Kişilerin kolektif kapasiteden ve kolektif kapasite sağlaması içindeki aldığı paylarından yapılan birçok eksiltmeler mülkü ve mülk sahiplerini, yoksul kişiler gözünde sanal bir yanılsamayla büyütüyordu.  

 

Bu yanılsama kişilerin kolektif bilinci yerine, kişilerin takdiri eksiğini bilmesi ve eksiğini takdirli iradeye boyun eğme üzerinde tamamlar olma bencilliğini öne çıkıyordu. Kolektif paydan yapılan eksiltme işi kişileri mülke ve mülk sahibine doğru eğim ettirdi. Paydan eksilme demek birilerinin rızkının artması demekti. Bu tuzak mülk sahipleri tarafından bilinçli yapılan uygulamaydı.

 

Kolektif alan sağlatması temel gereksinmeleri karşılıyordu. Temel gereksinmelerde yapılan eksiltmeler, çoğunluğu kolektif kapasiteden yoksun kıldı. Kolektif kapasiteden yoksun kalma işi kolektif kapasiteyi elinde tutan mülk sahiplerine karşı muhtaç şekilde olmanın düzenlemelerini öngörüyordu. Bu kadarı tuzak bile insanı insana kul, köle yapıyordu.

 

Kolektif kapasite kolektif alana göre; tüm toprak, araç gereç, bilgi, kolektif emek gibi bileşenleriyle ancak üretmeyi ortaya koyacak olan kolektif üretim gücüydü. İnsanların tarımı bulmuş olmaları, maden işletiyor olmaları vs. kolektif kapasiteli kolektif üretimin gücü sayesindeydi. Kişi bu saye olanda yoksun bırakılıyordu.

 

Kolektif kapasite birikimli ve tüketimliydi. Bu nedenle kolektif kapasite (bilgi) sürekli üretilip geliştirilir. Özelleştirme ile mülk sahiplerinin eline geçen “kolektif kapasite”, özelleştirmeden yoksun bırakılan kişilerin “çalışma, ücret, maaş vs.” denen “kolektif emek gücü” ile tekrar yerine konur.

 

Kolektif üretim gücünden yoksun kalan kişiler mülk sahibine çalışmak, emek güçlerini onlara sunmak, onlardan temel karşılanmaları için lütuf beklemek, zorunda kalıyorlardı. Günümüz üretim yapısı içinde kamusal zenginlikler finansman ve özelleştirme sözleşmeli ihale içinde seçili kişileri mülk sahibi eder.

 

Üreten kamu kaynakları gücü (kolektif kapasite) ihale ve özelleştirme adı altında ballandıra ballandıra seçkin kişilere aktarılır. Kamu zenginlikleri ihaleler, özelleştirmelerle bir taraf üzerinde biriktirilirken, diğer bir taraf da bu zenginliklerden mahrum bırakılır. Köleci sömürünün işleyiş kuralı budur.

 

Bunu da “beş parmağın beşi de bir mi?” diye izah ederler. Bu bir çarpıtmadır. Zaten kolektif alan eşit emek ve eşit tüketim üzerine kurulmaz ki. Transfer emeğin karşılıklı denkleşmesi içinde, herkesin yetenek ve ihtiyacına göre karşılanmadır.

 

Herkesin yetenek ve ihtiyacı oranında sağlama yapması da “herkesin” kendi yetenek ve ihtiyacı kadara harcadığıdır. Burada beş parmak eşitliğinin hükmü değil, kolektif üretilenler kullanım ve tüketimler içinde herkesin temel gereksinmelerinin bir karşılık ve denk bir pay hükmünün geçerli olmasıdır.

( Kolektif Alan 46 C başlıklı yazı Uraz Bayram tarafından 14.05.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.