Uzunca bir süre yanan bir ateşin alevinde
Yüksek sıcaklıkta haşladın bedenimi,’kavruldum.
Kalbimdeki birinci derece izlerine rağmen;
Senle geçirdiğim yıllar dışında
Anlatılacak bir şeyi yok yaşantımın.
Oturup fincan fincan kahve içerdik derim.
Sonra gözlerine baktım bir roman yazdım.
Başı, ortası ve sonu seninle bitti diye yazılıdır manşetlerimde.
Senin tarihinle dolmuş taşmış yirmi beş yılık ömrüm!
Sevmek, “aşk ile” sevmek; tekerrürden ibaret sevgilim!
Beni defalarca harcadın.
Defalarca bitirdin beni.
Her defasında yeni bir sayfa açtım sana.
Öylesine büyüktün ki içimde;
Tekrar tekrar sevdim seni.
Ama ne yazık ki karalayacak kalemlerin hiç bitmedi.
Beni terk etmek için bir sebep buldun her defasında.
Gittin ve yaktın kapatamadığım sayfamı.
Külünün karasıdır alnımın tecellisi.
Her şey öylesine
Öylece ve öylesine…
Kim bilir şimdi kiminlesin..
Ankara çok şanslı ve senin yüzünden başkent!
Fakat merak ediyorum, bir başkası için gittiğin günde mi,
Yoksa yeni sayfalar mı açtın yaşantına?
Kusura kalma, defterine çizik atacak gurursuzluğum yok.
“sen istesen bile”
On dört Kasım seksen yedide açılan defterim;
İki bin sekiz Eylül’den, yalnızca son sayfadan ibaret.
Onu kıyıp yaktın,
Külünün karası ile yazdım seni duvarlara
Bu hasret öyle uzun sürdü ki;
Duvarlarımda yıkılıyor sonunda.
Arda kalanların müziği tınılarımda
Dinle bak…
Her yer
Kül ve enkaz…
Meleklerin sözü var,
Son nefesimde sayıkladıklarımı yazacaklar cesedime.
Ne vakit mi öldüm?
O da öylesine, boş ver zamanını
Hani büyük şairler der ya
Ben yaşayan bir ölüyüm.
Gittiğin günü anımsa…
Aşk ile…
14.04.2012
Emrah Sağlam