Uzun uzadıya sevemiyorum bu aralar ve kıssadan hisse biliyorum ve de aşkın dem halinde sekiyorum densiz iklimlerden derlediğim masallar gibi iç dünyamı nesre boyuyorum ve sözcüklerden bir dünya dikiyorum kendimi çocukluğumdan beri.

İhtimamla sevdiğim doğrudur ve iltimas geçen kadere sayıp sövdüğüm de: ne de olsa kaderden çıkıp yola varıyorum kedere ve bir harf ihlali ile sırlarımı döküyorum sırlı aynaya.

Rüzgârın yönü belirsiz ve kapıldığım hayaller de en çok da reşit kılmayı seviyorum içimdeki çocuğu ama layığı ile büyümesine de izin vermiyorum ve müstesna duygulardan çıkıp da yola muteber bir atmosfer belliyorum hayatın arka bahçesini gelin görün ki içine girdiğim bu ıssız bahçe öncelerde sıkıntıya sebebiyet vermekte ve adımladığım kadar karanlığı aydınlık kılmak hayatı içimden taşan coşkunun da sınırsızlığı.

Bir ütopya olduğu doğrudur hani mutluluğun ve ben her ne kadar genele sunsam da bir detayı öncelikle o detayda mutlu olup genele yayamıyorum son zamanlarda.

Renkler var hüviyetimi tasvir eden.

Sözcükler var ruhumu tasfiye ettiğim.

Ve duygular var tasdiklediğim…

 Işıyan gözleri kâinatın bazense bıçak sırtında yaşadığım…

Hıçkıran şiirlerimden kendime bir dünya yarattığım.

Ve de acılar iken kolluk kuvveti ömrün bense iç acılarımın toplamını alıp sözcükleri de yorgunluğumu da yuvarlıyorum…

Doğan gün beni çağıran ve ayaklarımın gerisin geri gittiği elbet Rabbime duyduğum inanç ve güven ile zor da olsa güne başlıyorum ve biliyorum da dokunduğum yerin elimde kalacağını ama dokundukça dokuyorum duyguları ve okudukça kendimi geliştiriyorum ve okunmakla iştigal iç sesimi kâğıda döküyorum.

İsmim belki de bir imla hatası.

Belki de ruhumdur imalat hatası.

Rengimse ihbar ettiğim ve duygularım muhteva ettiğim aslında körüklediğim iç sesi ve dış sesi duymazdan gelip içerlesem de içime çektiğim her duygunun infilakıdır varsa yoksa yazdıklarım.

Künyem ve ben.

Kültür seviyemse asla yeterli bulmadığım.

Bir o kadar yetemediğim dünya ve ahvalim ve esen rüzgârla iştigalim yoksa nasıl doğarım beni yeniden küllerimden?

Bir maruzatım varsa beyan ettiğim ve nüfuzlu insanlardan hem uzak hem yakın ve nüfus kâğıdımdaki yaşı ve yası ihbar ettiğim.

Heceler soyut ve duygularla eşleşen.

Hücremse soğuk yağmurla ıslandığım.

Oysaki devasa bir iç mekân sığamadığım ve devasa bir lahit ruhumun konakladığı bu bağlamda bedenimden ayrı düştüğüm ve beden dilimden ziyade ruhumu tasvir ettiğim.

Sağanağın hızı ve kapasitesi ve işte ihbar ediyorum yağan her damlayı bir o kadar yağmalandığım ve içime yağdığım bazense insanların yağdırdığı sıfatlar ve fıtratıma uygun olmayan her kim/ne ise uzağında kalsam bile illa ki düşüyorum tuzağa ve sözcüklerimle tecrit ediyorum bedenimi dünyadan ve ruhumdaki sallantıyı sonlandırıyorum ne zamanki kalemi elime alsam.

Şakaklarım ağrırken ve şafağım atarken.

Şafak saydığım gecelerin çok uzağında ve sabahın erken saatlerinde gözümü açtığım kadar bir gece evvelinden bağdaş kurmuşken yeni güne ve gönlümdeki tahribatı ve iç sesimi Tanrıya ihbar ettiğim.

Sunumu hayatın ve sarmalı kâinatın.

Örneklem sunum genel yaydığım ya da bir detaydan çıkıp da yola koca evreni tek yudumda içtiğim ve ruhumun aymazlığında belirsiz bir imleç ile de yolum kesişti mi şaşkınlıkla kala kaldığım olduğum yerde ve ansızın infilak ederken duyduğum gürültünün kulaklarım sağır ettiği kadar beni de benden ederken yerli yersiz fısıltıların ayyuka çıkıp feryada dönüştüğü.

Ben bir yenilgiyim.

Ben bir yanılgıyım.

Alıntı aşkların buyruğunda çalıntı hayatların da eşliğinde aslında durduk yere yazmıyor sevmiyorum da ve kendimle olan mücadelemde aslolan her duyguyu somut kılma peşindeyim.

İnsanın günü gününe de uymazken öylesine bir sarmala denk düşüyorum ki ve iklimlerden sekip ikilem dolu yüreklerde yer bulmaya çalışıyorum.

Yerle yeksan olmuş ömrün güme gittiği kadar da gücüme gidiyor pek çok şey.

Gücüm eksilirken güç bela seviyorum kendimi ve uzaklaştığım kadar kendimden yeniden güç buluyorum kendimi sevmenin tek çaresi belki de yazmaktan beslendiğim.

Adımdaki çelişki ayrı bir boyutsuzluk ve sahibesi olduğum iki ismim arasında çelişkiye düşüp bazen uzağıma kaçıyorum içimdeki Samanyolunun sönük yıldızı iken ansızın içimde beliren bahçenin kuru çiçeği oluyorum.

Kuru kuruna yaşadığım kadar kursağımda kalanlar.

Kurmalı bir bebek gibi kendime d/okunmanın kendimi sevmeye ihtimal verdiği ve günüm geçmiyor hüzünsüz ve hüzünbaz yüreğimle hüznümü ekiyorum satırlara ve hüznümle besleniyorum.

Gün içinde neye el atsam.

Gece oldu mu tası tarağı toplayıp uzaklara kaçtığım.

Taslağı belki de genele yaydığım her detay duygunun da meali iken kalemin nezdinde yaşayan bir kalem mahkûmuyum ben adeta bir kürek mahkûmu gibi içinde yaşadığım boşluktan bir cennet yaratmak adına gün bitimine saatler kala ansızın infilak eden yüreğimden saçılan her zerreden yüzlerce cümle kurmanın verdiği ümit ile aslında sığınağımı büyütüp gözler ve yürekler önüne seriyorum ve ihtimaller dâhilinde yeniden doğmanın müjdesini veriyor bana Tanrı ve korunduğum kadar konakladığım bedenin de hüviyetini ibraz ediyorum evrene varsın olsun bir arpa boyu yol almayım hayat denen tuzağa düşmüşken ve bir o kadar kendimden uzaklaşmışken bir ömrün de hikâyesi ve özetidir her gün yazmakla kendime ispatladığım hayatta kalma şarkısını içimden söylediğim…

 


( Hıçkıran Şiirlerimden Kendime Bir Dünya Yarattığım başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 16.03.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.