakın bir arkadaşımıza yeteri kadar emanet bırakmıştık. Sağ olsun arkadaşımız bizim yokluğumuzda bizim adımıza gecikme faiziyle birlikte iade edilmesi gereken miktarı, ilgililere iade etmiş.

Balıkesir Diyanet yetkilileri hac takvimi belli olunca bizleri bizzat arayarak Hac yolculuğunun gün ve saatini bildirdi. Hac yolculuğu verilen bilgiye göre 21 Eylül 2013 saat 18:30’du. En geç 17:30’da toplanma merkezinde hazır bulunmamızı istediler. Yaklaşık Saat 17:30 dolaylarında paşa alanındaki yeni diyanet binası önünde toplandık. Bizi götürecek otobüsler gelmiş yerlerini almıştı. Hacı adaylarını uğurlamaya gelen yakınları, eş ve dostları alanı doldurmuştu. Hem hacı adayları hem de onları yolcu etmeye gelenler oldukça heyecanlıydı. Burada bir din görevlisi tarafından hoparlörden yapılan dualara hep birlikte âmin dedik. 

 Ayrılık vakti gelip çatınca herkes birbiriyle kucaklaşarak vedalaşıyor, helalleşiyordu. Birçok kişinin gözyaşlarına hâkim olamadığını görüyordum. Bunlardan birisi de bendim. Bende sevinç ve ayrılık gözyaşlarıma hâkim olamıyor, konuşmakta zorlanıyordum. Konuşma yerine bazı işaretlerle eş ve dostlarıma işaret diliyle cevap vermeye çalışıyordum. Bir taraftan da gözyaşlarımı mendille silme gayretindeydim. Diğer taraftan da Allaha ısmarladık manasına gelen el sallama hareketini yapmaya çalışıyordum. Çünkü sesim ağlamaktan çıkmıyordu.

Neticede hac görevini yerine getirmek için 21 Eylül 2013 tarihinde saat 18:30 da Balıkesir Paşa alanında yapılmakta olan yeni Diyanet binası önünden büyük bir kalabalık tarafından hayır dualarla otobüslere binip yolcu edildik.

İzmir’e doğru yolculuğumuz devam ederken gün aşmış karanlık çökmeye başlamıştı. Otobüsler Akhisar’ı geçtikten sonra bir dinlenme tesisinde mola verildi. Burada akşam ve yatsı namazları eda edildi. Bu moladan sonra İzmir’e doğru yola devam ettik. Yol boyunca hac süresi boyunca birlikte kalacağımız arkadaşları tanıma fırsatı yakalamaya çalışıyordum. Birlikte kalacağımız arkadaşlardan birisi olan Bilal Meriç oldukça gençti. Daha 32 yaşında dinamik ve çalışkan olduğu her hareketinden belli olan bir iş adamıydı. Yolculuk boyunca gördüm ki herkese yardım etmeye çalışıyor, otobüste adeta muavinlik görevini gönüllü üslenmiş gibi hizmet aşkıyla yanıp tutuşuyordu. Yaşlıların otobüse binmesine ve inmesine yardımcı oluyor, su isteyenlere su dağıtıyordu. Oldukça içten ve samimi biri olduğunu gözlemliyordum. Bir diğer birlikte kalacağımız arkadaş Necmettin Koparoğlu ise eşiyle birlikte oturmasına rağmen mecbur olmadığı halde yerini bir bayana vererek otobüsün en arkasındaki bir koltuğa oturdu. Bu hareketi saygı duyulacak bir davranıştı. Bende arka koltuktaydım. Birbirimizi sadece listeleri oluşturup diyanete verdiğimiz zaman görmüştük. O beni, bende onu tanımıyordum. Böylece İzmir yolculuğunda birbirimizi yakından tanıma fırsatı bulduk.   Onun da içten ve samimi birisinin olduğunu gördüm. Çünkü biz uzun bir yola çıkıyorduk.  Bu uzun ve kutsal yolda yol arkadaşlarının uyumlu olması önemliydi. Böylelikle bir ay boyunca aynı odayı paylaşacağımız dört arkadaştan ikisini Balıkesir İzmir yolculuğu sırasında tanımış oluyordum. Daha yolun başında ikisi de üzerimde iyi intibalar bırakmıştı. Diğer iki arkadaş Yusuf Mercan ve Recep Kasaboğlun’u ise ancak Medine’de tanıyabilecektik.

Balıkesir İzmir hattındaki bu yolculuğumuz çok güzel geçiyordu. Yaklaşık üç buçuk(3,5) saat sonra Saat 22:00 dolaylarında İzmir Adnan Menderes hava alanına vardık. Bekleme salonuna gittik. Burada uçak biletlerimiz kafile başkanı Burhaniye müftüsü Sayın Oğuz Metin tarafından isimlerimiz tek tek okunarak hepimize dağıtıldı. Gideceğimiz uçağın Türk hava yollarına ait olacağını düşünürken biletleri elimize aldığımızda uçağın özel bir hava yolu şirketine ait olduğunu gördük.

Ayrıca Suudi Arabistan’da kullanabileceğimiz, içinde 10 Suudi Riyal’i karşılığı kontur bulunan telefon SİM kartları dağıtıldı. Bu bütün hacı adaylarının takdirini kazandı. Çünkü herkesin kafasında Suudi Arabistan’a varınca Türkiye’yle nasıl haberleşeceğiz, yakınlarımızla nasıl irtibat kuracağız, Sim kartlarını nasıl temin edeceğiz gibi sorular vardı. Burada Diyanet yetkililerine bu hassasiyetleri ve hizmetleri için teşekkür ediyorum. Çünkü bu jest bizleri çok memnun etti. Ayrıca valizlerimize takılmak üzere turuncu etiketlikler dağıtıldı. Etiketliklere isim, adres ve telefon numaraları yazılarak valizlerin uygun yerlerine takıldı.

Bekleme salonunda uçağın kalkış saatini sabırsızlıkla beklemeye başladık. Uçağın kalkmasına yaklaşık altı yedi saat vardı. Geçer mi bu zaman derken eş, dost ve yakınlarımız imdadımıza yetişti. Nezaket gösterip İzmir Adnan Menderes hava alanına kadar gelen eş, dost ve yakınlarımız sayesinde uzun bekleme zamanının nasıl geçtiğini bile anlamadık.

Uçuş vaktine yaklaşık 2 saat kala bizi uğurlamaya gelenlerle gözyaşları arasında vedalaşarak Pasaport ve bagaj kontrollerinden geçtik. Uçağın kalkış saatini kafilece toplu olarak çıkış kısmında beklemeye başladık. Uçağımız başlangıçta 4:30’da kalkacaktı. Sonra 4:45 de kalkacak dendi. Daha sonra kalkış saatinin 05:30’a alındığı söylendi.

Sabah 05:00 sıralarında uçağa alınmaya başladık. Uçak 400 kişilik büyük bir uçaktı. İzmir üçüncü ve dördüncü kafilenin tamamı bu uçağa bindi. Şunu da hemen belirtelim. Balıkesir ili hacı adayları İzmir’den bindiği için İzmir kafilesi olarak adlandırılmıştı. Uçağa binişte bilette yazılan koltuk numaralarının geçerli olmadığını ve isteyen istediği yere oturabilir dendi. Bütün hacı adayları buldukları boş koltuklara oturdu.

Uçağımız Medine’ye gitmek üzere sabah saat 5:40 da hareket etti.  Yolculuk oldukça rahat geçiyordu. Uçakta sıcak ve soğuk olmak üzere paket halinde yemek dağıtıldı.  Ayrıca sıcak ve soğuk içecekler verildi. Uçaktaki görevlilerin oldukça kibar ve saygılı oldukları, söz, davranış ve mimiklerinden belli oluyordu. Buradan hepsine teşekkürlerimizi arz ediyoruz.

MEDİNEYE VARIŞ:

İzmir Adnan Menderes hava alanından kalkıştan sonra yaklaşık 3 saat 20 dakika sonra 09:00 dolaylarında Medine hava alanına indik. Medine hava alanında sıkı kontrollerden geçeceğimizi düşünürken hiçbir zorluk yaşamadık. Hava alanında fazla bekletilmeden pasaport ve bagaj kontrolleri yapıldı. Arabî SİM kartlarımızı hava alanında telefonlarımıza takarak yakınlarımıza Medine’ye belasız kazasız indiğimizi haber verdik.

Ardından Medine hava alanında Diyanetin kiralamış olduğu ve hazır bekletilen otobüslere bindik. Kalacağımız otellere yaklaşık 10:00 dolaylarında ulaştık. Otellere giderken kafile başkanımız Mescidi Nebevi’yi göstererek onun hakkında bize hemen otobüsün içinde kısaca bilgi verdi. 

Otellere vardığımızda baktık ki oteller oldukça güzel, temiz ve düzenliydi. Bu ilk intiba önemliydi. Çünkü kalıcı olanlar ilk intibalardır genellikle. Bu bakımdan kalacağımız oteller hacı adaylarının beğenisini kazandı. Ayrıca Mescidi Nebeviye de çok yakındı.

Odalarımıza yerleştik. Yarım saat geçmeden bütün hacı adaylarını hemen yemekhaneye inmeleri için hoparlörle anons ettiler. Bütün hacı adayları yemekhanede toplandı. Yemekler yendi. Yemek faslından sonra öğle namazını kılmak üzere hemen Mescidi Nebevi’ye gittik. Mescidi Nebeviy’i yakından ilk defa görüyorduk. Oldukça muhteşemdi. Heyecanla içeri girdik. İçerisi ise daha da muhteşemdi. On binlerce insan saflar halinde oturmuş namaz vaktini bekliyordu. Birçoğu Kur’an ve dua kitapları okuyordu. Kimisi de elinde kitap olmadığı halde dua ettikleri dudaklarının hareketinden anlaşılıyordu. Bizler de birer boş yer bularak bu cemaate dâhil olduk. İçimizden geldiği gibi dua ve niyazlarda bulunduk. Öğle ezanı okundu. Fakat hemen Namaza kalkılmadığını gördük. Yaklaşık 25 dakika sonra ikinci bir ezan daha okundu. Bu ikinci ezandan yaklaşık beş dakika sonra gamet ezanı okunmaya başladı. Anladık ki öğle namazının farzını kılacağız. Türkiye’de uygulandığı gibi gamet ezanı dışında gamet getirilmiyordu. Öğle namazının farzını kıldıktan sonra cenaze namazı kılınacağına dair anons edildi.  Farz namazdan sonra cenaze namazını, arkasından öğlenin son sünnetini kıldık. Biz bekledik ki namazdan sonra Türkiye de olduğu gibi tespih çekilecek, dua edilecek. Fakat böyle bir uygulamanın olmadığını biraz bekledikten sonra fark ettik.

 Namazdan sonra Mescidi Nebevi’nin çevresini gezdik. Oldukça geniş bir alana oturmuştu. Kapalı alanı yaklaşık yüz bin metre kare(100.000 M2), çevresiyle birlikte yine yaklaşık dört yüz bin metre kare(400.000 M2) olduğunu ve aynı anda bir milyon insanın namaz kılabildiğini öğrendik.  Çevresi duvar ve parmaklıklarla çevrilmişti. Ancak onlarca giriş çıkış kapısı mevcuttu. Avlusu oldukça geniş ve temizdi. Hizmetliler devamlı temizlikle ilgileniyorlardı. Yere en ufak bir madde düşse hemen alıyorlar ve pas pas çekiyorlardı. Mümkün olduğunca temiz tutmaya çalışıyorlardı.

Mescidi nebevi ve yakın çevresini kısaca tanıdıktan sonra tekrar otelimize döndük. Otelimizin adı Diyarı Marmara idi. Yani adı Türkçe olan bir oteldi. Kaldığımız bu otel Mescidi Nebeviye yürüme mesafesindeydi. Yaklaşık yürüyerek 4-5 dakikaydı. Bütün vakit namazlarını Mescidi nebevide kılıyorduk. Çünkü 40 vakit namaz burada kılınacaktı. Otellerin Mescid-i Nebeviy’e yakın olmasından dolayı otele de mescit yapılmadığını gördük. Çok zaman ikindi namazını kılmak için otellerimizden çıkıp Mescid-i Nebeviye gidiyor akşam ve yatsı namazını da kıldıktan sonra otelimize dönüyorduk.

Medine’ye varışımızın 2.günü herkesin kafasını meşgul eden hediyelik hurmaları Türkiye’ye nasıl alıp göndereceğiz sorusu meşgul ediyordu. Bu sorunu gidermek üzere, kafile başkanı Burhaniye müftüsü Sayın Oğuz Metin eşliğinde Medine dışındaki bir hurma bahçesine hurma alınmaya gidilmesi kararlaştırıldı. Böylece kafaları meşgul eden hediyelik hurma konusunu hemen gündemden çıkarmak gerekiyordu.  Derhal harekete geçildi ve hurma almak için hurma bahçesine gidildi.

DEVAM EDECEK

( Hac Anıları -2- başlıklı yazı İ.Sarıçay tarafından 11.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.