Çocukluğumuzda “Ne zamandan beri Müslümansın?” diye bir soru sorulurdu. Kalplaşmış bir cevabı vardı, verirdik. Ben, öncelikle kendime, yeni bir soru öneriyorum:

- Ne kadar Müslümansın?

Dinin amaçlarından biri -ki bu amaçlara “şeriatların ruhu” da denir- aklı korumaktır.

İnsanı insan yapan akıl, maddî/biyolojik ve manevî olarak korunmaya muhtaçtır.

Manevî korumanın başında Yaratan’ı tanımamak veya yanlış tanımak gelir. Bunun adına “şirk”, böyle kişilere müşrik/ortak koşarak inanan denir. Hz. Muhammed (s.a.s.) 13 yıllık Mekke Dönemi’nde müşriklerle mücadele etmiş; şirkten uzak müminler yetişmesi için çile çekmiştir.

Şirk, Allah’ın varlığını kabul etmekle birlikte O‘na ortak koşmaktır. Arapların yaptığı gibi. Mesela, yeri-göğü Allah’ın yarattığını kabullenip (Lokman 31/25) yerin yönetimini Allah’a bırakmamaktır.

Şirk denilen şeyin “Şekil A’ da gözüktüğü gibi” diyecek kadar bize yakın olduğunu kırkından sonra anlayabildik ama biz de gösteremedik. Belki bize Kabe’deki putları gösteren hocalarımız da anlamışlardı ama söyleyememişlerdi.

Neden mi?

Sahabi çocuğu Hasan Basri’ye (ö:728) birisi “Siz sahabe gibisiniz” deyince acı acı gülmüş; “Siz sahabiyi ne sanıyorsunuz?! Siz onları görseniz deli derdiniz; onlar sizi görse Müslüman demezlerdi!” demiştir. Yani ki deli olmak gerektir. Nitekim delilik yapanlara "meczup olduğu" anlaşıldı diyorlar.

8. Yüzyıldan 21. Yüzyıla gelene kadar ne derece molozlaştığımızı bir düşünelim. İranlı şair Ömer Hayyam’dan (ö:1122) şöyle bir şiir tercüme edilir: “Bir elde kadeh, bir elde Kur’an / Bir helaldir işimiz, bir haram/ Şu yarım yamalak dünyada/ Ne tam kâfiriz, ne tam Müslüman.” Biz “Deve kuşu gibiyiz; yük taşı denince kuş, uç denince deve oluveriyoruz.”

Aklı yalan-yanlış bilgilerden korumak gerekir ama nasıl?

Öncelikle “Ey iman edeler, fasıgın biri size bir haber getirirse, araştırın.” (Hucurat, 49/6) Fasık denilen sahabe, Allah Elçisi’nin görevlendirdiği bir tahsildardı. Biz ne haberler duyuyor ve nelere inanıyoruz. “Bağımsız kaynaklarca doğrulanma” şansımız da yok.

Son günlerde duyduğumuz öyle haberler var ki, onlara “acaba?” demek zorunda kalıyoruz.

70’li yıllarda birileri “Yalan söyleyen tarih utansın” diye kitaplar yazmıştı.

80 öncesi ve sonrası “fail-i meçhuller” bir şekilde Müslümanların sırtına yüklenmişti. Ölüm teknolojisini duyunca “Müslümanlar bu bilgi ve teknolojiye sahip olsa, üç kıtaya tekrar hâkim olurlar” diye düşünmüştüm.

Şimdilerde çok iyi bilindiği için fail-i meçhul olan fiillerin arkasından “Vurun Abalıya” yani Müslümanlara diyenler failler çıkmaya başladı.

Doğruysa, Menderes asıldıktan sonra cesedi denize atılmış! (10.06.2006-Basın) Oysa mezarı bile taşınmıştı. Yakında kokusu çıkabilir.

Ulus Devletlerin doğmasıyla imparatorluklar yıkılmış; asırlarca birlikte yaşadığımız farklı din ve ırk mensupları başka yerlere çekilmişlerdir. Malatya’da misyonerlerin boğazları kesildiğini duyduğumda (18.04.2007) irkilmiş; “Bunu Müslümanlar yapamaz” demiştim. Onlar Müslümanlar için “aşı” konumundalar. Neden karşı çıkalım?! Şimdilerde misyoner karşıtlığı için bütçe ayrıldığı yazılıyor. Yakında işin aslı belki anlaşılabilir.

Aklı maddî olarak korumanın başında, aklı uyuşturacak olan içki ve uyuşturucu maddelerden uzak kalmak gelir. Bu anlamda sarhoşluk veren şeylerin -azı da çoğu da- haram/yasaktır. “İçki bütün kötülüklerin anasıdır.” hadisi konuyu özetler.

Aklımın erdiği 60’lı yıllardan bugünlere, içki bu millete pompalanmıştır. İçen ilerici, içmeyen gerici!

Kumarın adı “Milî Piyango” konmuştur. Ne kadar millî bilemem ama dinî olmadığına “İddaaya var mısınız?”

Adı “Millî" Piyango Dairesi Genel Müdürü Recep Biçer hayatında hiç piyango bileti almamış. (Star-11- Haziran-2012) Nasıl yorumlarsanız yorumlayın.

Müslüman, “Allah ve Elçisi’nin buyruklarına teslim olandır. Anlamadan okuduğumuz Kuran’ın ilk cümlesi “Lâ raybe fiyh / Şüphe yok ki…” diye başlar. Şüpheyi bırak, bilgi kirliliğinin kol gezdiği, aklımızı fikrimizi koruyamadığımız bir dünyada ne kadar Müslümanız?

- “Sistemin müsaade ettiği kadar.”

( Ne Kadar Müslümanız başlıklı yazı Mustafa IŞIK tarafından 15.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.