Fikir, öneri ve tutarlı bir
düşünceye; aynı dil, üslup, yöntem ve içerikle tepki veremeyenler; kızgınlık
refleksiyle; duygularını, inançlarını, kinlerini, hakaretlerini ortaya koyarak
karakterlerinin ipuçlarını veriyorlar. Karşısındakini de siyaset militanı
zannediyorlar. Vatanın, milletin, coğrafyamızın ve evrensel kazanımlarımızın akıbeti
tehlikedeyse; elbette benim de devletin baş kurucu unsuru milletin asli bir
ferdi olarak, en az vekalet verdiklerimiz kadar konuşma/ fikir beyan etme,
ortak karara müdahil olma hakkım ve sorumluluğum vardır.
Bu hakkı; anayasaya vatandaşlık bağı ile
bağlanmış herkes, hukuk ve demokrasi ölçüsünde kullanabilir. İhtiyaç
hissettiğimden dönemsel ve geçici olarak bu alana da yönelmek zorunda kaldım. Siyasi
partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Erdem ve hizmet yarışı
kapsamında siyaset yapılıyorsa anlamlıdır. Birikimli, yeterli, etik değerlere
sadık, adil ve dürüst katılımcılarla sürdürülebilir konuma gelir.
Yoksa adam kıtlığında; en
fazla bağıran, içi boş söylemlerle kitleleri harekete geçiren, din ve iman
pazarlayan, milli ve etnik siyasetle yola çıkanlar, kurtarıcı, mehdi, imam ve
başbuğ olarak topluma yön verecektir. Oysaki, modern, kalkınmış, devlet
sistemini kurmuş demokratik ve laik cumhuriyetlerde; bir kişinin buyruğuna
bakılmaz. Yeterliği, talebi olan ve onay alan herkes; kavgasız gürültüsüz,
devlet idaresinde görev alabilir.
Şunu baştan kabullenmek gerekir: hiçbir
siyasi parti, biz çalışmıyorsak daha fazla zenginlik sunamaz. Devlet, milletin
parasını kullanarak geçinir. Hiçbir siyasi parti öğretisi bizi daha fazla Türk,
daha fazla Kürt, daha fazla Müslüman, daha fazla Hristiyan, daha fazla ateist
yapamaz. Böyle bir beklenti veya hedef tayini anlamsızdır.
Hele hele;
ortada tüm toplumu ilgilendiren bir sorun varken, sessiz kalmayı tercih etmek, “dur
bakalım ne olacak?” diye perde arkasından gelişmeleri gözlemlemek, sosyal insan
olmaktan çok uzak bir yaklaşımdır. Hadi diyelim; söz söyleyecek bir yeteneği
yoktur. Yapıcı, olumlu, çözüm odaklı bir sözden kaçınıyordur/çekiniyordur/endişeleri
vardır. Peki böyle bir çabası olana laf yetiştirmeye, sokuşturmaya; hem
enerjisi var, hem de yeterliliği olduğunu kabul edebiliyor. “Ben demokrasi ve
hukuka inanmıyor ve güvenmiyorum. Kimse de bu yola tevessül etmesin” havasında
olan insanlarla aynı toplumun ferdiyiz. Çoğunluğun seçtikleri; hatalı ve
meşruiyetten uzak olsa da uymak zorunda olduğumuz bir zaman ve zeminde
yaşıyoruz.
Cehennemin
kapılarını kapatmak için yola çıkanların; şartlara göre zebanilerle işbirliğine
girmesi kabul edilemez. Şirin adlı aşkı için dağları delen Ferhat’ın; maden ve
su bulunca zengin olup, aşkından vazgeçtiği mitolojik ve mizahi bir dille
anlatılır. Karun’a savaş açıp, hazinesine ortak olanları da yazdı bu tarih.
Huzur, kurtuluş, doğruluğa davet edeni değil; Karın doyuran Firavun’dan yana
olan bir kavim de oldu tarihte. Ve aslında doyurmadı da. Çobanın kesmek için
beslediği koyun gibiydiler.
Akıl, mantık ve
muhakemesini başkalarına teslim veya devretmiş bu tür bireyler; dün dediğini
bugün inkar eden veya tam tersini söyleyen, siyaset etiği yasasının çıkmasına
bile tahammülü olmayan, dün küfür ettiklerini, konjonktür gereği bugün baş tacı
yapanları, hiçbir ölçü, ilke, kıyasa tabi tutmadan diğerlerinden değerli ve üstün
görecektir.
Bu duruma ne
diyebiliriz ki? Etki ve yetki alanımız dahilinde; demokrasi, hukuk ve temel
toplumsal değerler düzleminde, yürüyüş ve duruşumuz devam edecektir. Biz
gereken sinyali gönderiyoruz, zihinlerdeki dekoder(sinyal çözücü) ler işe yaramıyorsa,
alıcıların ayarlarıyla oynamaya hakkımız ve yetkimiz yoktur.
Vatanseverlik,
milletseverlik, toplumculuk; tüm milliyet, ırk, inanç, mezhep, politik yön, etnik
kimlik, gelenek, görenek ve ideolojilerin dışında ve üstündedir. Tabi ben;
kendim kurduğum, içinde yaşadığım, korumak zorunda olduğum vatanımı ve
milletimi tüm bileşenleriyle sevmek zorundayım. Anayasa, yasa ve vatandaşlık
bağıyla bir yurda bağlı olan bireyler vatanperver, milliyetçi olmayacak da; uzaydan
gelen kurtarıcılar, göğe yükselen mehdiler, ideolojilerin yarattığı ulular mı
kabirden çıkıp bizi koruyacak kurtaracak? Milliyetçilik ve vatan sevdası;
hiçbir siyasi ekolün, dini inancın tekelinde olamaz.
Bu irade, bilinç
ve kararlı duruş; toplumsal bilinç haline dönüşmedikçe, bu anlayışa öncülük
ettiğini iddia edenler, modern ve gönüllü müritler bularak, gündemi işgal
etmeye devam edeceklerdir.
Milliyetçiliğin; kavmiyetçiliğe, cibilliyetçiliğe, çıkarcılığa, yandaşlığa,
ayrılıkçılığa dönüştürülmesine fırsat vermeyelim.
Samsun, 22.05.2023
Ali Rıza Malkoç
malkoc.org