Mülk sahipliği ve kul sahipliği köleci sistemin en temel özelliğiydi. Köleci sistem mülk sahipliği anlayışını uygulamaya dönüşmekle kolektif sistem mutlak monarşin bir yapı içine girmişti. 

Musa'nın öyküsü bu tarz mutlak monarşin giydirişlerine bir örnektir. Musa öyküsü çeşitli zamanda çeşitli rivayetlerle değişe birleşe bugünkü metnine bürünmüştür.

Öyküye göre Musa Firavunlar yönetimindeki mutlak bir monarşin içinde olan oligarşiler döneminde hikâye edilmektedir. 

Musa'dan önceki kolektif hafıza silikse de bunu Nuh hikayesi ile tamamlarsak daha iyi bir anlam sentezi ortaya çıkarırız. 

Nuh; mevcut paydaşları ya da ortaklıkları olan kolektif alana karşı tamahla "Mülkün sahibi El 'dir. El mülkünden istediği kadar payı istediğine verir" der. 

Nuh; bu söyleme inandırdığı müritleriyle birlikte kolektif alandan ayrılır ya da kolektif alanda sürgün yer. Nuh, bu ayrılışı "ben kolektif alanın zenginliklerine göz dikip çökmek istedim" diyemediği için ayrılışı kendi açısında ve kendi öyküsünü oluşturmak için dramatik tufan mantıklarıyla açıklar.

Oysa Nuh kolektif alandan ayrılırken bile kolektif alanın kolektif hafızasında olan bilgi beceri eylem ve kolektif düşünüş mantığıyla ayrılmıştı.

Yoksa gemisi karaya oturan(!) Nuh, gemiden çıkar çıkmaz bağ dikmeyi, şarap yapmayı sarhoş olmayı nerden bilecekti? Bunlar Nuh'un kolektif alanda kazandığı (arakladığı) kolektif bilgiydi. "El öğretisi" diye herkesi yanıltıp illüzyonlarla oluşturduğu bilinç düzeyi aslında kolektif kapasiteli bilinçtiler. 

Yoksa şarap yapmayı da sarhoş olmayı da El vahiy yoluyla mı öğretmişti? Veya Musa'nın sarhoş olma eylemi Musa'ya rüyasında mı öğretilmişti?

Nuh kaya kovuğunda değil, kolektif alandan geliyordu. Nuh gemi yapıyordu. Gemi yapımı arkasında kolektif bir bilinç olmadan yapılabilecek bir teknik değildi. 

Süngerin suda emip ağırlık kazandığı gibi "kolektif alan geçen, kolektif alan da yaşayan Nuh’ta kolektif alan içindeki kolektif yükten, kolektif kapasiteden bir ağırlık kazanmıştı. 

Zaten mülkiyetçi sistem hile ve tuzaktı. İşte Nuh'un, kolektif alandaki paydaş tanırlığa karşı paydaşlar tanımaz anlayışı savlamıştı. Tüm kolektf geri bağlanımı ve kolektif yeteneğin üzerini örtmek için hile ve tuzakları "Mülkün sahibi El" söylemine yüklediği gibi gemi yapımındaki hile ve tuzakları da vahiy, rüyada görme diye kurmaya devam ediyordu.

Nuh, kolektif hafızayı her an kullanıyor olmasına rağmen ve gelecekte de kolektif hafızayı kullanılacak olmasına rağmen kendi öğretisini yerleştirmek için "kolektif hafızayı yok" sayıyordu. 

Kolektif hafızayı yok saymak için, kendisine hareket alanı açmak için, kendisine yürünecek bir yol yapmak için, yeni bir düşünce ve eylem alanı açmak için Nuh, "Mülkün sahibi El" diyecekti. Gemi bir teknik ve teknoloji işiydi. 

( Totemi Dil 7 başlıklı yazı Uraz Bayram tarafından 4.06.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.