Doksan yaşını çoktan ikmal etmiş ve geçmişti baba.. Yıllar onu yormuş ; bir kaç sene önce geçirdiği felç sonucu mahkum olmuştu yatağa… Oğlu ise yetmişli yaşlarda; üç çocuklu ve bir o kadar da torun sahibi idi..
    
  Oğul; öğrenince babasının vefatını samsun’da aldı soluğu.. Her işe koşturdu sanki düğün dernek varmış gibi..Defin için gerekenleri,töreni büyük bir basiret ve otorite içinde halledip ilkindi namazına müteakip Çarşamba’daki aile mezarlığında ebediyete yolcu etti babasını.. Gayet rahat hareketleri, metaneti öylesine bariz, dikkat çekiciydi ki !!!! Kendisinin ileri yaşlarda oluşu ve bu kaçınılmaz sonun bilincimiydi onu böylesine sakin kılan bilinmez ama gözünden bir damla yaş dahi dökülmemişti.. 
   
Taziyeleri kabulu,akşam yapılan dini vecibelerin icrasını da aynı metanet içinde sürdürüşünü hiç unutamam.. Ve ne yalan söyleyeyim tuhafıma gitmişti davranışları; yakıştıramamıştım açıkçası.. Şok geçirdiğinden böyle metanet dolu olabilir diye düşünmüştüm en sonunda..
   
  Ertesi gün, ofisi açtığım erken saatte; bahse konu oğul içeriye girdi birden telaşla.. O benim manevi babam diye hitap ettiğim,üzerimde çok emeği olan biriydi.. Ayağa kalktım saygıyla, oturtmak istedim koltuğuma.. Oturmadı, ayakta kaldı öylesine ve şaşkın,tuhaf bir halde :
  
 “ – Benim dün babam öldü biliyormusun ? “ dedi.. Öyle kala kaldım.. Cenazede ve bütün gün yanından hiç ayrılmamıştım ki !!!
  
“ – Benim babam yok..yok .. artık..O öldü dün.. Babasız bıraktı beni .. Ben artık kime baba diyeceğim..Söylesene..Babam yok benim..Ben babasız,garip biriyim..Babam sağ iken; babam var benim demek ne büyük nimetmiş,ne büyük huzur ve güçmüş.. Ne yaparım ? Ne ? “ diyerek ; o dün vakur,sakin,mutedil duran koskoca yetmiş yaşını devirmiş evlat, katılırcasına ağlamaya başladı hüngür hüngür.. Sağnak sağnak yağmurlar boşanıyordu sanki odaya.. Attı kendini yerlere,çırpınıp,dövünüp durdu gözyaşları ile katıla katıla saatlerce.. Hiç bir şey yapamamanın aczi ,çaresizliği içindeydim…
    
 Utanmıştım..Daha dün cenazede sakinliğinden kendisine kuşku ile baktığım manevi babamdan ve onca düşüncelerimden.. Ne kadar sürdü bilmiyorum ,ama kendine gelir gibi olduğunda yalvararak onu oturtmaya muaffak oldum koltuğa.. Susmuştu.. Bir kağıt uzattı, bir yerden kesilip alındığı belliydi.. 
                       
  **** BABA *****
Baban giderse
Başı dumanlı dağın gider
Atan gider,sırtın gider
İki kapılı bu handa
Menzile erişen yolun gider
Baban giderse
Darda yetişen elin gider
Aklın gider,canın gider
Şu dağlanmış yüreğinde
Çocuk kalan yanın gider
Baban giderse
Öpülecek elin gider
Bayram gider…
                
              Ağlamaya başladım bende okuyunca.. Babam gideli 30 yıl olmuştu nerdeyse.. Ağlamaktan gayri ne gelirdi ki elden..
           
             Haklıydı.. Duygu seli her şeyi önüne katıp alıp sürüklemişti işte..Artık yetmişlik oğul da kalmıştı babasız.. O da babasız ,boynu büküktü işte.. Babanın işe giderken her sabah peşinden ağlayan bir çocuk gibi ağlıyacaktı artık ömrünce..

“—Ben buna dayanamam..Biran önce babamın yanına gitmeliyim..” diyerek uzaklaştı, gitti yanımdan o kocaman oğul..
            
 Dağlanmış yüreği ile öpülecek elden yoksun birkaç bayram ancak geçirebildi, babasız.. Çınarı yoktu yaslanacak,sırtını yaslıyabileceği,en zor anlarda bile yıkılmaz görünen babası  yoktu..
          
  Kahretmişti..İzmir’de yaşıyordu.. Kansere yakalandı bu yoksunluktan.. Ve yine bir babalar gününde samsun’a oğlunun evine geldi..Bir kaç saat sonra ise fenalaştı ve tek oğlunun kollarında uçtu gitti, bir daha dönmemek üzere babasını yanına.. Huzurlu idi…

( Bir Baba Nın Ölümü başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 22.10.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.