“Yalnızlık tanımı” gibi "insan" tanımı da Âdem ile bilindiğine göre bu dil Âdem’e kolektif alan içinde kolektif alanın dili ve kolektif alanın yokluğunun yansıması  olmakla bulaşmıştı. Âdem her şeyi kolektif alanın zıttı olan söz ve anlayışlarla söylüyordu.


Âdem ve Hava'nın yalnızlığı; özel mülkiyetçi, özel mirasçı ayrışma nedenleydi. Mülk sahipliği ortaklaşmadan, kalabalıktan kaçıp yalnızlığı sevmişti. Kafasının içi kolektif düşüncelerle doluydu. Kolektif düşüncenin geri çağrışan anıları içinde yalnız değildi. Ama fiziki olarak duygu olarak hissettikleri yalnızlıktı. 


Âdem'in her iki ruh durumu da köleci sürece başlangıç yapılmıştı. Ademin yalnızlığı özel olarak kurgulanmış bir köleci dil ifadeleriydi. Özel mülkiyetin Âdem'den öncesinin yokluğunu ifade ediyordu bu yalnızlık. Bu ortak tanımazlık. 

Yeryüzü ilk "hücrelerden" sonra, üç buçuk milyar yıldır; türlerine özgü "bir tek türün" yaşadığını ne tanır. Ne bilir. Ne de tanıklık etmiştir.


İnsan türünün de hiçbir şekilde bir tek ve tek bir ilk türü yoktu. Bu söylem diğer birçokları gibi kocaman bir düzmece kurguydu. Bu kurgu yüzlerce zaman içinde oldurulmuştu. Biyolojik insan kabaca 6 milyon yıldır vardı. 


Altı milyon yıl önceki biyolojik atalara baktığımızda, onlar insansa; biz insan değildik. Bize baktığınızda biz insansak onlar hiç insan değildi. Gelecekten de bize bakıldığında, gelecekteki tür temsilcilerimize göre şimdiki biz; insanız diye böbürlenen biz insan değildik. 


Tıpkı geriye doğru gittiğimizde "yumurtlayan bir tek tavuk örneği" bulamayacağımız gibi geriye doğru gidildiğinde bir tek insanımsı tür de bulamayız. 


Geride yumurtladığı halde emziren bir tek değil birçok türler buluruz. Yavruladığı halde emzirmeyen birçok türler buluruz. Altı milyon yılın başlangıcında "birçok primatlar" biyolojik olarak şimdiki insana göre insanımsıdırlar. Ve insanımsılar da hiçbir zaman "tek bir tür" temsilciliğiyle "tek bir tane" değildiler. 


Sim iyen denen 13 primat türünün her bir türü kendi biyolojik bireyi ile o türün ilki ve bir tek ilk örneği değildiler. Ne siz, ne biz veya tekil ben oluşumuzla türümüzün bir teki değiliz. Böyle bir yalınlık hiç yoktur.


İnsan başta da sonda da yalnız değildir. Anlatılanlar içinde Âdem’in insan lafzı ile söylenir olması, Âdem'in kolektif ortamın damgasını yediğinin resmidir. Âdem'in hafıza kayıtları içine yapılan bu tür kolektif etkiler Âdem'in hafızasındaki kolektif dilinin kolektif anı damgasıdır. 


Ve Âdem'in yeryüzünde Hava ile birlikte olmasına rağmen ikili "yalnızlığının öyküsü" aslında ikilinin yok saydığı ve kararttığı kolektif alana misillemeydi. Yok sayılanı  yalnızlık lafzı olarak "yerine koymanın refleks metoduydu.  Öykü anlatıcısı mülk sahibi Âdem'i, o zaman da bu zamanda da hala tartışılan konuyu kolektif sürece karşı "mülk sahipli süreci,  başlangıç için kurgulamaktı". 

( Totemi Dil 14 başlıklı yazı Uraz Bayram tarafından 11.06.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.