Davetkar Sözcüklerin Fedaisi Ve Firarisi...




Bildiğimi bilmezden geliyorum sanırım sihirli kelime tam olarak da bu:

Sözlük anlamını bilmediğim her duygu yeni sözcükler türetme isteğimi kamçılıyor bir o kadar mütereddit kimliğimi öteleyip en öteye atlıyorum.

Ne bir alıntı mahiyetinde yaşamak ne de hayallerimi çaldırmış olmama rağmen yeni hayaller kurmama da asla engel değil.

Düşünce ikliminde seken mantığım ömrün ilk yarısını mantığa emre amade kılmışken…

Uyruğu ömrün nasıl ki ikinci yarısında atılım yaptı duygularım ve işte kasıtsız kayıtsız şartsız duyguların ihtiva ettiği sonsuz sinir hücremi yangına kurban verip kendime yeniden bir mantık silsilesi ve duygu akımına kapılıp da ruhumun dikiz aynasına takılı kalan izafi görüntüler.

Hükmeden ruhun vardiyalı sisteme geçtiği.

Uğursuz addedilen sayının kehanete ve ihanete rest çekip de en sevdiğim insanın doğum günü olduğu gerçeği…

Bir o kadar hurafeler var gerçeklere çalım atan.

Sözcükler var katarsis mahiyetinde.

Cümleler yaldızlı yalnızlıksa yorgun bir nifak adeta sözcüklerle aramdaki duvarı yıkan bazense kendime duvarlar inşa ettiğim nidalarım ve sessizliğin akan çatısında saklı bir bulut gibi ya da anten görevi yapan altıncı hissim ve altıncı uzvum iken kalemin nüvesi ve güftesinde kayıtlı izleklerin sonsuzluk ç/ağrısı…

Yanılmak elbette çok olası yanıltmamak adına çabalarken en çok da kendime yenik düştüğüm.

Bir yergi bir yargı mahiyetinde kimi insan sözlüğün otuzuncu harfini aradığım ve Şubatın artık yılında bir atık mahiyetinde iken b/atıl hislerin veryansın ettiği ve işte tüten sobanın dumanında kestane kavurduğum ya da leblebin kavruk tadında leb demeden leblebiyi anlamakla pek bir övündüğüm.

Güç olmayan şeyler de yok değil hani bir o kadar gücüme giden.

Gücümün tükendiği nerede ise her gün ve yeni baştan imal ettiğim bir beden bir ruh bir yürek algısında algıda seçiciliğin üstüne de güç tanımadığım ve de algı eşiğinde en çok kendime yabancılı çektiğim.

Çekişen sözcükler var ruhu istila eden.

Çalıntı olmayan hayallerim var gel gör ki kap kaça kurban verdiğim.

Kusursuz addedilmek adına kurada çıkan kaderime sadık kaldığım kadar kaldırım taşlarında seken de bir yüreğim var.

Şarlatan iblisin tayin ettiği zalimi bertaraf etmek adına en çok da mazlumları ve yetim nidaları ve öksüz yürekleri derinime taşıdığım.

Hüzün genelde askıntı olan ve sıkıntıya mahal veren.

Depreşen ruhun göstergesi ise ansızın bastıran sağanak ve sele kapılan sözcüklerden yeninde inşa etmek adına hem hayatımı hem günümü ve gürleyen göğün müdavimi iken bir buluta konuk olduğum bir duygunun baskın çıktığı ve sil baştan yaşamak yaşatmak adına da duygularımı.

Mantıkla çelişen duygular ve bir adım sonrası kalemin de devreye girdiği:

Mantığım sayısız makale yazmamı buyururken…

Duygularımsa bir şiirle daha izdivaca talip…

Ve işte davetkâr sözcüklerin fedaisi ve de firarisi iken fevri yapımı törpüleyip asla da feveran etmeden yaşamanın ilkesi iken huzura olan açlığım bazense eşlik eden şaşkınlığım her halükarda maskesiz ve yalansız ve sahici olmanın verdiği öz güvenle kaleme kuvvet yaşamanın kitabını yazdığım adeta…

Bir renk cümbüşü günden süzülen.

Yüzü suyuna hürmeten kaderin pekişen iç sesimde hayat bulan ilham perim.

Sönük bir ateş olmadığım.

Silik addedilmeyecek bir ruha sahip olduğum.

Bir o kadar uyumsuz addedildiğim ve düzene uymakla itilmek arasında bir düzlemde gidip geldiğim ve elimde olmadan günün ikinci yarısı bir şeyler yazmadan da günü sonlandırmaya asla niyetim yok iken sonlanmış her hikâye için de yeni bir şiir daha yazmanın mesaisinde aralıksız nöbete kalan duygularımla firar ettiğim bir iklim belki de restleştiğim kadar kendimle yalnızlığın verdiği huzura gölge düşürmekle mükellef nice insandan da ağzımın payını aldığım…

Neşrinde ömrün.

Bazen bir nesir bazen bir hikâye…

Bodoslama sevdiğim kadar ansızın kaleme döktüklerim bazen bir alıntı mahiyetinde iç sesimi de kurban verdiğim gecenin indinde gün mizaçlı bir şiire meylettiğim.

Bazen tahayyülü imkânsız ne varsa ansızın hâsıl olan ve boyutsuzluğumu irdeleyen duygu akımına kapılıp canımdan olacağıma ruhumun yamasında yüreğin yarasında sessizliğin ve sevgisizliğin sesi olmakla ilintili ve evet, bazen bir metafora tekabül ettiğim bazense müzmin hüznümle dağlar tepeler aştığım elbet şiarım iken sevginin ve umudun da tevekkül yüklü yoğunluğunda günbegün büyüyen iman gücümün de eşliğinde hali hazırda kayıt açtığım her güne ayrı hürmet ettiğim ve hamt ettiğim kadar Rabbime sadık kaldığım da yüreğimin sesine…

 


( Davetkar Sözcüklerin Fedaisi Ve Firarisi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 29.05.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.