...




’ne güzel kokuyorsun toprak, annem var diye mi koynunda’


immortalis.












-musalladaki damlaları hatırlatıyor diye kırmızıyı sevmiyorum artık-






anne
izahını yapamıyorum yokluğunun
tırnaklarım sızlıyor
her defasında toprağını dolduruyorum koynuma
gözlerime mil / hasretine sabır çekiyorum

yavaş yavaş geçiyorum senin geçtiğin her acıdan
sindire sindire sineme siniyorum usulca
kalabalık yığınların arasından sıyrılamıyorum
her defasında bir sus / dudak kıvrımımı yoklayan
arsız bir çığlık, kanser gibi içime yayılan

pervasız değilim anne; incinmişim
amansız bir özleme çözülüyor aklım
gel diyorum duymayacağını bile bile

her gece kanıyor bir yerlerim
alışkanlık değil bil ki yalnızca kabullenmezliğim
sıkı sıkı sarıyor solmuş suretimi

hayali namluların ucunda hep vuruyorum hiçliğimi
anne ben eksiğim
anne sensiz tamamlayamıyorum kalbimin yitikliğini

şiirleri asıyorum, kitapları tozlu raflara sürüyorum
fırça almıyorum nicedir elime
tuvalleri bile çarmıha geriyorum
kurak çöllerde bedevi gibi düşlerim
yorgunluğumun ülkesini bile sensiz yeşertemiyorum

sahiden gittin mi
sahiden yok musun
delirmek ne kadar kolaymış anne
karanlıkların katran karası sahipsizliği
beni böyle mi bulacaktı
anne dayanamıyorum

anne bahçedeki leylak kurudu
bakmıyorum artık dallarına seni hatırlatıyor diye
yoldan geçerken telaşla koştuğun geliyor aklıma
ölümden mi korkuyordun, beni sensiz bırakmaktan mı 
yoksa insanların hoyratlığı mı bilmiyorum
soramıyorum da artık

senin kadar fedakar da olamıyorum
öğretmediğinden değil bu yoksunluğum
içimden bir şey gelmiyor
her şeyden adam akıllı soğuyorum

insanlar hep aceleci
insanlar hep acıtmaya programlı
kaybedenlerin bir parçasıyım
bile bile duygularımı linç ediyorum

anne ölemiyorum
yaşayamıyorum da labirentlerde
kapana kısılmış gibi yıldız yıldız kayıyorum
bilmediğim örgülerden sökülüyorum

çatlayası gözlerim durulmuyor
anne ne olur bir kez daha gelsene bu gece
anne toparlasana yine dağınık hayatımı
mısralarımı kaybetsene sihir yapıp
yazdıkça küçülüyor ellerim
ben sadece hatırlarken büyüyorum

bu ilk değil
son da olmayacak 
benim dilimi öğrenemeyecek hiç bir bilimci
ben onların aksanına yabancı
doğuramadığım her kız çocuğu için parçalayacağım rahmimi
anne ben öleyim, anne doğmasın bu dünya için zavallı ceninlerim

anne ay’a söyledim
benim için sana el sallıyor her gece
saat tam oniki de benim için gülümse anne





fulya/ağustos2011



( Anne - Xı başlıklı yazı Fulya Codal tarafından 9.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu