Arılarla uğraş bir aşk işidir. Ben sanırım bu aşka çocukluğumla birlik düştüm. Duvarları yediveren güllerle çevrili, dedemden kalma bir bahçemiz vardı. Bahçenin bir köşesinde, yörede peteklik olarak bilenen bir de arılığımız vardı. Ben kendimi bildim bileli,bu bahçe hiç arısız kalmamış. Dedem de ihtimaldir ki,dedesinden devralarak bu aşkı sürdürmüştür.

Bilinir ki,dünya tam donanımlı hale geldiğinde,insanoğlu peyda oldu. Bu anlayışımıza göre,arılar bizden binlerce sene önce buranın sakini olmalılar. Bunların da hayatlarını sürdürmeleri için, bitkiler aleminin mevcut olması gerekli ,bitkiler de,arılardan binlerce yıl önce varolmalılar ki. Bu devran biribirini besleyerek,büyüterek ve çoğaltarak devam edebilsin...

İlginçtir;Kur’an’da,vahye muhatap insandır. İnsanın dışında,canlılar aleminden tek vahye muhatap olan canlı da arıdır;"Biz arıya da vahyettik" denmek suretiyle vahye muhatap olmuştur. İnananlar için elbette bunun önemli bir değeri olmalıdır. Sizce de değil mi?

Bilinir ki,bitkiler döllenmeyle çoğalır;su,rüzgar,böcekler diye sıralanır. Son yapılan araştırmalar gösremiştir ki,insanoğlunun direk gıda olarak faydalandığı ana bitki türleri yetmişbeş civarındadır. Bu yetmişbeş ana türün, yüzde seksenaltısı, sadece ve sadece balarılarıyla döllenir. Geriye kalan türler zaten ormanlar ve çalı formunda bitkilerdir. Anıştayn’ı kınamamalı. O bir söyleminde; "Eğer arılar yok olursa, insanoğlu ancak dört yıl yaşayabilir" demişti. Bu veriler gözönüne alındığında; ne de haklıymış; dememek mümkün mü?

Ben, otuzbeş yıldır bu aşkı yaşayan biriyim. Aşkımız halen baki de,arılar artık o eski arılar değil. Aşkımıza yeterince karşılık vermiyorlar. Tabi ki,söylediklerim bilimsel verilerden çok gözlemlerime dayalı şeyler. Arılar artık eskisi kadar çoğalmıyor. Tabi ki,çoğalmayınca da eski verimliliği yakalama şansımız olmuyor. Arılar zaman zaman aynı arılık içinde kovanlarını terkederek,güçlü kovanlara girmeye çalışıyor ve güçlü kovan tarafından da tabi ki yağmalanıyor. Özellikle arılarda ki,bu kuralsızlık son on yılda daha bir artarak devam ediyor. Ülkemiz genelinde de arı sayısının düştüğünü gözlemlememiz mümkün. Burada benim endişem,balda ki verim kaybından çok,doğada yaratacağı açmazlarla ilgilidir.

Bu, beni üzen olumsuz gelişmelerin,bana göre kaynağı;yoğun şekilde yapılan zirai mücadele ilaçlamaları,kirlenen sular,özellikle telekominikasyonda ki gelişmeler,uydu yayınlar ve bir yığın bu anlamda teknolojik gelişmelerdir.

Arılar,şairler gibi ,çok duyarlı ve hassas varlıklar oldukları için, tabiyattaki olumsuzluklardan ilk etkilenen de onlar olamktadır. Arıların çok nazenin bünyeleri,iyi gelişmiş görme sistemleri,müthiş duyu antenleri dolayısıyla,bu gelişmelerden en önce, olumsuz yönde, etkilenen canlılar olmalarına yolaçmaktadır.

Ben, hayatımda, bir kitap okumayı sevdim özgürce,bir de arıları seyretmeyi;kitap okumaya yine severek devam ediyorum ama,arılarla olan aşkıma gölge düştüğünü derinden hissediyorum. Elbette arıların yapacağı birşey yok. Ama bizim yapacağımız çok şey var. Ne olur doğaya bu denli kıyıcı davranmayalım! Biz kıymaya devam edersek,yakın gelecekte onlar da bize kıyacaklardır,hem de acımadan! Neden acısınlar ki?

İyi insan yetiştirmeğe nasıl bilgiden başlıyorsak,iyi bir doğa ve iyi bir gelecek içinde arılardan başlamalıyız. Arılar olmadan asla!...

Arılı günler dileğimle,selam,saygı...
( Arılarla Aşk başlıklı yazı HayrettinYazcı tarafından 8/15/2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.