Adaletsizlik neye göre adaletsizlikti?
Kolektif emeğin, kolektif payın, kolektif paydaşlığın yerine, mülk sahibinin kazanç arzusunu kamçılamaya göre kolektif emek üzerine yapılan düzenlenmeler adaletsizlikti. Kolektif emek yerine "alın teri dökme" gibi öğüt verme gibi söylemiyle kölecilik, kolektif emek üzerine mülk sahibine göre paylaşış yapmakla hukuksuzdu.
Yine kolektif tümselenle olan sinerjin enerji nedenle üretim
nesneleriyle üretilen, tüketilen, kullanımlar paydaşlığından; bir lokma bir
hırka zihniyetine geçilmesi de adaletsiz oluşun hukuksuzluğuydu.
Adalet kolektiflik alan işleyişiyle bitişikti. Kolektif
alanda çıkılması demek adaletin "kolektifliğinden" veya kolektif
adaletin pay ve paydaşlığından sıyrılması demekti. Pay ve paydaşlık kolektif sinerjini
emekten ileri gelip sistemin "kolektifliğini" oluşuyordu.
Kolektifliğinden sıyrılmış bir adalet, kolektifin paydaşı
olma ve kolektif alan paydaşlığından yoksunluk nedenle köleci sistem içinde
"boşluk alan" oluştu. Bu boşluk alan adalet veya adaletsizlik olarak
işlendi.
Bir analoji yaptığımızda kapı sistemin kolektifliğiyse;
kapının açılma ve kapanma fiili durumu da kolektif sistemin pay ve paydaşlık
fiili durumuydu. Kapı ve kapının açılıp kapanmasını yok ederseniz; ortamda ne
işe yaradığı belirsiz bir "kapı boşluğu" ortaya çıkar.
Bu nedenle köleci sistem de "adalet tanımlı bu
boşluk" mülk ve mülk sahibi iradesiyle doldurulacak; adalet mülkün temeli
olacaktı. Kolektif alanın kolektifliği vardı. Mülkiyetçi sistemin de köleciliği
vardı.
Kölecilikte mülk ve mülkten yoksunlukla alın teri ve emir
alıcı bir lokma bir hırka anlayışıyla; mülk ve mülk sahiplerinin rızk verme, merhamet
etme yaklaşımı içinde "veren elin üstünlük iradeleri" vardı.
Köleci sistemin köleciliği içindeki adaletinde mülk ve mülk
sahipliği kutsaması vardı. İşte "kolektif alanlı pay ve paydaşlığın doğurduğu
boşluk alan"; mülkü kutsayıcı köleci adalet içinde hakça bölüşümler
yapmakla kolektif adalete doğru yaklaştıkça adalet, yeniden "adalet"
olacak ve aslına rücu edecekti.
Kolektif alan monarşiye dönüştü. Monarşi içinde kolektif
üretim ile kolektif üretim teknik teknolojileri ve kolektif depo enerji
biliniyordu.
Zaten monarşi de bu bilinenler üzerine "farklı bir
paylaşım" şekli ile inşa oluştu. Neydi bu farklı paylaşım? Kolektif emek
eksenli iradenin pay ve paydaşlığı yerine; mülk sahibi iradesine göre paylaşmayı esas almaydı. Sistem kolektif özneleri mülklü olanla mülkü olmayanlar diye
ikiye ayırdı
Köleci mantık mülkü olmamayı "takdir edilmeyen
rızk" vaazlarıyla açıkladı. Sistem, öznelerini bu tür bin bir vaat
söylemlere kişileri bu vaazlara inandırdı. Bu nedenle köleci sistem kolektif
bilinç yerine inanıcı bilinç içine sokulmakla kolektif değerlere göre sapkınlaşsındı.
Mülkü olmayanın iradesi yoktu.
Bilinmeyen şey vaaz olunmaydı. Vaaz edilme monarşin sistemin
içinde çoğunluğun kolektif paydan ve kolektif paydaşlıktan yoksun kalmasını
"rızk dağıtma söylemiyle ikna ediyordu.
Köleci yaklaşım içinde pay ve paydaşlı eşleşme yoksunu
olanlar; aç kalmaya mahkûm olmanın güdümü ile farklı davranış gördüler.
Yokluk; mülk sahibinin vaaz ve öğütleri eşliğinde "biz
dilemesek siz kıpırdayamazsınız" denişin içindeki hükme istinaden kişiler
açlık tehdidiyle hem inanır hem kontrol edilir oldular.
Paydaşlıkta atılan insanlar gününü kurtaramamakla ve yarın
endişesi duymakla, kaygılanmaya başladılar. Kişilerin yokluk kaygıları
kolaylıkla ve korkuyla tehdit edilmeleri demekti. Bu minval üzerine mülk sahibi
Nemrut’lar la, İbrahimlerle; Nemrut ve İbrahim'in anlatıları ortaya çıkacaktı.