Hangi düş’ ün ve hangi düşüşün
perçemidir yalnızlık?
Kaygı atağında saklı beynamaz rüzgâr
Düşlere mahal veren ıssızlık
Kat çıktığım kadar hüzne
Devasa bir ç/engel takılı sefil
yüreğime.
Kurusıkı tebessümler
Islak gözlerimden sökün eden her yaş
Düş durağından kıyama durduğum her
sözcük
Bense taban tabana zıttım mutlulukla
Üstüme geçirdiğim zırh
Tutkumun adı ise yalnızlık
Turuncu güneşin ısıtmadığı teni
şiirlerimin
Alın teri döktüğüm her gün her insan
her sözcük
Kayıpların esaretinde çınlar
kulaklarım
Tarifsiz bir kalabalıktır acılarım
Yıkık virane şehrin hayta müdavimi
Kalıbının adamı olmayan kadınlar ve
hayaller memleketi
Bense üyesi olduğum evrenin ve hem
cinslerimin
Yüz karası
Hala çocuk hala yalnız hala
hayalperest
İklimlerden sektiğim kışın geç kalmış
yağmurları ile
Yıkanan günler yakardığım Huda
Ve de yaktığım gemiler
Pervasız ve tutarsız insanlardan
uzağa kaçtığım kadar
Yakalandığım şu üşüten rüzgâr.
Hala saf kalabildiğim
Hala saf tuttuğum masumiyetin
Müptelası olduğum gecelerden çoktan
firar ettim ben
Yakamdan düşmeyen elleri ihanetin ve
zulmün
Nefesimde saklı harareti
Haiz olduğum sevgiyi
Dışlayan gölgeler
Bir ima bir de kinaye ile savrulan
her nida
Koyudan gözleri cehaletin
İzini sürdüğüm hakkaniyet ve özlem
Dur durak bilmeden koşulası bir manevra
Oysaki ütopyaymış mutluluk
Üzerinde tüten dumanı yorgunluğumun
Kat çıktığım ömrün her zerresi
Nasıl da sırıtır mevsim
Sinemdeki tek hevesim
Koştuğum Rabbime dönük yüzüm
Yüz göz olmadığım kadar karanlıkla.
Hicabın eşliğinde seken bir kurşun
misali
Kardığım sözcükleri
Kayda aldığım kadar yaşama sevincimi
Baltalayan nice münafık
Oysaki her biri sevgi dolu ve müridi
insanlığın
Yokuş aşağı yuvarlandı yine kalemim
Kalender meşrep yüreğin sitemi
Aslında kendime
Ve kendimden kendime yolculuk
Kekremsi sezilerde saklı tevafuk
Ansızın denk düştüğüm her varlık
Kıtalar arası göçen ruhun her tutamı
Perçeminde hüznün ruha takılı
Bir anahtar gibi ya da çengel
İdamesi hayatın
İdare lambasında seven kimse
Bense s/onsuzluğun müptelası bir
sevgiyi
Sunarken altın tepside.