Zemheride doğan güneşim ve laldir
dünde kalan hecelerim aşksa zırhım kuşandığım kuşatıldığımsa binlerce gezegen
aşkın mağdur kıldığı yağızdır ruhum, nutkumun tutulduğu öncem ve güncem sızan
hüznün bulamacı sözcüklerle hemhal yoldaşıyım mahzun Zühre yıldızının.
Girdabı göğün meftun yüreğimi
kördüğüm kılansa aşk:
Mağduriyeti yaşadığım yaşatıldığım
yalnızlığa açtığım kucak.
Mealimdir alfabe, muadili olduğum gün
ve gece: isyanım iblise ve zalime kök söktüren değil ruhumu delen kök salan bir
isyan nidaları bazen sönük kalan.
Hizaladığım yüreğim karanlığı
güvercini kendime postaladığım mektuplarım ve şiirlerim: zirvesinde hüznün
zinası ikiyüzlülüğün yandığım kadar merdim ve piştiğim kadar İlahi Ateşle zerre
de kuşkunuz olmasın kulluğumla yeniden doğduğum küllerimde saklıdır asaletim.
Asi bir rüzgârım ayan beyan içime
estiğim.
Afakidir mutluluk yazdıkça sevdikçe
kemale erdiğim.
Melun mahzun beklerim geceyi gündüz
kılan her heceyi hicretimi bilirim ve hicvettiğim kadar yaşamayı sevi dilinde
şakıyan bülbülün gülüyüm.
Gülümserim nidalarım solarken.
Arz ederim arzı endam ettikçe hüzün.
Ar bilirim sevgiyi ve ahlakı asılı
olduğum göğün tek kancası.
Kandığımdır zalim ve müridi
kardığımsa önümdeki zemini ve kaybolduğum kadar eksenimde saklıdır yüreğin tok
sesi tokalaştığım kaderim ve bir harf ihlali ile kederime ve asaletime kefilim.
Ben göçmen bir kuşum kula kulluk
yapmayan.
Hazanda saklı bir redifim şiirle
yatıp kalkan.
Yandığım kadar yakardığım yüce Rabbim
temennimse kavuşmak hidayete nihayete eren her güne eşlik eden şiirlerim ve
sözcüklerim yüreğimde bağdaş kuran kalemin nezdinde.
Bir rivayetmiş mutluluk mutlak bir
çoğunluk tutulan nutkumda saklı sevdalı ufuk yerleşik hicranın dahi yolunun
umuda çıktığı.
Ne serzeniş ne sitem eşlik eden ne de
zevkten dört köşeyim ezelden.
Zikrime eşlik eder fikrim ben modern
çağın dervişiyim…
Kıblemde saklıyım kerevite çıkan bir
masal kahramanı gibi ruhumu araklayan hicranın nöbetçisi işinin ehli bir kuş
gibi kundaklandıkça nazım niyazım daha da büyür inancım.
Yazdığım kadar arşa dokunduğum ve
yandığım kadar semada saklı sırlarım ve de Allah katında büyür coşkum ve umudum
ve afaki duygulardan arınıp Allah diye diye namı yürüyen nutkum nasıl ki
nüktedan bir vecizeyim nasıl ki yürekten yüreğe sekendir mealim.
Hızmam yok hırkamsa hüzün.
İndinde aşkın yanarım ezelden.
Bir rengim yok benim müzmin hüzün:
Esefle seslendiğim eşrafımdır beni
tefe koyan bense tevafuk yoluyla içimi aydınlık kıran aşkın koruyla hohladığım
cam gibi adımı yazarım boşluğa ve yağdığım kadar yağmalandığıma şahit Rabbin
nezdinde Allah rızası için severim insanları.
Müşfik olduğum kadar müşküle düşerim
ve meşgule verdiğim iç sesimdir titrim kalemle içli dışlı kale bildiğim
edebiyatın yüksek duvarları ve annemin duaları beni selamete götüren.
Rugandır içime giydiğim ayakkabı
misali çizmeyi aşan kimse yüreğin ihmali.
İkbalimdir aşk ve şiir ihlal edildiği
kadar sınırlarım zapt ederim acıyı ve acımla büyür coşkum ant içtiğim kadar
namusa arzı endam edendir iç sesim…
Bir düş sağanağında rast geldim size:
geceyi b/ölendi hıçkırıklarınız aşk ise lalden bir alfabe.
Göğün kodaman kanatları vardı misal.
Bir tutanağı olmayan sözcükler gibi
kardığım yalnızlığın ihlaslı yolunda sefil ruhumun kundaklandığı.
Muadilim yoktu ne de dilerdim.
Dilediğim ne ise gerçek olmuşken
hayallerimle çekincelerimdi günüme doğan.
Melun bir kuştum kuşluk vakti seken
ayaklarım ve unutulmuş bir mendil gibi aşkın saf kan hasreti.
Göktüm ve de yer:
Gürleyen iç sesim ve tıkanmışken
nefesim.
Mağdur bir iklimdim ya da ölü bir kuş
tek tuşla sildiğim tüm geçmişim.
Hürdüm sözüm ona ve hüviyetim kayıp:
rakamlar sicil numaram lakin anlam ifade etmeyen bir sığınak her rakam benim
bir şecerem her meal benim yalnızlığım her kayıt aslında ölümlü olduğumun
güvencesi ve güvercin kanatlarıma yağan posta güvercininin temennisi…
Elbet kendime kavuştuğum.
Elbet kendimden kaçtığım.
Elbet kendimsiz bir dünya özlemi.
Ehli keyif bir şiirden fazlası azığım
ve azadesi mevsimin ve arz edilesi bir yemin gibi arzı endam eden gecenin tek
güvencesi sokaktan geçen gece bekçisi…
Hür doğdum hür de yaşadım ezelden…
Bu alıntının minvalinde yüreğimle ve
tutsaklığımla sekerken.
Kimdir bana zincir vuran…
Bende bağdaş kurduğum mahzenimde
zemheride açan bir çiçekten hallice karanlığın güftesi saklı iken hecelerimde.
Korkmadım lakin değil korkmak
kırıntısından nasiplenmedim.
Sadece hohladım camı ne de olsa
saydam ve şeffaftım.
Horlandım da hacminden büyük
nefislerine tapan gafillerce.
Haiz olduğumsa iyi niyetim iman
gücüm: aşkın şerh düştüğü ömrün güncesi şiirlerimden ayrı düşmediğim.
Bir mizansense yaşadığım kovuk.
Bir mahremse içimde yaşattığım
korkuluk.
Bir mabetse yüreğim.
Bir ihlalse sınırlarımın geçildiği…
Sınır ötesi bir aşk benimki:
Sırlara müptela şafak misali…
Şiarım aşk ve şiir…
Gafil avlandığım hasretin güvencesi
çekilesi bir sabır ihya edilesi yüreğin mefkûresi…
Kordan heceler közümde saklı.
Özümle bir olan şiirlerim nüvemden
firar eden gecenin zikrinde doğan ay ve yüreğin fikrinde aydınlanan sema elbet
bir yıldız gibi süzüldüğüm elbet bir çiçek gibi açıp da solduğum…
Her renk benden karartma gecelerinde
nöbete kaldığım.
Her kayra ruhun sarnıcı bir kuyu
misali içimde kaybolduğum.
Hicazı şarkının hazanın hicabı
arkamdan vurulduğum dostun isyanı bense sevgiyle şerh düşmüşken evrene ve
kasıtsız ve kayıtsız bir ölüm ilanı ilamı ve ilhamı ölümün nice şiire gebe…