sevdiğimi haykırdığımda
korkudan sinecek delik yoktu
yelde balkıyan suyuna soktu
dalında çırpıntı kırdığımda
 
devrildik bulut kümeleri gibi
karşı duramadık esene
yaşamamızla söz kesene
çevrildik soyut kümelerin dibi
 
tohumlar havada savruldu
yenilenmeden yaz süremi
sıcağına uyduk bize göre mi
toprağa düşmeden kavruldu
 
düşlere doldurdum gökleri
erime varamadan soldu benizim
maviliğinden doldu denizim
düşlere daldırdım kökleri
 
saat yirmi dörde gelir
soluğumda soda kokusu
doldurdum akşamla kuskusu
istersen orada kal delir
 
doru taylar şahlandığında
menderes de kıvrılıp
cenderede sıyrılıp
koca adamla eyvah andığında
 
alabilseydim içine
gözyaşlarımda solardı
sevgisinden dolardı
giderdi belki çine
 
ayın çıktığı yerde gözleri
deli divane olunmuş ya da
olunmamış söyler elmaya da
yayın diktiği serde sözleri
 
duldasında birikirdi uyku
ağacın dalındaydı yuvası
arının balındaydı kovası
salpasında çiri kirdi soyka
 
fesleğenleri tohuma durdu
nana suya sokarken yaşını
kaldırmadı yerden başını
yel estikçe kokusu kudurdu
 
gülecekti nice çiçekler yüze
alkımlar değecekti kuşlar
başını eğecekti yokuşlar
uçacaktı börtü böcekler düze
 
sevdaya dalıp kalınca
derdime umar bulaydım
sevdiğimi alaydım
sevdaya kalıp dalınca
 
161011denizli

( Saat Yirmi Dörde Gelir başlıklı yazı Ozan EFE tarafından 10/17/2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.