Üslup afeti mi yoksa üslup
zarafeti mi? Üslubunuza dikkat edin şimdi! Bu yazı üslubunuzla alakalı,
tarzınızla, tavrınızla! ‘Kelâmın kibarı
kibarın kelâmıdır.’ demişler yani sözün naziği nazik olanın sözüdür
anlamında. Toplum ne kadar nazik, ne kadar zarif, ne kadar latif bakın
etrafınıza! Ohalar çüşler moruklar gırla dolaşıyor ağızlarda! Bir güzel söze
hasret kaldığımız günlerdir içinde bulunduğumuz, bir tatlı hitaba çölde su
bulmuş gibi sevindiğimiz demlerdeyiz.
‘Üslubu beyan ayniyle insandır.’ der eskiler. İçimizde ne varsa o
akseder çevremize. Gül düşünüyorsak gül kokusu yayarız, nefret çiçeklerini
düşünüyorsak nefret tohumları serperiz. Kalbimiz nasılsa dilimizden çıkan
sözlerde öyledir. Zarifse zarifiz, afetse afetiz işte! ‘Gülü tarife ne hacet ne çiçektir biliriz.’ dediğimizde
zarafettir bu. ‘İti tarife ne hacet ne
köpektir.’ dediğimizde de afet oluruz!
İçinde bulunduğumuz sene çok
yaygın bir espri vardı Elazığ’da. Gazi Caddesi’nde süslü mü süslü, alımlı mı
alımlı, boyalı mı boyalı, saçları havalı mı havalı, kirpikleri ok mu ok,
dudakları gonca mı gonca, boyları servi mi servi, kaşları keman mı keman,
parfümleri insanı hemen çarpar mı çarpar iki tane hatun arzı endam etmiş.
Topukları apartman katında, sanırsınız ki kiralık! Herkes onları temaşa etmeye başlamış. Bütün
gözler pür dikkat kesilmiş bunlara. Şekil on numara! Kulak kabartmış
hemşerilerimizden biri, bu iki afeti devrana! Bu iki can yakan suzana, şehre
inmiş bu iki marala! Biri diğerinin omzunu dürterek şunu deyivermiş:
-Nereye gidik gız? yanıtlayıvermiş yerel ağızla hemen diğeri: -Nenem gile… diye. Bu ifadelerden sonra
bir cama taş atılmış gibi onları seyre dalan ve takip edenlerin hayalleri
yıkılmış, kalpleri kırılmış. Herkes
işine gücüne dönmüş. Sihir bozulmuş yani! İçten sızan dışı da alıp götürmüş. Siz
siz olun uluorta konuşurken dikkat edin. Bazen susmak da değerinizi fazla
gösterir.
Nicesi var konuşurken kaybeder
nicesi var konuşurken kazanır. Tavus kuşu da öyle değil midir? Tüm havası
ötünceye kadardır. Ötmeye başlayınca tuz buz olur güzelliği!
Kargayı sesinden dolayı kimse
beğenmez ama zekâsını görünce karganın, ister istemez saygı duymak zorunda
kalıyorsunuz. Hatta 16.yy Divan şiirinin en büyük ismi şairler sultanı Baki’yi
kısa boyu, kara yüzü ve bet sesinden dolayı ‘Baki-i Zag’ diye çağırırlarmış yani karga sesli diye. Bugün Baki
var ama ona karga sesli diyenler yok! Çünkü Baki zarafetini şiirleriyle ortaya
koymuştur, kalitesini göstermiştir. Zarafetini elde bırakmamıştır. Onun, Kanuni
Mersiyesi Sultan Süleyman’ın daha iyi bilinmesine yardımcı olmuştur.
Konuşurken dikkat edin yazarken
de! Yirmi rakamını yazıyla ifade ettiğinizde ‘yermi’ diye yazarsınız cenaze namazınızı kılarlar. Hesolu hüsolu
konuşursanız da! Zahire yansıyan güzellikler geçici olup batıni çirkinliklere
sadece ince bir örtüdür. Bazen şaşarsınız bu tezata! Allah güzellik vermiş ama
akıl vermemiş dersiniz! Boya posa bak ama nasiplenmemiş akıldan diye
düşünürsünüz. Bazen de tam tersi olur. Küçümsediğiniz biri kalkıp konuşur
hayranı olursunuz. Küçümsediğiniz hususları gözünüzden silinir. Adamın ağzının
içine bakarsınız. Sizi o an fetheder.
"Moses Mendelssohn hiç yakışıklı bir adam değildi. Boyunun çok
kısa olmasının yani sıra çok da garip bir kamburu vardı. Moses Mendelssohn,
günün birinde Hamburg'da yasayan bir işadamını ziyarete gitti. İşadamının,
Frumtje adında çok güzel bir kızı vardı. Moses, bu güzel kıza umutsuz bir aşkla
tutuldu. Fakat güzel kız onun çirkin görüntüsünden ürkmüştü. O nedenle, değil
onun sevgisine karşılık vermek, yüzüne bile bakmak istemiyordu. Ayrılma zamanı
geldiğinde Moses, güzel kızın üst kattaki odasına çıktı ve tüm cesaretini
toplayarak onunla son kez konuşma girişiminde bulundu.
Kızın güzelliği
öylesine olağanüstüydü ki, bir an için onun cennetten geldiğini bile düşündü.
Fakat kızın, başını kaldırıp da yüzüne bakmamaktaki direnci, Moses'i çok üzdü.
Güçlükle başarabildiği konuşması sırasında çirkin aşık, bu güzel kıza bir soru
sordu:
- Evliliklerin kutsal
bir özelliği olduğuna inanır mısınız?” dedi.
- Elbette! diyerek
yanıtladı güzel kız ve gözlerini yine kaldırmayıp Moses'in yüzüne yine
bakmadan, kendisi de ona bir soru sordu:
- Peki ya siz? dedi.
“Siz inanır mısınız buna?” Moses bir an bile duraksamadı:
- Evet, ben de
inanırım! dedi ve ekledi: “Biliyor musunuz? Her erkek çocuğu doğduğunda Tanrı,
onun evleneceği kızı belirlermiş. Benim doğumumda da, benim evleneceğim kız
belirlenmiş ve bana 'Senin karın kambur olacak' demiş. O zaman ben bir istekte
bulunmuşum Tanrı'dan. Tanrım, kambur bir kadın bir trajedi olur. Lütfen onun
kamburluğunu bana ver ve onu güzel bir kadın yap demişim.” Moses'in bu
sözlerinden sonra Frumtje gözlerini yerden kaldırdı, onun gözlerinin içine
baktı ve elini uzatıp, Moses' in elini tuttu. Ve daha sonra da onun sevgili eşi
oldu.”
Bu anlattığımız bir peri masalı
değil, ünlü Alman besteci Mandelssohn'un büyükbabası ile büyükannesinin
evlenmelerinin öyküsüdür. Üslup zarafetine güzel bir örnek oldu diye
düşünüyorum.
Dış ve iç güzellik olursa birinde
yemede yanında yat!
Dış güzellik var ama iç güzellik
yoksa uzak dur, geçicidir.
Dış güzellik yok ama iç güzellik
tavan yapmışsa yakın dur, kalıcıdır.
Üslubunuz afetse Allah
yardımcınız olsun yok üslubunuz zarifse Allah yolunuzu açık etsin!