Ateş Seni Çağırıyor
Gece, İstanbul’un Anadolu yakasından Avrupa yakasına baktığınızda
yüzlerce binanın, gökdelenlerin, eğlence merkezlerinin ışıklarını
görürsünüz. Rengârenk neon ışıkları, laserler, boğazı, gökyüzünü ve
hatta Anadolu kıyısını bile aydınlatır. Bir mü’min kardeşimin aynı
görüntü üzerine tefekkürünü hatırlıyorum. O ışıl ışıl görüntünün,
insanları nasıl etkilediğini, bütün çekiciliğiyle dâvet ettiğini, o
görüntüyü sabaha kadar izlemek mümkünken, sadece namaz kılmak amacına
hizmet eden yerler olarak görüldüğü içindir ki camilerin kapılarının
kilitlendiğini, karanlığa terk edildiğini söylemişti. Camiler Allah’ın
eviydi oysa. Belki bir ihtiyaç sahibi içeriye girecek, başını sokacak
bir yer bulmanın sevincini tadacak, belki de bu vesileyle o kişi iman
edecekti.
Karşı tarafın gözleri kamaştıran görüntüsünü izliyorum.
Birçok gencin orada olma hevesiyle imrenerek baktığı o ışıklar,
Bediüzzaman’ın sözlerini hatırıma getiriyor; “Karşımda müthiş bir yangın
var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, îmânım
tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, îmânımı kurtarmaya koşuyorum.”
Şimdi
karşı taraf yangın yeri gibi görünüyor gözüme. Özellikle gençleri
Allah’tan uzaklaştıran, dünyaya yönlendiren, dünyanın süslerine âdeta
madde bağımlısı gibi bağlayan her ne varsa içine alan, gençleri yutan
alev alev bir yangın yeri.
Bediüzzaman’ın Eskişehir Hapishanesi
penceresinden izlediği liseli kızların elli yıl sonraki durumlarını
görerek hüzünlenmesini düşünüyorum. Kaç anne baba çocuğunun bırakın
elliyi, bir on yıl sonrası için endişe ediyor? Çoğu insan yaşadığı gibi
inanıyor, boşveriyor, önemsemiyor, “Nasılsa ileride her şey yoluna
girer” diyor. Rahmânî bir merhamet göstererek çocuklarının ahiretini
değil, şeytanî bir merhametle dünya hayatını düşünüyor. Ahireti yerine
çocuğunun dünyasını güzelleştirerek ideal anne baba olduğunu zannediyor.
Müslüman
bir bayandan duyduğum sözler beni çok hayrete düşürmüştü bir zamanlar.
Yurt dışında yaşayan oğluna dair güzel bir haber aldığını anlatmıştı
bayan. Kendisi, evlenecek bir genç kız bulmuş olduğu haberini beklerken,
oğlunun namaza başladığı haberiyle sevincinin yarım kaldığını
söylemişti.
Çocuklarına hayatın amacının yalnızca yemek, içmek,
eğlenmek, iş sahibi olmak, evlenmek ve aile kurmak olduğunu telkin eden
anne babaların, “Ne olacak bu gençlerin hâli?” sorusunu sormaya hakkı
var mı sizce? Böyle anne babaların çocuklarının, küreselleşen dünyanın
top gibi nereye vursan oraya yuvarlanan gençleri olmaları şaşılacak bir
durum olmasa gerek.
“Bizim zamanımızda böyle miydi?” diye
serzenişte bulunan insanlara soruyorum. Sizin zamanınız bitmedi ki.
Yaşıyorsunuz ve hâlâ zamanınız devam ediyor. Sorumluluklarınız gençlik
dönemiyle birlikte sona mı erdi? Neden gençlerin sizin zamanınızdakinden
daha dejenere olmasına izin verdiniz, veriyorsunuz?
Gençlik
hızla akan nehir gibi. Yaşlılıkta sular duruluyor, yeniden hızlanmasına
ise imkân yok. Bahar gibi gençlik; ardından kış geliyor ama bahara
yeniden kavuşmaya imkân yok. Baharın tazeliğinin, verdiği enerjinin,
coşkunun sahte ilâhlar peşinde, tüketim çılgınlığı içinde boşa heba
edilmesi ne büyük israf. İnanç mutluluğun anahtarı iken gençlerin o
anahtarı asla bulamayacakları yerlerde araması ne büyük yanılgı.
Düşünüyorum,
karşı yakanın görüntüsüyle ne kadar da örtüşüyor şu reklâm sloganı:
“Ateş seni çağırıyor!” O ateş gençleri her dönem çağırıyor. Gençliği
ateşe değil, iyiye çağırmalı. Böylece bütün insanlığı iyiye çağırmış
olursunuz. O zaman o ateş soğuk ve esenlik olacak, Hz. İbrahim’i (as)
nasıl yakamadı ise, iyiliğe yönelen gençleri de yakamayacaktır.
“Gençliğin rûhunu, işlemeyen bir tarla gibi kendi hâline bırakırsanız, orada ısırganlar, dikenler yetişir biter.” (Snellman)
(
Ateş Seni Çağırıyor başlıklı yazı
fuatturker tarafından
6/24/2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.