sizler bana," kaçır beni" demeden önce de yanıyordu içimdeki ateş
ben o zamanlarda da ip atlıyordum, iplemeden keşkeleri

ben alışkınım o kıkırdaşmalı, sarhoş randevulara
ki biliyorsun hayatım, dışa dönük hayat iksirlerim,
bu şehire artık her gece üç doz ahlaksızlık bile yetmiyor
artık doyuramıyorsunuz bu doyumsuz karanlıkları
önce iyiyim sanıyorsunuz,
sonra bir bakıyorsunuz,
ağzınıza huzursuz bir dolu kelime tıkıştırılmış,
biraz daha kandırıp zihinlerinizi , rahatlamak istiyorsunuz
biraz daha kandırıp, zihinlerinizi rahatlatmak istiyorsun
ya da şair bir cerrahtan yardım istiyorsunuz,
içinizdeki cerahati o sahte nehirlere boşaltmak için
anlıyorsunuz ki, zahiri bir şiirle rehin alamıyorsun hiç bir sevdayı

üç beş kendini bilmez sözcük önünüzü kesiyor sonra
çekemiyorlar, çekemediler bu suskunluklarla firar etmenizi

Kaç!ın
Kaç,ın lütfen!
Altmış saniyede ezberlediğimiz bir şarkı değil bu!
Koro var! Kocaman bir koro!
diyaframlarının içi çılgınlıklarıyla dolu!
Kaçınız! Ya da siz çıkın sahneye!
dolgun göğüslerinizle , pembe yanaklı düşesler gibi
ağzınızı kocaman açın binlerce size inançlının önünde
onlara reddedilmesi imkansız bir arya verin
herkesin tenine adrenalin sıçrasın
bu salgıladığınız simsiyah şehvetkar koku,
herkesi ilk seviştiğin ana döndürsün

Bakın, görün, her sevişme sonrasında,
yatağınızda şüpheli bir paket bulursunuz,
panik olursunuz, hemen, sancı imha ekibini çağırırsınız
gelirler, ellerinde bir kaç yarım kalmış şiirle
patlatamazlar, patlatamazlar içinizdeki yanan suyu
bilirsiniz ki yek devası, yastığının altında sakladığın yazgıdır

size, sadece sizlere bütün gerçeklerimi akıtacağıma...
"ağır tahrik var bu gecenin içinde" dediler sizin için
her orgazmınızda suç üstü yakalandınız, bri gülün dikenini törpülerken

şarkılar söyleyen mecnunların tahakkümünde
yanlış verdiğimiz kararlar adına, geriye, çok geriye dönmeliyiz bazen,
okul yıllarımızda bize ezberletilen, renkli ve zehirsiz şiirler adına
siz bu gece sofranızı çok güzel kurun, kurun, ne kadar kurarsanız,
o kadar kur yapılacaktır, baldırınızdaki benlere,
yoksa hacize gelirler o icracı sihirbazlar,
kaybederler eteğinin altından sevgilerinizi
sonra bir bardak soğuk su içersiniz bu gazellerinizin ardından

sizler bana," kaçır beni" demeden önce de yanıyordu içimdeki ateş
çift kişilik bir ilişki istiyorum resepsiyondaki mitolojik kadından
"kaç gece üzüleceksiniz daha bu odalarda" diyor, kalbinde mavi bir makas dövmesi
merak etmeyin diyorum, "tüm acılarınızı peşin vereceğim",

ve sizler, sizler, fosforlu düş gelincikleri
haklısınız hiç havadar değil bu şiir,
bir kaç penceresini açalım yine, uykularımdan yana
aralayalım, daha çok aralayalım, güneş görsün heyecanlarımız

Geç oldu, ben gidiyorum bu körpe şiirden,
lakin rica ediyorum, kendimi iyi hissetmiyorum
lütfen bir refakatçi kalsın, en azından yalnızlığım doğrulana dek...

Oktay Coşar
( Islak Bir Refakatçi Sendromu başlıklı yazı marcel tarafından 3.02.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu