1
Kolektif emek gücünden pay alamayan kişiler muhtaçlardı.
Muhtaçlığı içinde olan kişiler, kişi mülkü yapılmış olan kolektif güce doğru
eğim ediliyorlardı. Mülk sahibine doğru giden kişiler "emek
güçlerinin" karşılığında boğaz tokluğu olan "emeklerinin"
karşılığını alıyorlardı.
Emek gücü, kişinin tüketeceğinden daha fazlasını üretiyordu.
Köle daha fazlasını üretip, daha azı olan emeğinin karşılığını alıyordu. Bu
nedenle kişilerin emeği değil “emek güçleri” sömürülüyordu.
Emek; kişilerin hayatta kalmalarına ve yarın yeniden
çalışmalarına yetecek kadar bir depo enerjiyi karşılayacak olması için gerekli
bir çalışma gücüydü. Emeğin sağlamasını kişiden alırsanız, kişi ölür. Siz de
yarın yeniden çalıştıracak kişi bulamazsınız. Bu nedenle kişinin zorunlu emeğine
pek pek dokunulmaz.
Emek gücü ise farklı bir şeydi. Kişiler kullanıp
tüketeceğinden daha fazlasını üretirler. İşte bu hayatını idame ettirecek kadar
olan EMEK değildi, EMEK GÜCÜYDÜ. Sömürüye konu olan buydu. Emek gücü idi. Sömürü;
kişiye tüketeceğinden daha fazlasını ürettirme ve buna mülk sahipliği hakkı
diye el koyma işiydi.
Diyelim günlük ve zorunlu karşılanmalarınız kolektif emek sağlatması
içinde 3 saatlik bir süreye karşılık olsun. İşte kolektif emek sağlatması içindeki 3
saatlik iş çalışması transfer emektir. Transfer emeğin kolektif alanda bir karşılığı
vardır. Kolektif alanda bir karşılığı olan transfer emeğin yaptığı üretim,
sizin emeğinizdi. Ve kolektif alan içinde değişilir olup da karşılığında “pay
aldığınız emek kolektif emektir”.
Ama siz 3 saat çalışma yapmak yerine 8 saat çalışmakla siz 5
saat fazla bir çalışma yaparsınız. İşte kolektif emek karşılığı verilmeyen bu 5
saatlik çalışma da EMEK GÜCÜNÜZDÜ. Kolektif bir alanda emeğiniz üç saatle
sınırlı. Emek gücünüz 24 saatle sınırlıdır. 5 saatlik fazla çalışma “artı emekti”.
Demek ki kolektif bir alanda “zenginlik” beş parmağın
beşinin de fiziksel görünüş olarak farklı büyüklükte olması nedenle değildi. Ya
da zenginlik tembellik ve çalışkanlıktan doğan bir durum değildir. Kolektif
karşılığı verilmeyen 5 saatlik “artı emeğe el konmasıdır”.
Emek zorunlu ihtiyacın karşılığı olmakla kolay kolay artmazdı.
İşten artmaz dişten artar denen emek söz gelimi 3 saatlik kolektif birim
zamanlı emekti. Oysa zenginlikleri
yaratan, biriken, sizi mülk sahibine köle kılan, sömürüye neden olan, göz
dikilen emek, emek gücünüzdü.
Artı emeğin karşılığı verilmiyordu. Artı emeğin karşılığı
mülk sahibinin huzur hakkı, takdir iradesi ve rızkların mülk sahibinin istediği
gibi mülkü dağıtması olarak söyleniyordu! Yabancılaştırma buydu.
Sömürü ve sömürülme olayı karşılığı verilmeyen artı ürüne “kâr,
ticaret, kazanç, faiz gibi söylemler içinde yaklaşılıp; kişiyi kendisine ve
toplumuna yabancılaştıran hilelerle artı ürüne el konup, emek gücünün
sömürülmesi olayıydı. Günümüzde “hazine, maliye” de denen kamu zenginliği artı
emeğe; ihalelerle, kâr garantisiyle, özelleştirme hileleriyle çökülmektedir.
İhale de yetmezse kamu gücü üzerinde (hazine üzerinde) işletim
garantisi ya da yolcu garantisi, hasta garantisi, köprü geçiş garantisi gibi
akla hayale gelmeyen tuzaklar içinde kamu kaynaklı ihaleler şanslı! kişilere verilir.