Ömrüm boyunca yaptığım yegane hata, çevremdeki insanlara haddinden fazla güvenmek oldu.  Yirmi birinci yüzyılda tüm açık yürekliliğimle söyleyebilirim ki insan, hiçbir insana haddinden fazla güvenmemelidir. Her ne statüye sahip olursa olsun, insanlara güvenilmez. Söz konusu kişi babanız, anneniz, kardeşiniz ya da evladınız bile olsa bu durum değişmez. İnsan yaşarken başına gelecek tüm ihtimalleri hesaplamalı ve öyle hareket etmelidir. Bununla ilgili çok güzel bir söz var; İnsanoğlu çiğ süt emmiştir.
 
Tarih insanların yalancılık, sahtekarlık ve kaypaklık hikayeleri ile doludur. Şu bir gerçektir ki her kim olursa olsun insan, kolaylıkla kaypaklık yapabilir. Hatta yaratıcı bile insanlara gönderdiği kitabında insanlardan;’’… siz döneksiniz, kaypaksınız ve döndünüz.’’ diye bahseder ve şu bir gerçektir ki insanı yaratıcısından daha iyi tanıyan yoktur. Bu durumun okuyucuları umutsuzluğa sevk etmesini istemem. Zira insan bu kadar kaypak ve dönek olmasına rağmen diğer insanlara güvenmek ister. Ayrıca yanlış anlaşılmak istemem. Zira bu konu da haklı ve haksız yok, taraflar yok. İnsan derken herkesi kastediyorum. Çevresindeki insanlardan kaypaklık gören insanda bir başkasına kaypaklık yapmıştır. Esasında ben diğer insanlara güvenilmemesini söylerken kendimi bu tanımlamanın dışında bırakıyor değilim. Bende en az her insan kadar kaypak ve güvenilmezim. Bu kısır döngü aslında acıklı bir durum. Ben etrafımdaki insanlara güvenmek istiyorsam, etrafımdaki insanlarda bana güvenmek istiyorlar.  İnsan hafızası diğerlerine yapılan kaypaklıkları değil, kendisine yapılan kaypaklıkları hatırlar. Şüphesiz bende zaman içinde bana güvenen kimi insanların güvenlerini boşuna çıkarmışımdır. Kendimi sütten çıkmış ak kaşık olarak nitelendirmiyorum. Ama vicdanen düşündüğümde kolay kolay kimseye ihanet etmem. Etmemeye çalışırım. Eğer birinin güvenini boşa çıkaracaksam hazırlıklı olması için ona önceden haber veririm. Yani iyi birisi olmak için uğraşırım. Çünkü bence insan iyi olabilmek için çalışmalarıdır. Fakat çok ihanete uğradım ve çok incindim. Sosyal olan insan türdeşleriyle yaşamak zorunda. Eğer başka bir yolu olsaydı şüphesiz denerdim.
 
İnsanlar çoğu zaman genellemelerin ortak paydasında bulaşabilecekleri gibi, çoğu zamanda farklılıkların çizgileriyle de birbirinden ayrılırlar. Ben daha ziyade insanları birleştirmek, bir görmek taraftarıyımdır. Çünkü ayrım insanların kimisini çok fazla beğenmeğe ve kimisini de küçük ve değersiz göremeye sebep olur. Bu durum insanın egosunu olduğundan fazla büyütür ve insan aklın ışığından ayrılıp egosunun köleliğine girer. Benim insanlara bakış açım öteden beri bu çizgi de olmuştur. Ama şimdi anlıyorum ki yanılmışım. İnsan kendi egosuna sırt çevirmemeli. Evet insanlar arasında ayrımlar ve farklılıklar var. Bunları yok saymamız mümkün değil. İnsanlara karşı olan davranışlarımızda bu ayrım ve farklılıklarımızı göz önüne almalıyız. Elbette öncelikli yapılacak iş, insanın kendi çizgilerini çizmesi ve kendini tanıması. Kendinizi tanıdıktan ve sınırlarınızı çizdikten sonra karşınızdaki insanlarla olan ilişkilerinizi düzenleyebilirsiniz ancak. Kendinizi tanımadığınız taktirde hangi insana ne kadar yaklaşacağınızı kestiremezsiniz. Bir insan çok aptal olabilir, çok edepsiz olabilir, çok şakacı ya da çok karamsar olabilir. Siz eğer kendinizi tanıyorsanız karşınızdaki insana da kendinizce cevaplar verirsiniz. Farz edelim bir kişi size küfretti. Bu davranışın karşılığı bir başka bir küfür de olabilir, hiddetli bir bakışta. Bunu sizin kültürel seviyeniz belirler, eğer kendinizi tanıyorsanız.  Ama şu da yadsınamaz bir gerçek ki bir insana kendisinin size saldırdığı gibi saldırıyorsanız siz de o insanla aynı seviyedesiniz demektir. Bunun yanı sıra bir kişi size sizi tanıdığı kadarıyla karşılık verir. Yani herhangi birisi size küfretmişse bunda sizin büyük payınız vardır. Kendinizden pay biçin, çevrenizdeki insanların tümüne aynı şekilde mi davranırsınız? Davranışlarınızın nasıl olacağını yalnızca siz değil davranışlarınızı yönelttiğiniz insan da belirlemez mi?
 
Elbette ki çevremizdeki insanları sosyokültürel yapılarını ve davranış biçimlerini çoğu zaman biz seçemeyiz. Bir bebeğin kendi anne ve babasını seçememesi gibi. Özellikle ülkemizde bu seçimi yapmak oldukça zordur. İnsan iş ve ailesi dolayısıyla hiç tasvip etmediği bir çevrede yaşayabilir. Normalde selam dahi vermeyeceği insanlarla aynı işyerinde çalışmak zorunda kalabilir. Böyle zor durumlar içinde dahi insan iç güdüsel olarak gelişen güven duygusunu bastırmak zorundadır. Şu bir gerçektir ki her insan kolaylıkla diğer insanlara ihanet edebilir ve insan kolaylıkla diğer insanlardan ihanet görebilir. Hiçbir insan yoktur ki kendisine ihanet edilmesin ya da hiçbir insan yoktur ki insanlara ihanet etmesin. Acı ama gerçek. Velhasıl-ı kelam insanlara haddinden fazla güvenmemek lazım. Ben güvendim oradan biliyorum…

( Güven Hakkında başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 28.02.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu