Kur’an ayetlerinde söz edilen kalplerinde hastalık bulunanlar genel
olarak imanı kalbine tam olarak yerleştirememiş kişiler. İmani yönden
kuşku içinde olan, Kur’an ayetlerini anlayamayan, kolayca şeytanın
etkisine girebilen bu kimseler müşrik, kafir ve münafık özellikleri
gösterirler.
Kalbinde hastalık bulunan kişi, imanı zayıf
olduğundan, rüzgarın yönünde sürüklenen yaprak gibidir. Kalbini Allah’a
tam olarak bağlayamaz ve O’ndan gereği gibi korkup sakınamaz. İmanı
gereği gibi anlayamaz ve kavrayamaz. Dini tam olarak yaşayamaz; imanına
şirk katar. Vicdanı doğruyu işaret ettiği halde o, nefsinin bencil
tutkularına kapılır ve gerçekleri yaşamına geçiremez. Ahiret kazancı
yerine dünya hayatını ve dünyevi çıkarlarını tercih eder. Tutkuyla
bağlandığı dünyaya öncelik verir, ahireti arka plana atar.
İnanan
insan da bazı durumlarda kalbi hastalıklı kişi özellikleri
gösterebilir. Örneğin kötü gibi görünen bir olayla karşılaştığında bir
an umutsuzluğa kapılabilir. Ayetteki ifadesiyle, "... artık o, ye’se
düşen bir umutsuz" gibidir. (Fussilet Suresi, 49) Ya da bazen yanlış
olduğunu bildiği halde başına gelen musibet karşısında şeytanın
etkisiyle hüzün duyabilir. Kimi zaman dünyanın çekici süslerine
kanabilir, önceliklerini belirlemede hata yapabilir.
Bediüzzaman
konuyla ilgili olarak Hz. Eyyub (as)’ı örnek verir ve "onun zâhirî yara
hastalıklarının mukabili bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız
vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyub’dan daha ziyade
yaralı ve hastalıklı görüneceğiz" der.
Şöyle devam eder
Bediüzzaman; "Çünkü işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren her bir
şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyüb (as)’ın yaraları,
kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdid ediyordu. Bizim manevî yaralarımız,
pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdid ediyor."
Kur’an’da
Tevbe Suresi, 45. ayette "Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri
kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler"den söz edilir.
İnsanın içindeki yara kalbindeki kuşkuyla orantılıdır; kuşku ne kadar
güçlüyse yara da o kadar derindir.
Manevi yaralar sonsuz yaşamı
tehdit eder hale gelir, günah kalbe işler ve Bediüzzaman’ın ifadesiyle
siyahlandırarak imanın nurunu çıkarıncaya kadar kalbi katılaştırır.
Ancak insan tedavi için çaba göstermek yerine, hastalığını daha da
artıracak ortamlarda bulunursa, hastalık durumu sürer.
Ancak ne
yaşarsa yaşasın bunlar, inanan insanın kolaylıkla şifa bulabileceği
durumlardır. Kur’an, "sinelerde olana bir şifadır, hidayet ve
rahmet"tir. (Yunus Suresi, 57) Kalbinde hastalık olan insan, Kur’an’a
sıkı sıkı sarıldığında, hastalığı şifa bulur. Kişi yalnızca ilacı alır,
kalbindeki hastalığın gitmesi için Rabb’ine samimi dua eder ve Allah’ın
dilemesiyle tedavi olur.
Dolayısıyla kalbinde hastalık olduğunu
hisseden insanın tedirgin olmasına gerek yoktur. Samimiyetle Kur’an’a
sarılması, vicdanına uyması yeterlidir. Allah’ın dilemesiyle, hasta hep
hasta olarak kalmaz. Zaten adı üzerinde hasta, tedavi olabilecek olan
kimsedir.
Kur’an ayrıca, "onlar için yetmiş kere bağışlanma
dilense de, Allah’ın kesinlikle bağışlamayacağı" ve "kalpleri
parçalanmadıkça" vazgeçmeyecek olan kişilerden söz eder. Onlar şifa
bulamayacak karakterdeki kişilerdir ve ölmedikçe mümkün değil
durdurulamazlar hatta cehennemde de azgınlıklarına devam ederler.
Kur’an’da
kalbi hastalıklı olarak tarif edilen bir diğer grup münafıklardır.
Ancak münafıklar diğerlerinden farklıdırlar. Onlar, dilleriyle
inandıklarını söylerken hastalıklı kalplerindeki küfrü saklamaya
çalışırlar. Konuşma ve davranışlarıyla müminlerden, şeytani ruhlarıyla
kafirlerden çıkar beklerler.
Münafıklar da hasta kalplerinin şifa
bulması zor kişilerdir. Ancak Kur’an, Allah’ın sonsuz merhametiyle
kalbini hastalıktan kurtardığı münafıklardan söz eder. Allah, samimi
olarak Kendisinden korkan, vicdani duyarlılığı artan, ihtiyaç içinde
bağışlanma dileyen münafıkların da dilerse tevbesini kabul eder. Bir
Kur’an ayetinde savaşa çıkmaktan kaçınan üç kişiyi bağışladığını haber
verir:
(Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle
ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de
kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O’nun dışında (yine) Allah’tan
başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler
diye onların tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O,
tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 118)
Allah
sonsuz adalet, sevgi, rahmet, merhamet ve lütuf sahibidir. Kendisine
samimiyetle yönelenin karşılığını fazlasıyla verir. Allah, iyiliği bol,
esirgemesi çok olandır ve O, dilediği takdirde her hastalıktan kalpleri
arındırır.
... Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde
olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı
bilendir. (Ali İmran Suresi, 154)
(
Kalplerinde Hastalık Bulunanlar başlıklı yazı
fuatturker tarafından
14.08.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.