Karanlık dağlarda münzevi yalnızlıktı muradım

her şeyden uzak

gözlerime yıkıldı kirpiklerim

sen ve ben zamanı ellerinden tutsak

muştucu sarmaşıklar çıkar

yeşil beyaz her iklim

sevda ürkek sevda tutsak

ta ezelden böyle kokarmış toprak

 

her şeyi nâfile yarınlara ötelemişim

ayak sesleri yükseliyor her yolcunun ardından

soluk benizli kızlar çekiyor patiska perdeleri telaşla

gözlerin gözlerimden düşüyor ellerinden ellerim

bir melek elinde üşüyor

ruhuma giydirilen bedenim

her daim dağa taşa adını söyledim durdum

sana döndüm senden sana geldim artık son mevsim

her şeyi nâfile yarınlara ötelemişim

 

bende mi içimde yaşayan huzura çıkma sırası

hani papatyalar takacaktım

saçlarına altın sarısı

düşecektim sinene bir çiğ tanesi gibi

son karanlık yarısı

bende mi bende mi yoksa

 içimde yaşayan huzura çıkma sırası

 

guruptan dökülüyor gün ışığı vuslatın sesi

gönlümü kuşatıyor renksiz harâmîler

eksiğim, gözlerine uğramadığım

kapını yoklamadığım gün

penceremi okşuyor sultanı yegâh

şehnaz-pûselik ağır aksak semâîler

 

gerçek mi senli düştüğüm yasaklı rûyâ

say ki bir sıcak yaz günü

salgın bir söğüt gölgesi

dilinde sonsuzluğun güftesi

kalbinde sürûr gönlünde niyâz

dolaştım, gül kokulu ıslaktı saçları aşkın

uyudum uyudun biraz...

 

İbrahim ÇAM

21.10.2009 - TURHAL

( Gül Kokulu Islaktı Saçları Aşkın başlıklı yazı İbrahim Çam tarafından 6.05.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.